itikatkitabi
İTİKAT KİTABI
|
Gerçek Dinin Esasları ve Başlıca Dinler
Gerçek din, Yüce Allah´ın bir kanunudur ve birtakım sağlam hükümlerin kutsal bir mecmuasıdır. Allah bunu, peygamberleri aracılığı ile insanlara ikram ve ihsan buyurmuştur. Bu kanun, insanları hayırlı olan şeye götürür. İnsanlar, bu Allah kanununun buyruklarına kendi güzel irade ve arzuları ile uydukça, doğru yol üzerinde bulunur ve hidayete ermiş olurlar. Hem dünyada, hem de âhirette mutluluğa ve selâmete kavuşurlar. Dinler başlıca üç kısma ayrılır Birincisi: Hak dinlerdir. Bunlar yukarıdaki tarife uygun olanlardır. Yüce Allah tarafından konulup peygamberler aracılığı ile insanlara bildirilen dinlerdir. Bunlara "İlâhî ve Semavî" dinler de denir. Semavî dinlerin hepsi esas bakımından birdirler. Yalnız bazı ibadetler ve hukuk kuralları bakımından aralarında ayrılık olmuştur. Hazret-i Adem´den Hazret-i İsa´ya kadar gelen bütün mübarek peygamberlerin insanlara bildirmiş oldukları dinler, iman esaslarında bir olup yalnız bir Allah´a iman etmeye dayalı iken, bunlar sonradan bozulmuş ve asılları kaybolmuştur. Yüce Allah en son ve en büyük Peygamberi olan Hazret-i Muhammed´i Sallallahu aleyhi ve Sellem´i bütün insanlara Peygamber olarak göndermiştir. Onun aracılığı ile de hak dinlerin en sonu ve en mükemmeli olan İslâm dinini kullarına Allah Tealâ ihsan etmiştir. İşte bugün yeryüzünde hak din olarak kıyamete kadar yaşayacak olan yalnız bu İslâm dinidir. İkincisi: Asılları değişmiş ve bozulmuş olan dinlerdir. Bunlar, yukarıda söylendiği gibi asılları bakımından birer gerçek din iken sonradan bozulmuş, İlâhî niteliklerini kaybetmiş olan dinlerdir. Üçüncüsü: Bâtıl dinlerdir. Bunlar asılları bakımından da gerçek din ile ilgisi bulunmayan dinlerdir. Bunlar birtakım milletler tarafından ortaya konmuş olan uydurma inançlardır. Bunlarda akla ve mantığa uygun olan bazı hükümler bulunsa bile konuluşları itibariyle İlâhî olmak şerefinden yoksun olup hiç bir bakımdan din kutsallığını taşımazlar. Ateşe, yıldızlara ve putlara tapan milletlerin dini bu türdendir. Gerçek Bir Dinin Vasıfları ve Yararları Gerçek bir dinin belirgin vasıfları, kendini diğer dinlerden seçkin kılan özel nitelikleri pek çoktur. Özetle diyebiliriz ki, gerçek din insanlara yalnız bir Allah´ın varlığını bildirir, yalnız bir Allah´a ibadet edilmesini emreder, bütün kâinat´ın Allah´dan başka yaratıcısı bulunmadığını haber verir. Bütün peygamberlere ve bütün semavî kitablara ayırım yapmaksızın inanılmasını ister. Sonsuz olan bir âhiret hayatının varlığını anlatır. İnsanları bir düzen içinde birleştirir ve aralarında bir kardeşlik meydana getirir. İnsanların yaratılışında eşitlik bulunduğunu gösterir. Allah katında üstünlüğün takva ve güzel ahlâkla olduğunu öğütler. Her yönü ile akla ve hikmete uygun bulunur, insanların kurtuluşuna ve mutluluğuna vesile olur. İşte bütün bu niteliklere sahib olan din, bugün yeryüzünde var olan ve kıyamete kadar devam edecek olan yalnız İslâm dinidir. Hak dinin yararlarına gelince: Bu yararlar çoktur ve pek önemlidir. Böyle bir din sayesinde insanların kazanacakları yararları ve mutlu halleri anlatmaya hiç bir kalem yeterli değildir. Şu kadarını bildirelim ki, insan hak bir din sayesinde ne için yaratıldığını öğrenir, kendisini yaratıp büyüten, sayısız nimetlere eriştiren mukaddes kutsal mabudunu tanır. Allah´ın seçkin kulları olan Peygamberlerin varlığına inanır ve onların güzel huyları ile hayatını aydınlatmaya çalışır. Böylece insanlığa yaraşır bir yaşayışla yaşar ve ölünce de sonsuz bir mutluluğa kavuşur. Şunu da arz edelim