egitimveogretim
EĞİTİM VE ÖĞRETİMİN ÖNEMİ İslamiyet doğuşundan itibaren her dönemde dünyayı aydınlatan bir ışık oldu. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ve sahabe-i kiram, Kuran ahlakının insanlara kazandırdığı üstün ve modern medeniyet anlayışının en güzel temsilcileri oldular. Bu görkemli medeniyet anlayışının temelinde ise eğitime verilen önem, bilim, kültür ve sanata verilen değer çok büyük rol oynadı. Günümüzde ise, gelişen teknolojik imkanların da aracılığıyla, bilgiye ulaşmanın, öğrenmenin ve başkalarına aktarmanın yolları tarihin hiçbir döneminde görülmediği kadar artmıştır. Bu durum aynı zamanda ahir zamanda olduğumuzun da bir delilidir ve tüm Müslümanlar için önemli sorumlulukları beraberinde getirmektedir. Çünkü, İslam ahlakının yayılmasıyla meydana gelecek barış ve refah ortamı, imanlı, bilgili, erdemli, kültürlü ve donanımlı nesillerin yetiştirilmesiyle mümkün olacaktır. Bu amaçla her alanda gerekli eğitim ve öğretimin ve alt yapı hizmetlerinin sağlanması, özellikle mesleki eğitim (video için burayı tıklayınız) son derece önemlidir. Gerek Kuran ahlakının anlatılmasında, gerek kişinin Allah’ın nimetlerini görmesinde önemli rol oynayan ilmin, bir başka deyişle eğitim ve kültürün Müslümanların hayatının önemli bir parçası olduğu açıktır. Bununla beraber her toplumda bireylerin kendilerine, ailelerine, çevrelerine, ülkelerine ve insanlığa yararlı birer insan olarak yetiştirilebilmelerinin de kapsamlı bir eğitimle mümkün olabileceği tartışılmaz bir gerçektir. Sevgili Peygamberimiz (sav), bir çocuk sahibinin, çocuğunu güzel bir şekilde yetiştirmesi gerektiğini belirtmiştir. Peki İslam ahlakının gereği olan eğitim anlayışı hangi bilgileri kapsamaktadır? Aldığımız eğitimin asıl amacı ne olmalıdır? Bilim, kültür ve sanat alanlarında öncü olmanın önemi nedir? Her konuda bilgili ve donanımlı olmak hangi faydaları sağlar? Bu sorulara en güzel cevap diğer tüm konularda olduğu gibi Kuran ayetlerinde ve Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde bulunmaktadır. Eğitim ve Bilgi Neden Önemlidir?
Her konuda eğitimli ve donanımlı olmak Kuran ahlakını yaşamanın doğal bir sonucudur: Kuran ahlakını yaşayan müminler, güzel ahlaklarını ve kaliteli kişiliklerini, Kuran bilgisi, modern bilimler, kültür ve sanat gibi alanlardaki birikimleriyle birleştirerek İslamiyet'i en güzel şekilde temsil edebilirler. Bu sayede diğer insanlara örnek olabilmeyi ve onların imanlarına vesile olabilmeyi dilerler. İslamiyette yeri olmayan davranış biçimleriyle ve düşüncelerle ortaya çıkan bazı cahil insanların Kuran ahlakını temsil edemeyecekleri çok açıktır. Bilgi sahibi olmak, Allah'ın rızasını kazanmak için güzel bir yoldur:
İman edenler, bilgiyi Allah’ın rızasını kazanmaya güzel bir yol olarak görürler. Ne kadar bilgi sahibi olurlarsa, bunun imanlarının artmasına vesile olabileceğini, Allah’a yakınlaşmak amacıyla ilim öğrenmek için gösterdikleri çabanın da Allah’ın izniyle salih bir amel olacağını bilirler. Örneğin uzayı inceleyen iman sahibi bir bilim adamı, aynı araştırmaları yapan fakat iman etmemiş bir kişiden çok farklı düşünceler taşır. Uzayda gördüğü her detayın Allah’ın sonsuz ilminin delillerinden biri olduğuna şahitlik eder, aczini daha iyi anlar. Bu vesileyle imanı güçlenir ve kendisine verilen nimetlere şükreder. Edindiği her bilgi, onu en doğru yola sevk eder; keşfettiği her ayrıntı, Allah’ın sonsuz gücüne olan hayranlığını artırır. Allah Kuran’da bilgi sahibi olmanın önemini şu şekilde bildirmiştir: "…De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler." (Zümer Suresi, 9) Bilgi sahibi olmak, Allah'a olan sevgimizin ve Allah korkumuzun artmasına vesile olur:
