isgalyillari
İzmit’in İşgali
Osmanlı İmparatorluğu, -tartışmaları bugün de devam eden siyasi ve politik komplikasyonlar içinde -1 Ağustos 1914’te Almanya İmparatorluğu ile antlaşma imzalamıştı. Bu ülkeden alınan Yavuz ve Midilli zırhlıları ile güçlenen donanması, Karadeniz’deki Rus limanlarını 29 Ekim 1914’te bombalamış, bu suretle I. Dünya Savaşı’na katılınmış oluyordu. Ama ne var ki büyük ümitlerle girilen bu savaş 4 yıl içinde İmparatorluğu yok sınırına getirmişti. Limni Adası’nın Mondros limanında 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mütareke (Ateşkes), gerçekten Anadolu’daki bin yıllık tarihimizin en tehlikeli dönemeçlerinden birisi olmuştur.
Tamamı 25 madde olan “Mondros Mütarekesi”nin 1. Maddesi (Boğazların açılması ve askerî birliklerimizin İtilâf Devletleri’ne teslim oluşu) ve 7. Maddesi (Müttefikler emniyetlerini tehdit edecek vaziyet zuhurunda herhangi bir stratejik noktanın işgal hakkına sahip olacaklardır)’ne göre İtilâf Devletleri, ülkemizin denizleri ile kalan topraklarına yerleşme hakkını elde ediyorlardı. Nitekim İngiliz, Fransız, İtalyan ve – Averof Zırhlısı ile- Yunan savaş gemileri 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelmekle bu 1. ve 7. maddeleri kendi yararlarına kullanmışlardır.
Mütareke hükümlerinden yararlanarak 17 Kasımda İstanbul’a gelen İtilâf Devletleri’nin Birleşik Donanması 91’i savaş olmak üzere toplam 167 gemiye ulaşmakla İstanbul Boğazı’nı hatta Marmara’nın kuzeyini bütün bütüne kaplıyordu. Bu bağlamdan olarak irili ufaklı 48 parça savaş ve yardımcı sınıf gemi İzmit Körfezi’ne gelmişti. Hatta bu gemiler için İstanbul’da Harbiye Nezareti’nde teşkil olunan “Mütareke Şubeye” bağlı olarak “İzmit Bahriye Kumandanlığı” kurulmuştu. Bu komutanlık 7 ay kadar faaliyet göstermiş 21 Haziran 1919’da İngiliz kuvvetlerinin bölgeye hakim olması ile iptal olunmuştu.Osmanlı İmparatorluğu’nun “Cihan Devleti” olmasını sağlayan en önemli jeostratejik bölgelerden birisi şüphesiz İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı idi. İngiltere – özellikle uzak ve yakındoğu’da ki menfaatlerinin gereği olarak- 18. Yüzyıldan itibaren bu bölge ile çok yakından ilgilenmiştir. Kocaeli Yarımadası, yani İzmit Körfezi’nin kuzeyi ile Karadeniz arasında kalan coğrafi alan İstanbul Boğazı’nın doğu tarafını tamamlıyordu. Ve boğazın kontrolü ancak bu bölgeye hakim olunmakla mümkündü.
Öte yandan Anadolu’nun kapısı ve/ veya İstanbul’la bağlantısının bulunduğu bu bölge – bir anlamda- ülkeninde en önemli stratejik güç merkezi idi. İngiliz kuvvetleri, deniz ve kara güçleriyle bir taraftan İzmit Körfezi’nin kuzey bölgesini işgal ederken, diğer taraftan da kalıcılıklarını sağlamlaştırmak istiyordu. Bu bağlamdan olarak bölgenin etnik yapısını değiştirmek üzere buralara Rum göçmenleri yerleştiriyordu.
Osmanlı Hükûmeti tarafından, Mütareke’den hemen sonra İzmit bölgesine 19 Aralık 1918’de bir nizamiye kıtası sevk edilmiş, hemen sonra I. Fırka K.’lığı konuşlandırılmıştı. XX. Kolordudan İstanbul’daki XXV. Kolordu emrine gönderilen I. Fırka (Tümen) 2 Şubat 1919 tarihinden itibaren bölgede göreve başlamıştı. I. Fırka İngiliz kuvvetlerinin İzmit’e yerleşmesine (6 Nisan 1920) kadar bölgede görev yapmıştı. İşgalci İngilizler İstanbul’un işgalinden (16 Mart 1920) sonra 6 Nisan 1920’de İzmit’teki birliklerini takviye etmişler ve daha sonra anılan fırkanın konuşlandığı binalara el koymuşlardı.
