İSLAM TARİHİ
HZ.İDRİS
"EY MUHAMMED!.. KİTAB'ta İDRİS'E DAİR SÖYLEDİKLERİMİZİ DE AN...ÇÜNKÜ O, DOSDOĞRU BİR PEYGAMBERDİ. ONU YÜCE BİR YERE YÜKSELTTİK" (Meryem; 56-57)
İdris aleyhisselam, insanlığın ilk devirlerinde ve tufandan önce yaşamıştır. Hemen her toplum, onun en büyük hatırasını, yani; "ölmeden önce göğe çekilmesini" çeşitli efsanelerde yaşatmaktadır. Dünyanın pek çok toplumuna ait efsanelerde aynen Tufan olayı gibi İdris aleyhisselamın hayatını çağrıştıran izlere rastlamak mümkündür. Bu durum, İdris aleyhisselamın, insanlığın henüz şafak vaktinde yeryüzünde görev yaptığını göstermektedir. Adem aleyhisselam ile İdris aleyhisselam arasında ismi bilinen sadece Şit aleyhisselam'dır.
İdris aleyhisselam insanlık tarihinde bir dönüm noktasıdır. İnsanlara her alanda medeni ve insanca yaşamanın yollarını bizzat uygulayarak göstermiştir. Matematikten astronomiye pek çok bilim dalı onun sayesinde ortaya çıkmıştır.
İnsanı bizzat insan eğitmiştir. Bu ise peygamberler vasıtasıyla olmuştur. Eğer insan eğitilmeseydi, vahşi dünya şartları karşısında yok olur giderdi. İnsanın yegâne mal varlığı zekasıdır. Bu zekayı eğiten ise Allahü teala olmuştur. İnsan zekası Allahü teala ile ancak peygamberler vasıtasıyla muhatap olabilmiştir. İnsan, her şeyi bütünüyle istismar edebildiği gibi, ilimleri ve eğitimleri de istismar etmiş, kendi heva ve hevesine uydurmuştur. Kur'ân-ı Kerîm'de bunun bir örneği Hârût ve Mârût kıssasında anlatılmaktadır. Kendilerine öğretilen bir ilmi, karı koca arasını ayırmakta nasıl kullandıkları gösterilmiştir. Aynı şekilde, mesela astronomi bilimini öğreten peygamberlerin yaptırdıkları gözlemevleri birer putperest tapınağı haline getirilmiş, saygı duyulan insanlar ise putlaştırılmıştır.
Mesela Âdem aleyhisselamın oğlu Şit aleyhisselamın ismi putlaştırılarak Mısır panteonuna Seth isminde geçmiştir. Aynı şekilde İdris aleyhisselamın eshabından olan bilgin kişiler ve özellikle melek isimleri, Nuh kavminin tapındıkları birer tanrı keykelleri haline dönüşüvermişlerdir.
Peygamberlerin etkilerini yine arkeolojik buluntularda görebilmekteyiz.
Bugün ancak astronomi biliminde kullanılan rakamlara binlerce sene önce rastlayabilmekteyiz. Sonrasında müthiş bir kopukluk olmuştur. Övüle övüle bitirilemeyen Yunan medeniyeti MÖ 5. yy. da zirvedeyken her 10.000 sayısı "sayılamayacak kadar kalabalık" idi. Milyon kavramı islam dünyasında 7. Asırda, batıda ise 19. Yüzyılda doğmuştur. Ama mesela Koyuncuk'ta bulunan bir tabletteki sayısal dizinin toplamı, bizim sayımızla 195.955.200.000.000 ile yani Descartes ve Leibniz zamanında herhangi bir biçimde hesap sınırları içine alınmamış bir sayı ile dile getirilmiştir. O dönem insanları bu bilgiyi peygamberlerinden almışlar ancak bir müddet sonra putperestlik ve falcılık gibi sapkınlıklarına alet etmişlerdir.
İLİMLERİN ATASI
İdris aleyhisselam, insanlık tarihindeki pek çok ilkin sahibidir. Bunların bazıları kaynaklarda şöyle geçmektedir; "Kalemin keşfi ve yazmada kullanımı, ilimlerin tasnifi ve ilk kez yıldızların hareketlerinin incelenmesi, astronomi hesaplarının yapımı, atın evcilleştirilmesi, okun keşfi, Allah yolunda ilk kez düzenli birlikler kurup sıcak harbe girişmek, ilk kumaş dokuyarak elbise yapmak ki, o zamana kadar insanlar, örtünmek için hayvan derilerinden giyecek yapıyorlardı, şehir kurma sanatı." Ayrıca Şit aleyhisselamdan sonra kimseye verilmeyen gizli ilimler kitabının da verildiğinden bahsedilmektedir.
Yukarıda verdiğimiz bilgilere uzun süre bilim adına dudak bükülmüştü. Hatta bu bilgilerin bir İsrâiliyat yığını olduğunu ileri sürenler dahi olmuştu. Oysa, özellikle insan zekası ve medeniyetleri üzerine yapılan araştırmalar bunun böyle olmadığını göstermektedir. Bir kere insanın ortaya çıkışı ani olmuştur. Sonra bilimde, sıfır noktasından öyle sıçramalar yaşanmıştır ki, normal insan zekasının kaldırabilmesi mümkün değildir. Mesela, Sümerlerin ortaya koydukları medeniyet sanki gökten inmiş gibi aniden ortaya çıkmıştır. "42 harflik bir alfabe, yelkenli gemi, hiyerarşik bir toplum düzeni, bugün bile geçerliliğini koruyan astronomik bilgiler, bir dakikanın 60 saniyeden meydana geldiğinin bilinmesi, mükemmel bir kent mimarisi, kare, küp, evrik değerler ve pisagor hesapları yapılabilmesi..." MÖ 4000 yıllarında böylesine bilgileri bu topluma kim öğretmişti? Bir dairenin 360 dereceye bölünebileceğini kimden öğrenmişlerdi? Binlerce yıl önceden kalma eserlerin nasıl yapılabildiğinin cevabı, erişilen bugünkü ilmi birikime rağmen verilememektedir.
Nil deltasındaki piramitlerden Nevşehir yer altı şehirlerine, pek çok eserin sırrı hala anlaşılamamıştır. Modern bilim bu sıçramaların cevabını arayadursun biz, İslam alimlerinin eserlerinden süzülen bilgilerle geçmişin karanlığına ışık tutmaya çalışalım.
|