ki, gerçek bir din, insana güç verir, onu hayata hazırlar, onu en düşünceli ve en üzüntülü günlerinde teselli eder. Böylece insanın gelecekteki hayatını korumuş olur. Düşününce şu gerçeği anlarız: İnsan bu dünya hayatında yaratıklardan bir yaratıktır. İnsan bu alemdeki yaratıkların yanında bir zerre miktardır. Birçok ihtiyaçlar içinde çırpınmaktadır. Mevcut âlemin bir takım kuvvetleri karşısında pek aciz bir durumdadır. Sonra da, daha açılmadan solan çiçekler gibi bütün varlığını kaybederek ölüp gitmektedir. O halde insanlık bu ölümlü hayattan ibaret olsa, insanlar kadar durumlarına acınacak bir yaratık olamazdı. O halde bu maddî ve ölümlü hayat bakımından insanın yaşantısı tam bir huzur ve bahtiyarlık içinde olamaz. Fakat diğer bir yönden insan çok bahtiyar ve pek mutludur. Çünkü gerçek dine sarıldıkça, insan kalben huzur içinde olur. Sonsuz bir mutluluğa erişme hazırlığındadır. Bu geçici hayatın sona ermesi, kendisini hiç bir tasaya düşürmez. Böyle bir insan, ebedî bir varlığın kendisini rahmeti ile koruyacağından emindir. Hiç bir zaman kaybolmayacak olan bir hayata kavuşmakla mutlu olacağına inanmıştır. İşte bütün bunlar, gerçek bir dinin insanlık âlemine kazandıracağı yararların bir kısmıdır. İnsan, ancak böyle bir din sayesinde hayatını kanaat üzere düzenler, büyük yaratıcısına seve seve ibadette bulunur, hakları gözetir, ebedî olan cennet mükâfatına kavuşma isteği ile dindaşlarına ve bütün insanların hidayete ermelerine hizmet etmek ister. Böylece cemiyetin çok kıymetli bir organı olur. Sonuç İnsanlığa bu yüksek ruhu veren, bu güzel yaşayış şeklini öğreten, gerçek dinden başkası olamaz. İslâm Dininin Genelliği ve Mutlu Sonuçları İslâm dini, hak dinlerin en sonu ve en olgunudur. Bu kutsal din yalnız bir millete ve bir zamana özgü değildir. Bütün insanlara kıyamete kadar gerekli olan Allah´ın tabii dinidir. İnsanların yaratılışlarına ve yaşayışlarına tamamiyle uygundur. Bu yüce din, bir kurtuluş ve selâmete eriş yoludur bir mutluluk kaynağıdır. Allah Tealâ´nın razı olduğu dindir. Cenab-ı Hak buyurmuştur : "Allah katında din İslâm´dır." (Al-i İmran: 19) İslâmiyetin ortaya çıkışından önce, bütün yeryüzü din bakımından cehalet karanlığı içinde kalmıştı. Hak dinler, sönmüş, İlâhî ilim ve irfan güneşi batmış, ufukları karanlıklar kaplamıştı. İnsanlar yalnız kendi hırsları uğrunda çalışıyor, çırpınıyor ve çarpışıyordu. Birbirlerini esir ediyorlardı. Arab yarımadasının halkı ise, büsbütün cehalet içinde kalmıştı. İnsanlar kendi elleriyle yaptıkları putlara tapıyorlardı. Bu davranışları onları utandırmıyordu. Kız çocukları canlı olarak toprağa gömülüyorlardı. Bundan da hiç bir üzüntü duymuyorlardı. Bayağılık içinde başka milletlerin hakimiyeti altında yaşıyorlardı ve bundan da bir tasaları yoktu. Netice olarak güzel inançtan, iyi ahlâkdan, yararlı işlerden ve yüce duygulardan hiçbir eser kalmamıştı. Fakat İslam güneşi doğmaya başlayınca, yeryüzünün birçok yerleri hemen aydınlanmaya başladı. İnsanlık âlemi hakdan, adaletten, eşitlikten ve kardeşlikten haberdar oldu. Putlara tapan, insanların ayaklarına kapanan başlar, yalnız noksanlıklardan beri olan bir Allah´a secde etmeye başladı. Ruhlar yükseldi, diller yüce Allah´ı anmakla bezendi. Gözler, büyük yaratıcımızın güzel eserlerini seyretmekten meydana gelen uyanıklık nurları içinde kaldı. Sonuç olarak, İslâm dini sayesinde gerçek bir medeniyet, sağduyulu insaniyet, yararlı bir ilerleme ve çok mutlu bir devrim oldu. İnsanlık âlemi bu mukaddes dine sarıldıkça şüphesiz daima yükselecektir. |
Bugün 149 ziyaretçi (200 klik) ile buradaydı.©