karisikfikralar
KARIŞIK FIKRALAR |
BUZDOLABI Ahirette sorgu sırasını bekleyen iki adam birbirleriyle konuşmaya başlar. -"Sen nasıl öldün?" diye sorar birinci adam ötekine. -"Donarak öldüm.." -"Kötü bir ölüm olsa gerek..." der birinci adam " donarak ölmek nasıl bir şey?" -"şeyy, başlangıçta çok rahatsız edici.." diye anlatmaya başlar ikinci adam "titremeye başlıyorsun, bütün el ve ayak parmakların agrımaya başlıyor.Ama sonrası,ölmek için çok sakin bir yol. Vücudun uyuşuyor,adeta boşluğa sürükleniyorsun, tıpkı uykuya dalmak gibi.. -Peki ya sen? sen nasıl oldun bakalım?" -"Kalp krizi geçirdim" der birinci adam."karımın beni aldattığından emindim. Birgun ansızın beklenmedik bir saatte eve döndüm, yatak odasına koştum.. karımı orada yapayalnız örgü örerken buldum. Sonra bodruma koştum ama kimseyi bulamadim. İkinci katta da kimse yoktu. Sonra hızla çatı katına vardığımda kalp krizi beni buldu. Oracığa yığıldım ve öldüm.Aynen böyle.." İkinci adam başını sallar -"Berbat birşey bu...",der. -"sadece bir an mutfakta durup buzdolabına bakmayı akıl edebilseydin şimdi ikimiz de hayatta olacaktık." |
|
AVUKAT Zenginin biri ölümüne yakın, biri doktor, biri papaz, diğeri avukat olan üç yakın arkadaşını yanına çağırarak bir ricada bulunmuş. - 300 bin dolar kadar bir tasarrufum var, bunu yanımda öteki dünyaya götürmek istiyorum. Ama kimseye de güvenemiyorum. Şimdi size 100'er bin dolar vereceğim. Bu paraları ne olur ben gömülürken kefenimin iç cebine koyuverin... Adam ölmüş ve üç arkadaşı verdikleri sözü yerine getirmişler. Bir süre sonra doktor vicdan azabına yakalanmış. Diğer iki arkadaşını çağırarak onlara itirafta bulunmuş - Hastanenin çok acil ihtiyacı vardı onun için 100 bin doların 20 bin dolarını hastaneye sarfettim, kefene 80 bin koydum. Papaz utana sıkıla mırıldanmış. - Maalesef ben de aynı günahı işledim paranın yarısını kilisenin inşaatına ayırdım. Kefenin cebine 50 bin dolar koydum. Avukat gülümsemiş. - Ben sözümü aynen yerine getirdim, kefenin cebine 100 bin dolarlık çek koydum. |
HİTLER Hitler, tutuklu bulunan İngiliz,Fransız ve Yahudi üç esire bir şans tanımak ister. -"Size birer soru soracağım, bilirseniz sizi bırakacağım" demiş. İngilize sormuş: - "Titanik kaç yılında battı ? İngiliz hemen cevap vermiş - "1912" Hitler İngilizi göndermis, Fransıza sormuş bu kez, - "Titanik'te kaç kişi öldü?" Fransız cevap vermiş - "1050" - "Tamam, sen de gidebilirsin" diye özgür bırakmış. Ve Yahudi'ye dönmüş: - "Say lan ölenlerin isimlerini!" |
FİLİSTİNLİ TUTUKLU Filistin’de yalnız yaşayan ihtiyar bir adam bahçesine patates dikmek ister. Ancak bu onun için oldukça zor iş olduğundan kendine tek yardımı dokunacak kişisi olan İsrail hapishanesindeki oğluna mektup yazar ve müşkül durumunu anlatır. Kısaca oğlundan şu cevabı alır: -‘Allah aşkına! Baba bahçeye kazma vurma, ben oraya silahları gömmüştüm’! Öbür gün saat gece 4’te bir düzine İsrail askeri gelir ve bütün bahçeyi kazarlar, sonuçta tek silah da bulunamaz. Kafası karışan yaşlı adam, oğluna şu ikinci notu gönderip ne olduğunu ve daha ne yapılacağını sorar. Oğlunun cevabı şöyledir: -‘Şimdi patatesleri dik Baba. Buradan sana yapabileceğim en iyi şey bu şimdilik’ |
CAMCI Kadının evinde camı kırılır, telefon eder bir camcı çağırır. Az sonra kapı çalınır. Kadın megafondan seslenir : -Kim o ! -Camcı bea Kadın kapıyı açar kırılan camı gösterir işine döner. Aradan bir dakika geçmez kapı tekrar çalınır, kadın seslenir. -Kim o ! -Camcı bea. İyi ama der kadın az önce bir camcı gelmişti. -Düştük bea. |
TERCÜMAN Mafya babası, haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu.Seçtiği sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatamaz, diye düşünüyordu... Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı; bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu: "Para nerede?" Sağır-dilsiz işaretle yanıt verdi: "Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neyden bahsettiğinizi anlamıyorum. " Tercüman, tercüme etti: "Neyden bahsettiğinizi anlamıyormuş." "Baba 38'liği koltuk altından çıkarıp sağır-dilsizin beynine dayadı: "Şimdi sor bakalım, para nerede?" Tercüman işaretle sordu: "Para nerede?" Sağır-dilsiz kan ter içinde işaretle yanıt verdi: "Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda." Baba öfkeyle gürledi: " Ne dedi?" Tercüman yanıtladı: "Dedi ki, hala neyden bahsettiğinizi anlamıyormus. ayrıca o tetiği çekmek de biraz sıkarmış!" |
SOBADAKİ HİKMET Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı, -"adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış" Fizikçi, -"adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş" Jeolog, -"burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış" Matematikçi, -"sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış" Aantropolog, -"adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş". Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar., Adam cevap verir: - "Boru yetmedi." |
BAYAN AJAN İsrailli güzel casus Suriye'den dönüp İsrail Genelkurmayı'na rapor verir: -Hafız Esad'ın son saldırı planını gece masasından çaldım. Üstelik, bununla kalmayıp oğlunu da hapsettim. Generaller sevinçle haykırırlar:
-Harika, oğlunu hemen bize ver, sorguya çekelim. Güzel casus üzgün bir yüzle cevaplar: -İşte bu hemen olmaz, dokuz ay beklememiz lazım... |
MEHTERAN Bir gün Cennet'in kapıları şiddetle vurulmuş: -Güm Güm Güm !! İçeriden seslenmişler: -Kim o? Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses: -Biz Istanbul'u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz! İçeriden hoş geldiniz diyerek kapılar ardına kadar açılmış ve yiğitleri içeriye buyur etmişler. Her şey çok güzel gidiyormuş. Ta ki, 40 yıl geçinceye kadar. Bir gün kapılar yine şiddetle çalınmış: -Güm Güm Güm !!! İçeriden sormuşlar: -Kim o? Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses: -Biz İstanbul'u fetheden Fatih'in yiğitleriyiz! İçeriden hemen cevaplamışlar: - Onlar 40 yıl önce geldi! Dışarıdan yine ses gelmiş: -Biz mehter takımıyız, ancak geldik! .. |