osmarsiv
Kazım Karabekir'in İslamı kaldırmak isteyen M.Kemal'e cevabı..
Ankara'da yeni bir hava esmeye başladı. 'İslâmlık, terakkiye mâni imiş', 'Halk fırkası lâdini ve lâahlâkî olmalı imiş' Macarlar ve Bulgarlar gibi ufak milletler, tıpkı bizim gibi Almanya tarafında bulunarak mağlup oldukları halde, istiklâllerini muhafaza edeyorlarmış, medeniyete girmişlermiş. Türkiye, İslâm kaldıkça, Avrupa ve hele İngiltere müstemlekelerinin çoğu İslâm olduğundan, bize düşman kalacaklarmış. Sulh yapmayacaklarmış!"10 Temmuz 1923 Ankara İstasyonu'ndaki kalem-i mahsus binası.
Mustafa Kemal Paşa: "Dini ve namusu olanlar kazanamaz, fakir kalmaya mahkûmdur. Önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz. Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz."
Kâzım Karabekir: "Dinsiz ve ahlâksız bir millete hayat hakkı yok. Bu akide, bizi Bolşevikliğe götürür. Halkın asla hoşuna gitmeyecek, benim bile derin bir uçurum olarak gördüğüm bu formülü, zorla halka kabul ettirecek bir idare kurmaya gidiyorsunuz. Böyle yapmayınız. Milli birliğimiz sarsılır. Bir a* Yasak Kelime Kullandınız * tabaka halkın başına geçerek kanını emer."Karabekir, Gazi'yi din karşıtı bir havaya çekmek isteyen yeni muhiti ile 18 Temmuz 1923'de karşılaştı. Karabekir anlatıyor:"Ankara İstasyonu'ndaki kalem-i mahsus binasına gitmiştim. Mevcut azadan Tevfik Rüştü Bey 'Ben kanaatimi Meclis kürsüsünden haykırırım, kimseden korkmam' dedi. Ne konuştuklarını bilmediğim için sordum: 'Nedir o kanaat?' Tevfik Rüştü Bey yerine, Mahmut Esat (Bozkurt) cevap verdi: 'İslâmlığın terakkiye mâni olduğu kanaati! İslâm kaldıkça yüzümüze kimsenin bakmayacağı kanaati!'...Fethi Bey (Okyar) söze karışarak gayet mütehakkim bir eda ile dedi ki: 'Evet Karabekir, Türkler İslâmlığı kabul ettikten sonra böyle geri kaldılar. İslâm kaldıkça da geri kalmaya mahkûmdurlar.'
* * * İşte Karabekir'in cevabı: "Bir milletin asırlardan beri en mukaddes duygularını bir hamlede atabileceğine inanışınız, objektif bir görüş değil, hülyanızdır. Böyle bir harekete cüret, memlekette kanlı istibdatla başlar... Milli bir dram şeklinde neticelenir... Maddi cephemiz zaten zayıftır. Güvenebileceğimiz manevî cephemizi de düşmanlarımızın yaldızlı propagandasına kurban edersek, dayanabileceğimiz nemiz kalır? Bizi, silâh kuvvetiyle parçalayamayan düşmanlarımız, görüyorum ki, artık fikir kuvvetiyle mahvedeceklerdir. Paşam... Millet Meclisini tekbirler, salâtlar arasında açtınız. İslâmlığın en yüksek din olduğunu hutbelerle de ilân ettiniz. Şimdi ne yüzle ve ne hakla, bir kanlı maceraya atılacağız!"
Kaynak : Laiklik Yargılanıyor - Rauf Pehlivan (TBMM Kütüphanesi)
Barkod : 199608105 Yeri : TBMM Kütüphanesi (96004404)
http://kutuphane.tbmm.gov.tr:8088/1996/199608105.pdf