Bunun üzerine I. Fırka subay ve erleri firar ederek bir kısmı Ankara’ya giderken bir kısmı da İstanbul’a gitmişlerdi. Heyeti Temsiliye tarafından bölgeye Ankara’da bulunan XX. Kolordu emrindeki 24. Fırka gönderilmişti. Bu suretle Kocaeli bölgesi Ankara Hükûmeti yanlısı bir kuvvetin kontrolüne girmiş oluyordu.
İngiliz kuvvetleri bölgenin stratejisine bağlı kalarak İzmit Körfezi’ne gemileriyle kontrol altına alırken, Kara birlikleri de kıyı kesimini kontrol edecek biçimde konuşlanmıştı. Bu bağlamdan olarak 28. Tümen İzmit’te, 242. Tugay Hereke’de bulunuyordu. Hereke’deki İngiliz Tugayının karargah binası şimdiki Sümer İlkokulu idi; iki kat olan okulun üst katı tugayın karargahı, alt katı tutuk evi olarak kullanılıyordu. İngiliz komutanlık, sömürge askerlerinin çoğunluğunu oluşturduğu birliklerini sahilde ve halen adı Kışladüzü olarak anılan -ismini o zaman almıştır- şimdiki otoban yolunun geçtiği yerlere konuşlandırmıştı. Bu suretle demiryolu ve İzmit Körfezi kontrol ediliyordu. İngiliz birlikleri şehrin batısında birde silâh onarım atölyesi yapmışlardı. Anılan semt halen “Kama Hane- Kamane” olarak anılmaktadır. Yine Hereke’nin 5 km doğusunda bulunan ve o zaman küçük bir köy olan yer, Millî Mücadele nedeniyle işlerin yarıda kaldığı anlamında “Yarımca” adını almıştı.
Mütareke’nin ardından gelen yabancı güçler, ülkedeki azınlıklarla iş birliği yapıyor, hatta onları azdırıyordu. İttihad ve Terakki Cemiyeti üyeleri ülkeyi terk ederken (1918 Ekim sonu) “KARAKOL CEMİYETİ” kurmuşlardı. Cemiyet bölgenin Millî Mücadele yönünden indoktrine edilmesinin yanında Ankara Hükûmetinin personel ve silâh ihtiyacını sağlanmasında büyük hizmetler yapmıştır. Mayıs 1920’ye kadar faaliyet gösteren bu tarihten sonra değişik adlarla çalışmalarına devam eden Karakol Cemiyeti’nin Kocaeli Kuvayi Millîye kumandanlığını, aynı zamanda Maltepe Atış Mektebi Müdürü olan Yenibahçeli Şükrü (OĞUZ) Bey yapmakta idi.
Karakol Cemiyeti’nin organize ettiği bölgedeki belli başlı milis güçleri, Dr. Fahri CAN, Yahya Kaptan, Küçük Aslan, Büyük Aslan, İpsiz Recep, Bulgar Sadık, Yüzbaşı Nail, Gebzeli Rıfat, Kuşcubaşızade Eşref Müfrezeleri idi. Bunlardan Yahya Kaptan (1891 – 1920) Aralık 1918’de Tavşancıl’da konuşlanmış, Ahırkapı (İstanbul) Cephaneliği baskını, Darıca Un Deposu baskını, Rum çetelerinin imhası ile Enver Paşanın amcası Halil (KUT) Paşanın Bekirağa Bölüğünden kaçırılması gibi önemli hizmetler yapmıştı. Heyeti Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşaya bağlı olan Yahya Kaptan, İstanbul Hükûmeti tarafından “Kendi başına hareket ettiği ve halka zulüm yaptığı” gerekçesi ile İstanbul’dan Bandırma Vapuru ile 6 Ocak 1920’de Hereke’ye gönderilen 90 kişilik Jandarma Müfrezesi ile Tavşancıl’da yakalanmış ve 8 Ocak 1920 günü şehit edilmiştir.
İzmit Körfezi’nde kumaş üreten üç fabrika mevcuttu. Bunlardan ikisi (Karamürsel ve Çuhane) İtilâf Donanması tarafından tahrip olunmuştu. Saraya bağlı olan Hereke’deki Fabrikayı Hümayun için İstanbul Hükümeti tarafından Koruma Müfrezesi teşkil olunmuştu. Mülazımevvel (Üsteğmen) Osman Efendi komutasında kurulmuş olan 30 kişilik jandarma müfrezesi zaman zaman bölgede asayişin kurulması yönünde de faaliyet gösteriyordu. Bölgedeki eşkiya çeteleri bazen fabrikadan haraç istiyorlarsa da Osman Efendinin müfrezesi gerekli korumayı yapıyordu. 29 Mayıs 1919’da çetelerin istediği 1000 lira çetelere karşı konulmak suretiyle verilmemişti. Dolayısı ile Hereke Kumaş Fabrikası savaş boyunca faaliyetini sürdürmüştür.
