yaradilisgercegi
YARATILIŞ GERÇEĞİ 1
Sevgili Ziyaretçimiz; Allahüteala yaratmayı dilediği anda her şey oldu bitti, tüm kainat yaratıldı,ve insana hizmet için tüm sistemler hazırlandı ve insan yaratıldı.Kıyamete kadar yaşayacak olan tüm insanlar serbest iradeleri ile ömürlerini yaşayıp hayatlarını tamamladılar. Bu nedenle cennetlikler ve cehennemlikler de belli oldu. O yüzden Allah Ebrarın kader hücreleri illiynde (MUTFFFİFİN-18),füccarın kader hücreleri siccindedir (MUTAFFİFİN-7) diyerek insanların kıyamete kadar hayatlarını yaşadıklarını ve serbest iradeleriyle yapmış olduklarından dolayı cenneti ve cehennemi kazandıklarının kendisi için belli olduğunu anlatmaktadır. İşte bizler ve kıyamete gelecek tüm insanlar o anı yaşamak üzere hayata geldik ve geleceğiz. Allah tüm kainatı nasıl yarattı , kainat nasıl hazırlandı , insanların ne yapmaları ve nasıl yaşamaları gerektiği , kıyametin nasıl kopacağı , zamanın başlangıcı ve sonu , kuran ayetleri , hadis ve bilimin ışığında tüm yaşam gerçeklerini bu kitapta açıklamağa çalıştık . Hatalarımız olmuş ise Allahın Rahmet ve Mağfiretine sığınırız . Muhakkakki ALLAH en iyisini bilir. BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM (RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADI İLE) 1- KAİNATIN YARATILMASI; 1-1-ZAMANSIZLIK (MEKANSIZLIK,ZAMANSIZLIK,YOKLUK) Evvelce sadece ALLAH vardı.Kainatı ve zamanı yaratmadan evvelde ALLAH vardı. Allah’dan başka hiçbir şey yoktu. Zamanımız ilminin”Uzay zaman” dediği ve Kuran’ı kerimde ise ADEM olarak geçen yokluk vardı.ALLAHÜTEALA yaratmayı dilediği zaman evvela zamanımız fiziğinin “nötrüno” dediği enerjiyi yarattı. her şeyin aslını bu enerji oluşturur.Sonunda yine onun dileğiyle,her şey enerjiye dönüşecek ve yok olacaktır. 55 / RAHMAN - 26 Bütün kişiler (insanlar ve cinler) fanidir (yok olucudur). 55 / RAHMAN - 27 Ve celâl ve ikram sahibi Rabbinin Vechi (Zatı) bâki kalacaktır. Yeryüzünde her şey fanidir,yok olacaktır.Fakat Rabbimizin zatı baki kalacaktır. Yani ADEM’de olmaya devam edecektir. O hiçbir şeyi yaratmadan evvelde yokluktaydı,Yani ADEM’deydi .Her şeyi yarattıktan sonrada arşa istiva etmiş ve yine yokluktadır. 1-2- ZAMANIN YARATILMASI 36 / YASİN - 82 O (Allah), bir şey irade ettiği (dilediği) zaman O'nun emri, sadece ona: "Ol!" demektir. O, hemen olur. Zaman bir yaratıktır. Bir noktadan patlamayla ayrılan parçacıklar patlama olduğu andan itibaren, geçmişten geleceğe doğru yürüyen bir zamanı oluşturdu, ve hareket var olduğu sürece zaman bizim için var olmağa devam edecektir. Zaman görecelidir, yani izafidir. Hızın artması zamanı kısaltır. Hızın azalması zamanı normal noktasına ulaştırır. Hareketin durması ise zamanı sona erdirir. İşte bu geçmişten geleceğe doğru uzayan zaman, o tek noktadan kainatı oluşturan sistemlerin hareketi ile başlar ve bu parçacıkların oluşturduğu gezegenlerin hareketinin devam ettiği sürece devam eder.İşte ALLAH zaman adı verilen bu faktörü durdurmamak için büyük patlamayı gerçekleştiriyor. İşte bu zamanın başlangıcıdır. Kıyametse zamanın sonudur. ALLAH kainata kinetik enerji vermiş ve bu hızla kainat genişlemektedir. Bu hız senede 500 milyon km dir. 55 / RAHMAN - 7 Ve sema; onu yükseltti (astrofizik kurallara göre büyük patlama teorisi gereğince içten dışa bir genişleme ve yükselme olayını gerçekleştirdi) ve mizanı (ölçüyü, ağırlığı ve çekim kuvvetlerinin dengesini) vazetti. 