Yüce Allah'a olan sevgi, O'nun yarattığı varlıklardaki üstün ve kusursuz özelliklerin okuyarak ve araştırılarak öğrenilmesi ile daha da artacaktır. Yaratılış delilleri, müminlerin üstün güç sahibi, herşeyin Yaratıcısı Rabbimiz'den gereği gibi korkmasına da vesile olacaktır. Allah Kuran'da şöyle buyurmuştur: "Allah'ın gökyüzünden su indirdiğini görmedin mi? Böylece Biz onunla, renkleri değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı renkleri değişik ve siyah yollar (kıldık). İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır. Kulları içinde ise Allah'tan ancak alim olanlar 'içleri titreyerek- korkar'. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır." (Fatır Suresi, 27-28) Kuran bilimi teşvik eder ve bilime yol gösterir:
Bilim, Kuran'da bildirilen gerçeklere göre yönlendirildiği takdirde çok hızlı ilerler ve insanlığa çok daha büyük hizmetler verebilir. Allah, Kuran'da insanlara, gökleri, yeri, dağları, yıldızları, bitkileri, tohumları, hayvanları, gece ile gündüzün meydana gelişini, insanın kendi doğumunu, yağmuru ve yaratılmış daha birçok varlığı düşünmelerini ve bu varlıkları incelemelerini bildirmiştir. Bunları inceleyen insan canlı ve cansız tüm varlıklarda Allah'ın üstün yaratış sanatını görecek, böylece kendisini ve tüm evreni yoktan yaratan Rabbimiz'i gereği gibi tanıyabilecektir. Evreni ve içindeki tüm varlıkları incelemenin ve Allah'ın yaratış sanatını görerek insanlığa açıklamanın yolu ise "bilim"dir. Tarih boyunca Kuran’da bilimi teşvik eden ayetleri temel alan Müslüman bilim adamları, hem Allah’ın emrini yerine getirmek hem de Müslümanların refahı için, çalışmalarını büyük bir şevkle sürdürmüşlerdir. Ellerindeki bütün imkanları Allah rızası için bilim alanında kullanmışlardır. Nitekim İslam ahlakı, ilme ve bilgiye ulaştıracak tüm meşru yolları açık tutmuştur. Öğrenmek için yaş, mekan ve zaman sınırı koymamıştır. Din ahlakına uygun olmayan felsefelerle fikri bir mücadele yürütmenin yolu bilgiden geçmektedir:
Din ahlakına uygun olmayan ideolojiler ve felsefelerin insanlığa verdiği zararlarla, zulüm ve adaletsizliklerle mücadele etmenin yolu Kuran’da bildirilmiştir. İslam ahlakı şiddeti, kötülüğü değil, hoşgörüyü, affı ve iyiliği tavsiye eder. "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et..." (Nahl Suresi, 125) ayetinin hükmü gereği iman edenlerin yapması gereken tüm bu sistemlerin çarpık yönlerini araştırarak ortaya koymak ve her türlü zararlı düşünceyi bilimsel ve fikri platformlarda çürütmektir. Yürütülecek bu fikri mücadelede iyi yetişmiş, araştırmacı, öğrendiği bilgileri doğru yorumlayıp gerektiğinde kullanabilecek bireylere ihtiyaç vardır. Her konuda iyi eğitim almış olmak, Kuran ahlakını tebliğ etmede en etkili yollardan biridir:
Kuran'da bildirilen eğitim anlayışının kapsamı son derece geniştir. En önemli eğitim alanlarından biri de iman sahibi bir kimsenin kişiliğini, hal, tavır ve davranışlarını, konuşma üslubu ve hitap biçimini ve tüm detayları Kuran’da bildirilen üstün ahlaka yakışır bir hale getirmeye çabalaması ve bu amaçla eksiklerini tamamlaması, hatalı yönlerini düzeltmesidir. Çünkü bu özellikler tebliğ görevini yerine getirmede ona yardımcı olacaktır. Girdiği ortamlarda Kuran ahlakını yaşıyor olmaktan kaynaklanan üstün ve faziletli özellikleriyle hemen dikkat çekecek, ilgiyi üzerinde toplayacak ve herkesin özenerek bakıp örnek alacağı ve saygı duyacağı bir insan modeli oluşturacaktır. Bu, başta Peygamber Efendimiz (sav) olmak üzere tüm peygamberlerin, elçilerin, sahabelerin ve İslam alimlerinin ortak özelliğidir. Bu sayede bir Müslüman, yapacağı tebliğin karşısındaki insanlarda çarpıcı bir etki uyandırmasını umabilir. Elbette ki tüm bunlar dua mahiyetindeki hazırlıklardır. Kalplerde etki uyandıracak ve hidayeti verecek olan yalnızca Yüce Allah’tır. Sonuç olarak her konuda bir bilgi birikimine sahip olmanın yanı sıra ahlakı, kişiliği ve karakter özellikleriyle de hayranlık uyandıran bir Müslüman bu samimi niyeti ve çabasıyla İslam’a güzel bir hizmette bulunmuş olur. Bilgi, olayların geniş bakış açısıyla değerlendirilmesine ve çözümler üretilmesine olanak sağlar:
Rabbimiz'in bizlere bir rehber ve rahmet olarak indirdiği Yüce Kuran’daki ayetleri bilen, Allah’a karşı samimi bir Müslüman, karşılaştığı olayları Kuran’ın gösterdiği doğrular çerçevesinde hikmetli bir şekilde değerlendirebilir. Örneğin, sosyal yaşama dair pek çok konuda ayetlerin ışığında sağlıklı değerlendirmeler yapabilir, insan karakterlerini daha iyi tahlil eder ve sorunlara ivedilikle çözümler getirebilir. Aynı şekilde, Allah’ın canlılardaki yaratma sanatına dair ayrıntılı bilgiye sahip bir mümin, ayetlerde belirtilen örnekleri daha iyi kavrayabilir ve Allah’ın kadrini daha iyi takdir edebilir. İslam Tarihindeki Eğitim Faaliyetleri Hz. Muhammed Dönemi:
Tarihi kaynaklardan ve hadislerden, Peygamberimiz (sav)’in ilme çok büyük bir önem verdiğini anlamaktayız. Hz. Muhammed (sav)’in yol göstermesiyle, Kuran’ın indirilmesinden sonra oldukça dinamik bir yapıya kavuşan dönemin Arap toplumunda, sürekli bir tebliğ ortamı sağlanarak insanlara Allah’ın varlığı ve din ahlakı anlatılmış, her geçen gün çok fazla sayıda insanın İslam ahlakını tanımasına vesile olunmuştur. Burada en önemli etkenlerden biri, Kuran’da yer alan ilmi bilgilerin insanlara aktarılmasıdır. O dönemde bilimsel bilgide pek fazla ilerleme olmamasına rağmen, yalnızca Kuran’da yer alan bilgilerden örnekler verilerek, kişilerin samimi olarak bunlar üzerinde düşünmesi sağlanmıştır. Kuran’da bildirilen ‘evren’, ‘doğum’ ve ‘canlıların yaratılışındaki detaylar’ gibi örnekler anlatıldıkça, bunların insanlar üzerinde uyandırdığı etki çok büyük olmuş ve İslamiyet o dönemde çok geniş bir kitleye yayılmıştır. Bunun yanı sıra Peygamberimiz (sav) eğitim ve öğretimin yaygınlaşması için öncelikle mekan tahsisi yapmış ve ihtiyaç duyulan bölgelere öğretmen göndertmiştir. Bedir Savaşı sonrasında esirlere okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest kalma hakkını tanıması da bu dönemde yapılan faaliyetler arasındadır. Peygamberimiz (sav) ilk olarak “suffa” adı verilen yatılı okulu açmıştır ve burada yalnızca ilim ve ibadet esas alınmıştır. Ayrıca Peygamberimiz (sav), her mahallede bir mescid kurulmasını sağlamış, “Dâru'l-Kurrâ” adı verilen akşam okulu niteliğinde eğitim yerlerini açtırmıştır. Bugünkü