Erzurum (23 Temmuz – 7 Ağustos 1919) ve Sivas (7-11 Eylül 1919) Kongrelerinin ardından Heyeti Temsiliye, teşkil olunmuş, kendisine kongre adına karar verme yetkisi tanınmıştı. Mustafa Kemal Paşanın başkanlığını yaptığı Heyeti Temsiliye 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelerek ülke kaderine hakim olmak üzere daha radikal tedbirler almaya başladı. Öte yandan İtilâf Devletleri, 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal ederek -13 Kasım 1918’den beri zaten işgal altında idi- Meclisi Mebusan’ı dağıtmışlardı. Esasen İngilizler 6 Nisan 1920’den itibaren İzmit’teki birliklerini güçlendirmişlerdi. Ancak İngiliz birlikleri geniş bir arazi parçası olan İzmit Körfezi’ni kontrole yetmediğinden, Kuva-yı Millîye Müfrezelerinin Ankara’ya yönelik askerî personel ve mühimmat nakliyatına engel olmaya yetmiyordu. Bunun üzerine Osmanlı Hükûmeti tarafından 18 Nisan 1920’de çıkartılan iki kararname ile Kuva-yı İnzibatiye birlikleri kuruldu. Kuva-yı İnzibatiye birliklerinin temel görevi Kocaeli Bölgesindeki işgal güçlerine yardımcı olmaktı. İki alaydan meydana gelen tümen seviyesindeki bu birlikler, 29 Nisan’da İstanbul’dan vapurlara bindirilip Derince ve Seymen iskelelerinde karaya çıkartıldılar. Süleyman Şefik Paşa tarafından deruhte edilen – İzmit ve Havalisi Fevkalâde Komutanlığı- komutanlığın karargahı, Yavuz zırhlısında bulunuyordu. Kuva-yı İnzibatiye birlikleri İzmit’in 2 km doğusunda Kullar Köyü civarında idiler.
Mayıs ayında bölgede teşkilâtlanmasını ve konuşlanmasını tamamlayan Kuva-yı İnzibatiye, Haziran içinde Kuva-yı Millîye Kuvvetlerine karşı bir taarruz plânlıyordu. Sivas Kongresi ile birlikte Batı Anadolu Kuvayi Millîye Komutanlığına atanmış olan Ali Fuat (CEBESOY) Paşa, durumu vaktinde öğrenmiş ve 14 - 16 Haziranda yaptığı topyekün bir taarruzla Kuva-yı İnzibatiye birliklerini dağıtmıştı. İngilizlerin bölgeye Yunan Kuvvetlerini getirmeleri bu olaydan sonra oluşmuştur.
İngiliz Kuvvetleri İstanbul’un emniyeti ve bölgeye etkin biçimde hakim olmak için Kocaeli yarımadasının kontrol altına alınmasını gerekli görüyordu. Öte yandan Yunan Başkomutanlığı Millî Kuvvetlere İstanbul’dan sağlanan lojistik desteğin engellenmesi için İstanbul – Ankara arasındaki ulaştırma yollarına hakim olunmasını arzu ediyordu. Kısacası Kocaeli yarımadasının kontrolu İngiliz ve Yunan kuvvetlerinin temel stratejisi idi.