51 / ZARİYAT - 47 Ve sema; Biz onu büyük bir kudret ile bina ettik. Ve muhakkak ki (onu) genişletici olan elbette Biziz. Bu hızla kainat büyümektedir. ALLAHÜTEALA kainatı (Allah dostlarından öğrendiğimiz kadarı ile)cinsiyetsiz bir insan şeklinde yaratmış olup, rengi ise yağmurlardan sonra gelen sel sularına benzemektedir.Kainat insan şeklindeki dizaynını bozmadan devamlı büyümektedir. ALLAH’ın tayin ettiği zaman olan, kıyamet gününe kadar büyümesine devam edecek ve zamanda bu hareketle var olacaktır.Ta ki kinetik enerji sona erene kadar. Kuranı kerimde ALLAH zamanla ilgili birçok zaman faktörü bildirmiş ve bugünün ilmine ışık tutmaktadır 1-3-HIZ KANUNLARI; a- Alt hız kanunları(Işık hızının altındaki hızlar) b- Işık hızı kanunları c-Üst hız kanunları(Işık hızın üstündeki hızlar) 1-3-a-ALT HIZ KANUNLARI ; Dünya üzerinde bilinen sadece alt hız kanunlarıdır. Einstein’nin ortaya koyduğu bu hız kanunu kinetik enerji ile elde edilebilen bir hız olup, sadece zahiri alem içinde geçerlidir. Bir kütleye ,kütleyi harekete geçirecek bir enerji tatbik edildiğinde, o kütlenin ulaşabileceği en üst hız sınırı , muhakkak ki ışık hızının altında olacaktır.Bu kanun zahiri alem adını verdiğimiz, beş duyumuzla kavrayabildiğimiz ve tek bir alem olduğunu varsaydığımız alem için geçerlidir. Kütle bu alemin kütlesidir ve bu alemde hareket halindedir.Bu kütle bu alemde pozitif ağırlığa sahiptir. Dünyamız 23 derece eğik olarak kendi ekseni etrafında saatte 1670 km hızla dönmektedir. Ses hızının 1221 km olduğu düşünülürse.bu oldukça büyük bir hızdır. Dünyamızın güneşin etrafındaki hızı saatte 108 000 km dir.Bu da bir merminin hızının yaklaşık 60 katıdır. (bu süratte bir araç yapılsa dünyanın çevresini 22 dakikada dolaşacaktır.) Güneş sistemi ise daha ilginçtir.Güneş sisteminin galaksi merkezi etrafındaki dönüş hızı saatte 720 000 km olup, içinde 100 milyar yıldız bulunan Samanyolu galaksisinin uzay içindeki hızı ise saatte 950 000 km dir. Evrende sistemler büyüdükçe hızlar artmaktadır.Kainatta Samanyolu galaksisi gibi 100 milyar galaksi bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu galaksiler içinde insan aklının alamayacağı sayıda yıldızlar, alt hız kanunlarına göre ve inanılmaz hızlarla hem kendi içlerinde , hem de bağlı bulundukları sistemler etrafında dönmektedirler.Hatta galaksiler birbirlerinin içlerinden de geçmektedirler. 86 / TARIK - 11 Ve dönüş sahibi semaya andolsun. İşin en ilginci ALLAH bu dönüşe andolsun diyerek, tüm yarattığı kainattaki yıldızların ve sistemlerin bir birlerinin etraflarında dönmekte olduklarını bize haber vermektedir. 1-3-b-IŞIK HIZI KANUNLARI; Işık hızına ulaşabilmek için,yani ışık fotonunun oluşabilmesi için;elektron ve karşıt elektronların negatif ve pozitif ağırlıklarının eşit olması gerekmektedir. Elektron pozitif ağırlıkta ve negatif enerji yüklüdür.Karşıt elektron ise,negatif ağırlıklı ve pozitif enerji yüklüdür. Bu alemde dominat olan elektron olduğu için karşıt elektronun iki misli ağırlık ve dönüş hızına sahiptir. Eğer biz karşıt elektronun devir sayısını bir enerji vererek artırabilir ve elektronun devir sayısına