rahmiyetarihi
KARAÇALI KÖYÜ/RAHMİYE MAHALLESİ
Köyün batı kısmında, bugünkü Merkez Camii etrafı ve Üniversite sınırına dayanan bir alanda kurulmuş ve 1844 yılından itibaren köyün güney kısmında yani Çakmak Mahallesinin olduğu yerde de ikinci bir yerleşim, yeni adıyla RAHMİYE KÖYÜ oluşmaya başlamıştır.
Kuruluş.1844 Yılında Osmanlı Padişahlarından Sultan Abdülmecit, İzmit körfezinin doğusunda, bugünkü tık tık mahallesi ile Kullar kasabası arasında zamanın en büyük çulha fabrikasını yaptırmıştır. 1897 yılında çulhane fabrikasına müdür olan Rahmi Bey (bazı kaynaklara göre Sait bey), şimdiki köy yerinde oturmakta olan Rumlardan arazi satın almış ve aldığı bu araziyi 31 hisseye ayırarak buraya gelen vatandaşlara vermiş ve yerleşmelerini sağlamıştır. Bu arazinin tapuları 1901 yılında çıkarılmıştır. Köyün ilk adı Karaçalı'dır, burası şimdi köyün batı kısmını oluşturan Merkez Mahallesidir.
(1980 yılında köy 3 mahalleye bölünmüştür. Güneyi Çakmak Mahallesi, batısı bakırlı dereye kadar Merkez Mahallesi, bakırlı deresinden sonra tık tık mahallesi ve yeşilkent kısmı ise Söğütlü Mahallesi olarak kayıt edilmiştir.
Eldeki kayıtlara göre ; Kurtuluş savaşı sırasında bugünkü Arslanbey kasabasında yaşayan Ermeniler, Çulhane fabrikasında top imal ediyorlar diye işgal kuvvetlerine ihbarda bulunurlar.
Bunun üzerine işgal kuvvetleri Çulhane'yi basarlar ancak bu sırada köylülerin büyük kısmı baskını haber almış köyü terk etmişlerdir.
İşgal kuvvetleri baskın esnasında fabrikanın bekçisini öldürürler baskın o kadar şiddetli ve acımasızdır ki, Rahmiye İlk Öğretim okulu arşivlerindeki kayıtlara göre ; Bekçinin karısı sırtında çocuğuyla köye kaçar (eski Karaçalı'ya doğru), şarapnel parçalarının zararlarından haberi bile yoktur olanları korkudan fark edememiştir, köyde az sayıda bulunan köylüler kadının sırtındaki çocuğunun başının şarapnelle parçalandığını görünce durumu kadına bildirirler, bunu gören kadın önce aklını kaçırır ve sonrada ölür.
Baskından önce işgal kuvvetlerinden kaçmayı başaran kaçan köylüler mısır tarlalarında saklanmışlardır, köyün erkekleri Suadiye deresinde beklerken bu kez de ermeni çetelerinin saldırısına uğrarlar, canlarını zor kurtarırlar. Çocuk ve kadınlar taşıyabildikleri eşyalarını toplayıp Sapanca' ya, oradan da Adapazarı' na giderler.
Adapazarı'nın Karapürçek köyünde 40 gün kalırlar. Orada'da Abaza isyanları vardır, isyancılar her şeylerini alırlar, burada da çok eziyetlere maruz kalırlar, nihayet Türk çeteleri gelince Abaza çeteleri kaçarlar.
Köylüler, buradan Adapazarı Beldibi köyüne giderler, Kurtuluş savaşının sonuna kadar burada kalırlar. Erkeler ise Yunanlılarla yapılan savaşta Avdan cephesinde ki çarpışmalara katılırlar.
Kurtuluş savaşından sonra köylüler evlerine geri dönerler, Trabzon ve Rize dolaylarından gelen vatandaşlarında burada ikamet etmesiyle birlikte nüfus artmaya başlar. 1915 yılından itibaren bölgenin askeri bölge olması nedeniyle köy, askeri alan dışına taşınır.
Devlet her vatandaşa arazi tahsisi yapar ve bugünkü yerleşim yeri oluşur.
Körfez sularında parıldayan yakamozları ve körfezi kutsallaştıran Yunus balıklarının dans ettiği, masmavi gökyüzünde güneşin pırıltıları Kartepe'nin eteklerinden körfezin serin sularına selam gönderdiği zamanların bir yerinde.