Bu stratejik düşünceden hareketle Bandırma’da bulunan General B. Gargarlidis komutasındaki 11. Tümen (veya Manisa tümeni) İngiliz kuvvetlerini takviye etmek üzere Temmuz 1920 sonundan itibaren Derince ve Seymen iskelelerinde karaya çıkartıldılar. İngiliz General Iron Sıde komutasındaki 28. Tümenin emrine girdiler. 11. Yunan Tümeninin 16. Piyade alayı Sapanca, 9. Girit alayı Kandıra, 17. Piyade alayı Gebze ve Hereke bölgesinin kontrolü için görevlendirilmiş / konuşlandırılmışlardı. Bu duruma göre Hereke’ deki 242. Tugay 17. Yunan alayı ile takviye ediliyordu. Yunan Kuvvetlerinin temel görevi Şile – Hereke ve Kandıra – İzmit hatları arasındaki bölgeyi kontrol altına almak ve bölgeyi Millî Kuvvetlerden temizlemekti. Öte yandan Genelkurmay Başkanlığı’nın 24 / 25 Haziran 1920 tarihli genelgesi ile Batı Anadolu Kuva-yı Millîye Komutanlığı kaldırılmış yerine “Batı Cephesi Komutanlığı” kurulmuştu. Komutanlığı’na yine Ali Fuat Paşa getirilmişti. Bu suretle Kocaeli bölgesinde Türk ve İtilâf Kuvvetleri nizami ordular halinde teşkilâtlanmış oluyorlardı. Hereke bölgesine gelen Yunan kuvvetleri kente yakın Tavşancıl, Yukarı Hereke, Kalburcu gibi tepelerde kurulmuş olan küçük yerleşim yerlerinde konuşlandırılmışlardı. Öte yandan İngiliz kuvvetleri, Hereke ve civarında kendi kuvvetlerini bulundurmaya ve özellikle sahil kesimi ile tren yolunun kontrolünü kendi birlikleriyle yapmaya özen göstermişlerdir. Ancak Kuva-yı Millîye güçleri bu kontrole hiçbir zaman rıza göstermemişlerdir. Mesela Kuva-yı Millîye’nin Haziran 1920 tarihinde İzmit’ten itibaren geliştirdiği taarruz harekatı öncesinde Hereke – Yarımca arasındaki (Arap kalesi altında) tren köprüsü Kuva-yı Millîye kuvvetlerince 2 Haziran 1920 günü tahrip edilmişti. Bunun üzerine İngiliz kuvvetleri Derince – Yarımca – Hereke – Tavşancıl ve Diliskelesi istasyonlarını ilâve birliklerle takviye etmişlerdi. Bu bağlamda olarak 12 Haziran 1920 günü Hereke iskelesine yeni birlikler getirilmiş, bu birliklerle ayrı bir müfreze teşkil edilerek tren istasyonu civarına çadırlı ordugah kurulmuştu.
Ancak İngiliz kuvvetlerince, Hereke de bulunan Fabrikayı Hümayun (Padişahın himayesindeki fabrika)’nın korunmasında Osman Efendinin müfrezesi ile işbirliği yapılmıştır. Nitekim çatışmaların yoğunlaştığı 1920 yılı Haziran ve Temmuz aylarında fabrikanın iaşe teminine de kolaylık gösterilmiştir. Bunun yanında fabrikanın korunması için gerek askerî personel yönünden gerekse, silâh yönünden icap eden takviyeler yapılıyordu. Buna karşılık İngiliz kuvvetleri özellikle İstanbul – Ankara hattında çalışan tren seferlerinde kontrolü son “derece sıkı yapmaktaydılar. Sadrazam Teyfik OKDAY “Paşanın oğlu ve aynı zamanda Padişah VI. Mehmet (Vahidettin)’in damadı Yarbay İsmail Hakkı (OKDAY) bey (1881 – 1977)” 8 Ocak 1921’de “Koyun Tüccarı” vesikası (Kimliği) ile Anadolu’ya geçmek için bindiği Tren Hereke’de durdurulmuş, İngiliz Bnb. yanında Ermeni tercüman olduğu halde treni sıkı bir kontrolden geçirmişti. Bu kontrolden kurtulan İsmail Hakkı Bey İzmit’e geçtikten sonra Batı Cephesi’ne gitmiş II. İnönü savaşlarına 4. Tugay Komutanı olarak katılmıştır.
İzmit’in Kurtuluşu
Batı Cephesi’nin 25 Haziran 1920’de kurulması ile birlikte bölgedeki milis güçlerin bir kısmı nizami ordu birliklerine katılırken, bir kısmı da yine Ankara Hükûmetinin bilgisi dahilinde ; Karakol, Felah, Muaveneti Millîye gibi çeşitli gizli cemiyetlerin koordinesinde olarak faaliyet göstermişlerdi. Bölgedeki milis güçlerin, Batı Cephesi’ne yaptıkları askerî personel ve mühimmat nakli, savaş boyunca devam etmiştir. Esasen Yunan Kuvvetleri 22 Haziran 1920’den itibaren yeniden, harekete geçerek Batı Anadolu’yu ve Trakya’yı işgale başlamışlardı. Nitekim 8 Temmuz da Bursa işgal olunurken, 25 Temmuz da Edirne ele geçirilmiş, burada bulunan I. Kolordu Bulgaristan’a geçmişti. Bu tarihlerde bölgede de komutan değişikliği yapılmıştı. 9 Kasım 1920’de Ali Fuat Paşanın Moskova Büyük elçisi olarak bölgeden ayrılması ile Miralay İsmet (İNÖNÜ) Bey Batı Cephesi K.’lığına getirilmişti.