eşitleyebilirsek,ağırlıklarda eşitleneceği için ağırlıksız bir ışık fotonu oluştururuz. Daha evvel dairesel bir dönüşe sahip olan elektronlar ışık fotonunu oluşturduklarında lineer bir momentuma sahip olacaklar ve saniyede 300 bin km.’lik bir hızla hareket edeceklerdir.Fotonu bir uçağa benzetirsek;Bir kanadını oluşturan elektron zahiri alemdedir.Diğer kanadını oluşturan karşıt elektron ise karşıt alem olan gayb aleminde olacaktır.Yani elektron ve karşıt elektronlar kendi alemlerinde olacaklardır. 1-3-c- ÜST HIZ KANUNU; ALLAHÜTEALA sonsuz hızın sahibidir.Bu yetkisini hiç kimseye kullandırmaz. Kainatta en büyük hız düşünce hızıdır.Bir insan kendisini nerede olursa olsun düşündüğü anda zamanın belli bir kısmını kullanarak orada olabilmektedir. Fakat bu hız hiçbir zaman sonsuz değildir.Kapının önünde veya uzayda sonsuz bir uzaklıkta düşünmemiz aynı zaman aralığında gerçekleşmektedir. Hiçbir varlık kendi aleminde fizik standartlar içinde sonsuz hıza ulaşamaz. Işık hızını aşabilmek için karşıt elektrona enerji vermeğe devam edersek; karşıt elektronun devir sayısı elektron devir sayısını aşacaktır. Bu sayede karşıt elektron dominat olacak ve madde görünmez olacaktır. Yani madde boyut değiştirecek ve karşıt alemin standartlarına girecektir. 1-4- ZAMAN- MEKAN VE HIZ ÜÇLÜSÜ; Zaman, mekan ve hız birbirinden ayrılmayan bir birlik içindedirler.Hız, zaman mekan arasındaki aralığı kısaltmaktadır.Ne zaman gözlemcinin hızı artarsa aynı anda, zaman ve mekandaki mesafeler de kısalmış olur. Hızın sonsuz olması halinde yani düşünce hızında,zaman ve mekan sonsuz yavaşlayıp büzülecektir. Bunun için fizikte verilen örnek şöyledir; Sonsuz bir hızla giden bir uçağı kullanan pilot milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki bir mesafeye gidip geri dönse; Kendisini uçağa binerken görür denilmiştir. 70 / MEARİC - 4 Melekler ve ruh, O'na, süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir Işık hızı esas alınarak yapılan hesaplamalara göre bu hızın kilometre olarak matematik değeri , anlama kabiliyetimizin çok üzerinde olarak ışık hızından 1814 kat daha büyük olup, saniyede 544211865 kilometredir. 22 / HAC - 47 Ve azabı senden acele istiyorlar. Ve Allah, asla vaadinden dönmez. Ve Rabbinin katındaki bir gün, sizin saydığınız bin sene gibidir. 32 / SECDE - 5 Gökten arza kadar emri (Allah'tan gelen ve Allah'a dönen herşeyi) tedbir eder (düzenler). Sonra bir günde O'na yükselir ki, (o bir günün) süresi, sizin (dünya ölçülerine göre) saymanızla 1000 senedir. Bu belirtilen zaman ise akıllara daha da durgunluk verecek bir dizayndadır.Aynı mesafeyi enerji 1000 yılda aldığına göre, enerjinin hızı, ışık hızından 90700 kat daha büyük olur. 1-5-SENE VE AYLARIN DİZAYN EDİLMESİ; 9 / TEVBE - 36 Muhakkak ki; Allah'ın kitabında (ifade edildiği üzere) ayların adedi, Allah'ın indinde semaların (göklerin) ve yerin yaratıldığı gün (zaman) 12'dir (12 olarak dizayn edilmiştir). Onlardan dördü haram (aylar)dır. Bu (dîn), kayyum olan dîndir. Artık onların içinde (o aylarda) nefslerinize zulmetmeyin. Onların hepinizle savaştığı gibi müşriklerin hepsiyle savaşın. Ve biliniz ki, muhakkak Allah, takva sahipleri ile beraberdir. 