ilköğretim okulunun o dönemdeki karşılığı olan “kuttab”larda çocukların eğitimine önem verilmekle birlikte, bazı Müslümanlar da gönüllü olarak evlerini okuma-yazma öğretimi için açmışlardır. Arapların İçinde Bulunduğu Genel Durum ve Kuran'ın İndirilmesiyle Sağlanan Büyük Atılım; Kuran’ın indirildiği zamana kadar bilime büyük bir katkısı olmayan Araplar, Kuran’ın Peygamberimiz (sav)’e vahyedilmesinin ardından çok önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Bu ilerleme hem sosyal alanda hem de bilimsel alanda kendini hissedilir derecede göstermiştir. Öyle ki Müslüman Araplardan dünya bilimine yön verecek pek çok bilim adamı yetişmiştir. Alman Goethe Üniversitesi Arap-İslam Bilim Tarihi Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Fuat Sezgin’in konuyla ilgili olarak verdiği bilgiler, Müslümanların bilimsel alanda kaydettikleri bu büyük atılımı yansıtması açısından oldukça önemlidir: "İslam dini sadece bu ilimleri hiçbir medeniyette tanımadığım bir şekilde geliştirdi ve zirveye çıkardı. Himaye etti... Din ilimi teşvik ediyordu, asla baltalamıyordu. En büyük alimlerin doğal ilimler sahasındaki kitaplarını okuduğumuz zaman bakıyoruz "bismillah" ile başlıyor, "elhamdülillah" ile bitiyor. Modern bir bilim adamı nasıl çalışıyorsa onlar da öyle çalışıyorlardı. Bu şartlar altında Müslüman dünyada ilim büyük bir gelişme gösterdi." (www.kimyaokulu.com) Dört Halife Dönemi: Bu dönemde gerçekleştirilen eğitim faaliyetleriyle o yıllarda yetişen gençlerin iyi bir eğitim seviyesi kazandıkları bilinmektedir. Çocukların eğitimi için ilk program, Hz. Ömer tarafından hazırlatılmış ve sonraki halifeler bu sistemi geliştirmişlerdir. Ağırlıklı olarak Kuran eğitimi verilmekle birlikte dilbilgisi, aritmetik ve edebiyat derslerine de yer verilmiştir. İslam Devleti’nin sınırlarının genişlemesiyle, yönetimde söz sahibi olacak yüksek dereceli memurların ve şehzadelerin yetiştirilmesi amacıyla Emeviler devrinde saray okulları açılmaya başlanmıştır. Büyük Selçuklu İmparatorluğu Dönemi: İslam dünyasında eğitim-öğretim faaliyetlerinde ve bilimsel alanda bir dönüm noktası teşkil eden Selçuklu döneminde, ilk defa olmak üzere düzenli ders programları belirlenmiş, zengin içerikli kütüphaneler açılmış ve ücretsiz eğitim veren ilk medrese olan Nizamiye Medresesi açılmıştır. Bağdat’ta kurulan bu medresede devrin en önemli alimleri yetişmiştir. Daha sonra çevre şehirlerde benzeri eğitim-öğretim merkezleri kurulmuştur. Nizamiye Medresesi'ndeki ders programları ve işlenen konular, daha sonra başta Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere İslam dünyasında yüzyıllar boyu devam ettirilmiştir. Selçuklular döneminde özellikle matematik ilmi çok üst seviyelere ulaşmıştır. Sultan Melikşah döneminde edebiyat temsilcileri daha çok öne çıkmış, bu kimseler aynı zamanda cebir ve geometri alanlarında da çalışmalar yapmışlardır. İslam dünyasının büyük fıkıh, kelam, tefsir ve hadisçilerinin çoğu Selçuklu devrinde yetişmiştir. Müslümanlar böylelikle bilime, edebiyata ve sanata yol gösteren bir rehber olmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi: Osmanlı Devleti'nde eğitim-öğretim faaliyetleri her tarafa yayılmış olup, 'çocuk mektebinden dâru’l fünun (üniversite)’a, medreseden medrese-i ihtisas’a kadar her seviyede eğitim ve öğretimin yapıldığı teşkilatlar vardı. Eğitime