Kur-an
KUR-AN_I KERİM
İslam, Allah (C.C) 'ın insanlara Hz. Muhammed (s.a.v) aracılığı ile gönderdiği son ilahi dindir. Arapçada seleme (Allah'a (C.C) tamamen bağlanmak) kökünden gelen İslam sözcüğünün Türkçe anlamı "Allah (C.C)'a ve onun buyruklarına kayıtsız şartsız inanan" demektir. Bu kelime aynı zamanda, Hz. Muhammed (s.a.v) aracılığıyla ilkeleri bildirilen ve Müslüman adı verilen (Arapça'da, İslamlığı kabul eden anlamına gelir, müslim'den) 1.600 milyon insanı bünyesinde toplamış büyük bir dinin de adıdır. Müslümanların dünya üzerindeki dağılımı. |
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||
KUR-AN SÖZCÜĞÜ
Arapça'da ''QRE (qare'e/kare'e)'' (okudu) sözcüğünün sülasi (üç harfli kelime kökü sistemine göre) mastarıdır. "Okumak", "okunan" "okuyuş" "okuma" anlamlarını ifade eder. Bir başka tanıma göre ''QRE (qare'e/kare'e)'' (birkaç nesneyi biriktirip birbirine kattı, ekledi, derledi) ifadesinin sülasi mastarıdır. Kerîm, "soylu, asil" ve "eli açık, cömert" anlamlarına gelen Hami-Sami Dil Ailesi'nin Sami koluna mensup bir lisan. Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'da halkın çoğunluğunca, Türkiye ve İran'da ise Arap azınlıklarca kullanılmaktadır. Arapça kökenli bir kelimedir TDK Sözlük, ''kerim''. Kur'an ayrıca Kelamullah, Kitabullah, Furkan, Tenzil, Mushaf, Kitab, Nur ve Ümmülkitap isimleriyle bilinir. İslam'a göre Allah Kuran'ı ikinci bir isim olarak “Kitap”, olarak adlandırmak suretiyle, daha en baştan itibaren, bu metnin yazılı hale getirilmesinin önemine işaret etmiştir...Kur-an_ı Kerim İslam'ın Kutsal Kitabı...> “Ana Hatlarıyla Kuranı Kerim”, Prof. S. Yıldırım, s.56 ••• |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||
MUSHAF
Kuran'ın bugünkü haliyle kitap halinde toplanılmış şekline ''Mushaf'' denir. “Hami-Sami Dil Ailesi'nin Sami koluna mensup bir lisan. Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika'da halkın çoğunluğunca, Türkiye ve İran'da ise Arap azınlıklarca kullanılmaktadır. Mushaf”, “iki kapak arasındaki sayfalar” anlamına gelen bir kelimedir. Habeşçe ''mişhaf'' kelimesinden gelir. Kuranın Mushaflaşması, ancak vahyin tamamlanmasından sonra mümkündü. O zamana kadar nihai düzeni içine konmamış olan bu metin, Ebu Bekir tarafından Mushaf haline getirtildi.••• Bölümün tamamını okumak için Tıklayınız. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||
CÜZ, SURE, AYET, VAHİY
Kur'an'ın bölünmüş olduğu 30 parçadan (fasikül) her birine cüz denir. Kuran, “ sûre” adı verilen bazı ana bölümden oluşur. Kur'an 114 sûreden müteşekkildir. Bu surelerin 86'sı Mekke'de, Mekke (Arapça: مكة), Arap Yarımadası'nda Hicaz eyaletinin başkenti ve Suudi Arabistan'ın en büyük şehri. İslam dini bu şehri kutsal kabul etmektedir ve 'Şehirlerin Anası' diye nitelemektedir. 28'i Medine'de gelmiştir. Medine'de gelen sureler Bakara, ali imran, enfal, ahzab, maide, mümtahine, nisa, zilzal, hadid, muhammed, rad, rahman, dehr, talak, beyyine, haşr, nasr, nur, hac, münafikun, mücadele, hucurat, tahrim, cuma, tegabun, saf, feth ve berae'dir. Medine, Suudi Arabistan'ın Mekke kuzeyinde yer alan Mekke'den sonra ikinci büyük şehridir. Eski adı Yesrib'dir. Medine'ye, Medirra, Medirke, Meddiyne, Mezzine de denmiştir.Kur’ân-ı kerîmde âyetlerden meydana gelen bölümler. Lügatte “yüksek rütbe, şeref, yüksek olarak yapılmış binâ” demektir. Her bir sure de “ ayet” adı verilen parçalardan müteşekkildir. ALLAH tarafından peygamberlerine bildirilen buyruk ve düşüncelere vahiy denir. Vahiy peygamberlere doğrudan veya melekler gibi aracılar vasıtasıyla bildirilebilir.••• Bölümün tamamını okumak için Tıklayınız. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||