İsmet Bey Eskişehir’e kadar ilerleyen Yunan Kuvvetlerini, 6-11 Ocak 1921 tarihlerinde İnönü Mevzilerinde yaptığı savunma savaşlarıyla durdurarak I. İnönü Zaferini kazanmıştı. Zaferin ardından 26 Ocak 1921’de Miralay Halit (KARSIALAN) komutasında “Kocaeli Kumandanlığı” kurulmuştu. Tümen gücünde ve mürettep tümen veya fırka adıyla anılan bu birlik, yine zaferle sonuçlanan, II. İnönü Savaşı’na (23 Mart – 01 Nisan 1921) katılmıştı. Savaşın hemen sonunda ise (30 Mart 1921) Kocaeli Komutanlığı, Mürettep Kolordu haline getirilmiş ve Miralay Kazım (ÖZALP) Komutanlığa atanmıştı. Kazım Bey Mürettep kolordusu ile İzmit’in kurtarılmasını sağlayacaktır. Türk Kuvvetlerinin 6 Ocak –1 Nisan 1921 tarihlerinde yine İnönü mevzilerinde başarıyla yaptığı savunma harekatı, Yunan kuvvetlerini ürkütmüştü. Başkomutan General Papulas başarının sağlanması için, teçhizatı ile birlikte elli iki bin kişilik daha kuvvet istiyordu. Yunan Hükûmeti bu talebi uygun karşılamış, ülkede seferberlik ilân ederek Batı Anadolu’daki kuvvetlerini takviye etmişti.
Öte yandan Yunanistan yeni birliklerle Anadolu’ya yığınak yapıyor hatta kral Konstantin bu hazırlıkları yerinde görmek üzere Anadolu’ya geliyordu. Bu bağlamda olarak Yunan Başkomutanlığınca Uşak – Polatlı istikametinde taarruz plânlanmıştı. Taarruz’un amacı Türk Kuvvetlerini kesin yenilgiye uğratmaktı. Türk kuvvetlerinin yenilgiye uğratılması için Anadolu’da bulunan tüm kuvvetlerin Uşak bölgesinde toplânmasına karar verilmişti. Bunun içinde taarruz bölgesinde yığınaklanmaya başlanıldı. Bu hazırlıklara bağlı olarak, İzmit’te bulunan 11. Tümenin bir kısım birlikleri deniz yolu ile Seymen ve Derince iskelelerinden Mudanya’ya götürülürken, diğer birlikleri İzmit Körfezi’ne güney kıyılarından (Değirmendere – Karamürsel – Yalova istikametinden) İznik’e intikal ettirildi.
Ancak Yunanlılar bölgeden ayrılırken geçtikleri yerlerde mezalim uygulamaya devam ettiler. Nitekim İzmit Mürettep Kolordu tarafından 28 Haziran 1921 günü teslim alındığında 300’ün üzerinde şehit tespit edilmişti.
İzmit’in millî kuvvetlerimiz tarafından teslim alınması İngilizleri telaşa düşürmüştü. Aynı gün bir İngiliz subayı İzmit’i teslim alan Mürettep Kolordu K. Alb. Kazım Bey’le İngiliz Genelkurmayı adına görüşme talebinde bulunmuştu. Kazım Bey İzmit Komutanı Bnb. Emin Hüsnü Beyin aracılığı ile şu cevabı vermişti. “İzmit’e giren Türk kıtaları bölgede kalacaklardır. Ankara’nın vereceği emir doğrultusunda İstanbul üzerine harekât geliştirilecektir.” Bu suretle harekâta devam edileceğini işaret eden Kazım Bey, İzmit’in kurtarılmasını müteakip, bir kısım birliğini Derince’ye göndermişti.
İngiliz kuvvetlerinin mevzilerini savunmak üzere gerekli tertip ve tedbirleri aldıkları tespit edilmişti. Millî Kuvvetler İngiltere’yi bütün bütüne karşılarına almamak için buradan öteye - İstanbul istikametine – harekat geliştirmemişti. Millî kuvvetlerimizin Derince’nin batısına geçmesi Mudanya Mütarekesinden sonra gerçekleşecektir. Ancak İzmit’in kurtarılmasından hemen sonra 4 Ağustos 1921’den itibaren tren seferleri normale dönecektir. Bu suretle kuvvetlerimize Ankara – İstanbul demiryolu ulaştırması açılmış- oluyordu. Bu tarihten sonra Ankara Hükûmeti, Kocaeli bölgesi ile daha etkin biçimde irtibat sağlamıştır. Millî Kuvvetlerimizin Derince’nin batısına geçmesi ve Hereke’nin kurtarılışı Büyük Zafer’den sonra olmuştur.