ciddi bir önem verildiği ve alimlere büyük bir itibar gösterildiği için İran, Turan, Horasan, Dağıstan, Hindistan, Buhara, Halep, Şam, Mısır'dan birçok alim İstanbul’a gelmiştir. Osmanlı Devleti’nde ilk medreseyi Orhan Gazi, İznik’te 1330 yılında kurmuştur. Daha sonraları hemen her şehirde bir medrese kurulmuş ve buralarda eğitim gören kişiler İmparatorluğun uzun yıllar ayakta kalmasını sağlamıştır. Her medreseye bağlı birer vakıf ve imaret bulundurulmuş, buralarda eğitim alan kişilerin her türlü ihtiyaçları vakıflar tarafınca karşılanmıştır. Birbiri ardınca açılan medreseler Osmanlılarda bilim ve düşünce hareketini, faaliyetlerini artırmış, devletin her alanda büyük bir ilerleme ve gelişme kaydetmesini sağlamıştır. Bu, Müslümanların bilime ve eğitime verdikleri önemin ve uyguladıkları köklü eğitim sisteminin açık bir göstergesidir. Bediüzzaman Said Nursi’nin İlme Verdiği Önem Büyük İslam alimlerinden Bediüzzaman Said Nursi, tüm hayatını Kuran ayetlerini anlatmaya ve açıklamaya adamış, Müslümanların eğitimi ve gelişimine de büyük önem vermiştir. (Prof. Dr. Vehbe Züheyli, Suriye Şam Üniversitesi, Kuran'ı Anlamada Çağdaş Bir Yaklaşım Risale-i Nur Örneği, Sempozyum 4, 1998) Bu amaçla çeşitli faaliyetlerde bulunan Bediüzzaman, 1908 yılından hemen sonra İmparatorluğun geleceği için çok gerekli gördüğü “üniversite projesini” devreye sokmak için gayret göstermiştir. Onun bu büyük çabası, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi isimli kitapta şu şekilde anlatılır: “Sultan Abdulhamid’e verdiği dilekçe, kendisinin memleketteki bazı meselelerle ve özellikle de eğitimle yakından ilgilendiğini göstermesi açısından önemlidir. Söz konusu dilekçede Van, Siirt ve Bitlis gibi illerde açılacak okullarda devlet tarafından masrafları karşılanmak suretiyle öğrencilere eğitim verilmesini talep ediyor ve bu okullarda dini ilimlerle birlikte müsbet ilimlerin okutulmasını teklif ediyordu." (Necmeddin Şahinler, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, Yeni Asya yay. 4. baskı ist. 1976 s: 64) Risale-i Nur’larda yer alan Bediüzzaman’ın aşağıdaki ifadesi ise ilim hakkındaki düşüncelerini anlamamız açısından son derece önemlidir: “Vicdan’ın ziyası (ışığı), ulum-i diniyedir (din bilgileridir). Aklın nuru (ışığı), funun-u medeniyedir (medeni ilimlerdir). İkisinin imtizacıyla (birleşmesiyle) hakikat (gerçek) tecelli eder (ortaya çıkar). O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit (ayrıldıklarında), birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder (doğar).” (Külliyat Münazarat 2, 1956) Sonuç : Günümüzde ülkelerin gelişimiyle ilgili olarak çoğu zaman eğitimin önemini vurgulayan toplantılara, tartışma programlarına veya köşe yazılarına çok sık rastlıyoruz. Eğitimin yaygınlaşması için düzenlenen pek çok kampanyanın adını duyuyoruz. Tüm bunlar gerçekten de takdir edilmesi gereken çok önemli faaliyetlerdir. Çünkü bir toplumu ancak iyi eğitim almış, yüksek kaliteye sahip kültürlü insanlar ileriye taşıyabilir. Bu durum, yaşamakta olduğumuz ahir zaman için çok daha büyük önem taşımaktadır. Çünkü İslam ahlakının hızla yayıldığı bu dönemde, Müslümanlara da büyük sorumluluk düşmektedir ve bu sorumluluk ileriki yıllarda katlanarak artacaktır. İslam ahlakının tüm dünyada hızla yayılması için insanlara Kuran ayetlerini ve iman hakikatlerini okuyup