NİKOMEDİA
Tarih Hz. İsa’nın doğumundan önceki 262. yıl ve bu yıl içindeki belli belirsiz bir gecenin, gün doğumuna yakın bir vakti…
Günümüzdeki başiskele ve Seymen arasında kurulu olan Antik Kent Astakoz’da şafağın ilk ışıkları tan yerini çoktan ağartmış bile.. Astakoz kentinde oturan Kral Nikomedes, taştan yapılmış ve yarısı yıkılmış bir kemer yanında martı çığlıkları ve taşları yalayan körfez dalgalarının kırbaçsı şakırtıları eşliğinde başını elleri arasına almış, düşünen adam heykelini andırırcasına, zor bir karar vermeye çalışıyor…
Astakoz kenti yorgundur, astakoz kenti bitkindir… Her yönden gelen ve bundan sonra da gelebilecek akınlara karşı Astakoz Kenti çaresizdir, korunaksızdır. Atina’nın en değerli felsefe ve askeri okullarında eğitim görmüş olan Kral Nikomedes bu kentin uzun ömürlü olması ve akınlara karşı koyabilmesi için yüksek tepelerin üzerine taşınması gerektiğine karar vermiştir.
Öyle ya gelen giden kavimler yol üstünde olan Astakoz’a saldırmış, bazen kenti yerle bir etmiş, halkını da acımazızca öldürmüştür. Büyük İskender’in Generali Lisimakos’un gece yarısı ellerinde meşaleler taşıyan bir süvari birliği ile Astakoz’u yakıp yıkması daha dün gibidir. Astakoz Kenti, Astakoz Halkı daha yaralarını bile sarmamıştır.
O halde Astakoz kenti taşınmalıdır. Hem de kolay kolay işgal edilemeyecek tepelere taşınmalıdır… Ancak, kolay mıdır taşınmak… Hele binlerce insanı göçe ikna etmek, kutsal tapınakları, çeşmeleri, görkemli bina ve heykelleri sökerek kolay mıdır taşınmak…
Kral Nikomedes üzgün ve sıkıntılı günler geçirmektedir. Ne lir sesleri, ne raks eden kızlar, ne Dionizos’un kutsal şarabı ne de körfezin leziz balıkları ve ıstakozu onu mutlu etmeye yetmez. Çünkü onun bütün tasası işgal edilemez büyük bir kent kurmak ve halkın güvenliğini sağlamaktır. Çünkü o gerçekten büyük bir devlet adamı, gerçekten büyük bir kraldır. Tanrılara şükür sunaklarının verileceği, duaların edilip kutsal törenlerin başlayacağı günler hayli yaklaşmıştır.
Kral Nikomedes körfeze ve kente adını veren efsanevi canlı istakozu düşünür, istakozu yaratan tanrıyı düşünür. Körfez sularında parıldayan yakamozları ve körfezi kutsallaştıran yunus balıklarının dansını görür. Şafak Tanrısı Eos ve Deniz Tanrısı Poseidon’a dua eder. Belli belirsiz ve her an uçup kaybolacak gibi olan zorlu fikirler zihninde dans eder ve kralın başını ağrıtır. Bunların ardından iyice yorulan kral, şarabın, İstakozlar Körfezi’nin gizemli büyüsü ve zorlu fikirlerin etkisiyle derin bir uykuya dalar
Ertesi gün kır çiçeklerinin baharın gelişini müjdelediği ve halkın tanrılarına şükür adaklarını sunacağı kutsal bir bayram günüdür.
Kral Nikomedes erkenden kalkar, Kartepe’nin bağrından gelen soğuk sularla yıkanır, güçlenir. Çeşit çeşit meyvaların sularıyla hazırlanmış kuvvet iksirini içer, altın takılarını takarak saf ipekten yapılı kutsal tören giysisini kuşanır. Ardından halkın önünde mağrur bir tavırla kutsal tanrı tapınağına doğru yürür.
Kutsal törenler görkemli bir biçimde başlar. İlahiler söylenir, dualar okunur ve tapınak önündeki sunak taşlarına tanrılara şükür adakları bırakılır. Büyük ve küçükbaş hayvanlar, balıklar ve diğerleri... O anda İstakoz Kenti üzerinde kavisler çizerek uçan bir karakartal kutsal törenleri sinsice ve Tanrı katından gelmiş gibi bir kararlılıkla izler ve yavaş yavaş tören alanına doğru alçalır.
Genç bir tapınak rahibi küçükbaş bir hayvanı mermer sunağa yatırır, sunak çevresinde ateşler yakılır. Böylece adağın ruhu ve bedeni tanrılara gönderilecektir. Halk ve diğer rahipler ayinler yaparak bu törene eşlik ederler. Bu olaydan sonra olayların akışı birden değişir.
Gökyüzünde daireler çizerek ağır ağır uçan karakartal, hızlı bir alçalışla tören alının üstüne gelir ve mermer sunağın üzerine yatırılmış şükür adağına pençelerini geçirerek hızla körfez üzerine doğru yükselir. Bu karakartal tanrılara sunulan bir armağanı almıştır. Ancak belki de armağanı tanrılara ulaşatıracak bir elçidir o. Kimbilir? Halk büyük bir şaşkınla olayı izlerken ikinci garip olay yaşanıverir.
Mermer sunağın yakınından çıkan bir yılan, avını taşıyan karakartalı karadan takip eder. Kartal avıyla beraber körfezi geçer ve günümüzdeki Bağçeşme yakınlarındaki bir tepeye ulaşır. Halk, kartalı izleyerek avını nereye getirdiğini görür.
Astakoz kenti’nin ve bölge insanlarının kaderi bu olaydan sonra birden bire değişir. Kral Nikomedes bu olayı kahinlerine yorumlatır ve tanrıların yeni bir kent kurulmasını istediği ve bu kentin de kartalın avını götürdüğü tepede olması gerektiği yorumunu alır.
Böylece harap İstakoz kenti sökülüp taşınarak günümüzdeki İzmit kentinin temelleri atılmış olur. Kral Nikomedes yeni kurulan bu kente kendi adını verecek ve Nikomedes’in kenti anlamına gelen Nikomedia denecektir. Çünkü tanrılar böyle istemiştir.
Tarih Milattan Önce 262’ yi göstermektedir. Bu olaydan binlerce yıl sonra yaşayan tarihçiler, aslında çok zor olan bir kent taşıma işine dinsel bir gerekçe bulup halkı ikna etmek için Kral Nikomedes’in kahinlere bu yönde açıklama yapmaları için emir vermiş olabileceğini iddia edeceklerdir.
Bir gün bir eskici dükkanında veya bir biçimde Aziz İzmit toprağından gün ışığına çıkan bir bronz para bulursanız bu paraya çok dikattle bakın. Şayet bu paranın bir yüzünde avını taşıyan bir kartal ve altında da bir yılan kabartması görüyorsanız, biliniz ki o para Nikomedia’nın 500. kuruluş yılı şenlikleri adına basılmış bir anı parasıdır. O anda en büyük hemşerimiz Nikomedes’i saygıyla anın.Ardından Nikomedia’ya bir ağıt da siz yakın.
Alıntı: Sedat Tuna Yalıncan'ın "KENTİ GÖZLEYEN KULE" isimli İzmit Öyküleri sayfa no:7-8-9
|