CEBRAİL (A.S)
Peygamberlere vahy getirmek, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmekle vazîfeli melek. Dört büyük melekten birisi ve en üstünü. Cebrâil aleyhisselâmın ismi Kur’ân-ı kerîmde geçmekte olup, ayrıca Cibrîl, Rûh-ul-Emîn ve Rûh-ul-Kuds diye de zikredilmektedir. Cebrâil kelimesi lügatta "Allahü teâlânın kulu" mânâsındadır. Cebrâil’e ayrıca Nâmûs-ı Ekber de denilmiştir. Cebrâil aleyhisselâmın vazîfesi peygamberlere vahy getirmektir. Kuran metninin tamamlanması, yaklaşık 23 yılda gerçekleşmiştir. Kur'an peygamber hayatta iken yazılı hale getirilmemiştir. Kur'an'ı yazan Vahiy katipleri: Zeyd ibn Sabit başkanlığında Ömer, Osman, Ali, Ebu Derda, Mikdad, Übey ibn Kab, Ebu Musa el-Eşari ve Abdullah ibn Mesud'dur. Vahiy, görünüşte, surelerin mevcut sırasını izlemeksizin, genellikle Müslümanların belirli bir konuda bilgi, görüş veya cevap gibi ihtiyaçları, yada önemli bir olayla ilgili olarak gerçekleştiği için, Kur'an’ın nihai şekli, ancak Allah Resulünün bu görevi bittikten sonra ortaya çıkmıştır. Buna göre, Kur'an, 114 sure ve 6346 ayetten oluşur.••• Bölümün tamamını okumak için Tıklayınız. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||
KUR-AN'IN TOPLANMASI
Ashab-ı Kiram (peygamberin değerli arkadaşları anlamında Arapça bir tamlama), Muhammed'in sağlığında Kur'an'ı yazmamıştır. Muhammed'in öldüğü sırada 100 bin küsür arkadaşları içinde okuma-yazma bilenlerin sayısı yalnızca 33 kişi idi, okuma-yazma oranı 10 binde 4 idi. Hafızların sayısı ise yaklaşık 20 idi. Kur'an-ı Kerim, Hz.Muhammed peygamberin devrinde bizzat vahiy meleği ve nebinin birbirlerine karşılıklı okumaları ve de sahabilerin ezberlemesiyle korunmuştur. Ancak Peygamber'in sağlığı müddetince devam eden vahyin bütün bir kitapta toplanmasına imkân yoktu. Çünkü vahyin Peygamberin ölümüne kadar devam ettiği bilinmektedir. Peygamber'in vefatından iki gün öncesine kadar devam eden vahiy Onun vefatıyla son buldu. Böylece Kur'an inen son âyetle tamamlanmış oldu.••• Bölümün tamamını okumak için Tıklayınız. |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||
NESİLDEN NESİLE NAKLİ
Kur'an'ı gerek Mekke ve gerekse Medine döneminde peygamberden bir vahiy katipleri grubu yazmış ve bu yazılanları sahabeden bir topluluk ezberlemiştir. Tevatür yoluyla nakil ve nakledilenlerin doğruluğu konusunda İslam bilginleri arasında hiçbir görüş ayrılığı yoktur. Bu prensip gereğince Ebu Bekir'in halifeliği sırasında Kur'an toplanırken tevatür derecesini bulmayan, Abdullah b. Mesud'un kendisinin daha iyi anlaması için açıklayıcı olarak koyduğu bazı ifadeler komisyonca metne eklenmemiştir. Örneğin ''"Bunları yapma imkânını bulamayan kimsenin üç gün oruç tutması gerekir."'' ( Maide, 5/89) âyetinin devamındaki "mütetâbiat" (peşpeşe) ilavesi Kur'an'a eklenmemiştir. Yine Abdullah b. Mes'ud'un annelerin nafakası ile ilgili: ''"Mirasçı da (yukarıda) belirtildiği şekilde (nafaka ile) yükümlüdür. ( Bakara, 2/233) âyetindeki mirasçı hakkında "zi'r-rahimil-mahrem" (evlenilmesi yasak olan yakın hısımlardan olan) şeklinde ilâve taşıyan kıraati de Kur'an'dan sayılmaz.••• Bölümün tamamını okumak için Tıklayınız. |
Bugün 196 ziyaretçi (283 klik) ile buradaydı.©