anlayacak, daha sonra da hikmetli şekilde anlatabilecek kültürlü bireylere ihtiyaç vardır. Bunun yanı sıra toplumdaki yanlışlıkları ve sorunları fark edip bunlara Kuran ayetleri ışığında çözüm sunabilmeleri için Müslümanların her açıdan yüksek bir kültüre sahip olmaları çok önemlidir. Ayrıca geçmişte olduğu gibi görkemli bir İslam medeniyeti oluşturmak amacıyla her türlü bilim, kültür ve sanat alanında öncü olacak insanların yetiştirilmesi gerekmektedir. Hiç kimse ‘ben ne yapabilirim ki’ diye düşünmemelidir. Unutmamak gerekir ki, insanlara tüm bildiklerini öğreten Yüce Allah’tır. Tüm bilgiler Allah’ın sonsuz ilminin birer yansımasıdır. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır: "Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın." (Bakara Suresi, 32) Bu konuda samimi bir niyetle Allah’a dua etmek çok önemli bir başlangıç olacaktır. Bir ayette müminlerin “...Rabbim, ilmimi artır.” (Taha Suresi, 114) şeklinde bir dualarının olduğu bildirilmektedir. Yüce Allah her zaman iman etmiş samimi kullarının destekçisi ve yardımcısıdır. İman etmiş bir kimsenin bu konuda göstereceği ciddi bir çaba çok daha etkili sonuçlar ortaya çıkarabilir. Müslümanlar bu konuda birbirleriyle hayırlı bir yarış içine girmelidirler. Allah’ın izniyle 21. yüzyıl Müslümanların ve İslamiyet’in muhteşem yükselişinin bilimsel ve kültürel alanda da çok net bir biçimde yaşanacağı bir yüzyıl olacaktır. Rabbimiz bir ayette şu şekilde bildirmektedir: "... Allah, sana Kitab’ı ve hikmeti indirdi ve sana bilmediklerini öğretti. Allah'ın üzerinizdeki fazlı çok büyüktür." (Nisa Suresi, 113) Terörün Çözümü: Kuran Ahlakının Anlatılması Komünist, faşist, ırkçı ve diğer ideolojilerden kaynaklanan teröre karşı uzun vadeli kültürel çözümler geliştirilmelidir. Bugün dünyanın dört bir yanındaki ülkelerde eğitimin temelini materyalist ve Darwinist düşünce oluşturmaktadır. Sadece güçlülerin ayakta kalacağı yanılgısını savunan ve savaşı sözde bir erdem olarak gören Darwinizm, asırlardır tüm dünyayı beladan belaya sürükleyen büyük bir bataklık gibidir. Bu nedenle de terörle mücadele sırasında gerçekleştirilecek adli ve polisiye tedbirlerin yanı sıra, tüm dünya genelinde büyük bir eğitim seferberliği de başlatılması gerekmektedir. Bu eğitimin temelini de, Darwinizm ve materyalizm aldatmacasının gerçek yönünü gözler önüne sermek ve Allah'ın insanlar için belirlediği güzel ahlakı herkese öğretmek oluşturmalıdır. Özlenen huzur ve istikrar ancak, din ahlakının getirdiği güzellikleri insanlar arasında yaygın bir şekilde yaşandığında sağlanacaktır. Çünkü bataklığı kurutmadan, bu beladan kurtulmak mümkün değildir. Peygamberimiz (sav)’in Hadislerinde İlim "Hikmet, özlü bilgi müminin yitiğidir. Onu nerede bulursa alır." (İbn-i Mâce, c. 2, s. 1395, Hadis No: 4169.) "Benden bir söz bile öğrenseniz, onu başkalarına da öğretiniz." (Buhâri, İlim, 26.) "Burada bulunanlarınız, benden işittiklerini, bulunmayanlarınıza duyursun. Olur ki burada bulunan bir kimse, işittiğini kendisinden daha akıllı birisine ulaştırmış bulunur." (Buhâri, İlim, 9.) "Sizden birinize bildiği bir şey sorulduğunda onu derhal söylesin." (Tirmizi, Tefsir, 1) Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 15. sayı (Eylül 2005) 34. sayfada yayınlanmıştır. Kaynak : http://www.harunyahya.net/ |
Bugün 313 ziyaretçi (457 klik) ile buradaydı.©