10 / YUNUS - 5 Güneş'i bir ziya, Ay'ı (kameri) bir nur kılan, O'dur. Ve senelerin adedini ve hesabını bilmeniz için ona menziller tayin etti. Allah ne yarattı ise ancak böylece hak ile yarattı. Bilen bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıklar. Güneşin hareketleri esas alınarak hesaplanan aylara "şemsî aylar", ayın hareketlerine göre belirlenen aylara ise"kamerî aylar" denir. Oniki kamerî ay şunlardır: Muharrem, Safer, Rabîul-evvel, Rabîul-âhır, Cumâdel-ûlâ, Cumâdel-uhrâ, Recep, Şa'ban, Ramazan, Şevvâl,Zilka'de, Zilhicce. Bu ayların toplamı da "Kameri yılı" meydana getirir. Güneş yılı 365 gündür.Kameri yıl ise bundan on gün kısa olup, kamerî aylar her yıl on gün önce başlamış olur.İşte İslâm'da ve önceki semavî dinlerde günlük, aylık veya yıllık bir takım ibadet ve muâmelelerde kameri yıl ve aylar esas alınmıştır. Orucun Ramazan ayında tutulması,hac ibadetinin Zilhicce'de yapılması,yıllık zekatın kameri yıl sonunda ki zenginlik durumuna göre hesaplanması gibi. 1- KAİNATIN YARATILMASI; 36 / YASİN - 82 O (Allah), bir şey irade ettiği (dilediği) zaman O'nun emri, sadece ona: "Ol!" demektir. O, hemen olur. Ve ALLAH kainatı yaratmayı diledi ve ona OL dedi ! 1-6-NÖTRÜNOLARLA , HÜNNES VE KÜNNES KANUNLARINA GÖRE KAİNATIN YARATILMASI; 21 / ENBİYA - 30 İnkâr edenler (kâfirler), semaların ve arzın bitişik olduğunu görmediler mi? Sonra Biz, o ikisini (birbirinden) ayırdık. Ve her canlı şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmazlar mı? 1920 lerde BİG BANG (Büyük patlama) keşfedildiğinde görülmüştür ki ALLAH yaratmayı dilediğinde başlangıçta kainat kadar ağır olan uzayları alınmış tek bir noktayı büyük patlama ile patlatmış ve bir saniyeden kısa bir sürede yaratma gerçekleşmiştir. Şu an kainatta içinde 100 milyar yıldız bulunan 100 milyar Samanyolu olduğu hesaplanmaktadır. Bu patlamadan sonraki kainatın her tarafına dağılan madde partikülleri değildir. Enerji partikülleridir. Yani atomları ve maddeyi oluşturan elektron partikülleri değil , nötrüno ve karşıt nötrinolardan oluşan enerji partikülleridir . Alt hız kanunlarında kinetik enerji ile ışık hızı ve ışık hızının ötesindeki hızlara ulaşılamaz . Büyük patlama ise üst hız kanunları ile ışık hızının ötesinde sonsuz hızlarla oluşmuştur ve bu sayede tüm kainat bir saniyeden daha kısa bir sürede yaratılmıştır.Allah’ın yaratmak üzere harekete geçirdiği şey nötrünolardır.Yani Allah’ın ilk yarattığı şey nötrünodur.Nötrünolar ve karşıt nötrünolar kainatı oluşturmak üzere sonsuz bir hızla gidecekleri yere gitmiş ve orada evvela sağ ve sol spinli elektronlar ile karşıt elektronları oluşturmuşlar, daha sonra elektron ve karşıt elektronlar hünnes ve künnes kanunlarına göre atomları meydana getirmişlerdir. 81 / TEKVİR - 15 Bundan sonra hayır, hünnese (merkezî çekim kuvvetine) yemin ederim. 81 / TEKVİR - 16 Cevalan edene (merkezî çekim kuvvetinin etrafında, yörüngede dönene). 16 / NAHL - 48 Onlar, Allah'ın yarattığı herşeyi (elektronları) görmediler mi? Onun gölgeleri (karşıt elektronları), tâbî olarak (elektronlara), sağdan (sağ spinli) ve soldan (sol spinli), Allah'a secde ederek dönerler. 51 / ZARİYAT - 7 Ve dairesel yollara sahip olan semaya andolsun. 21 / ENBİYA - 33 Geceyi ve gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı yaratan O'dur. Hepsi feleklerinde (yörüngelerinde) yüzerler. 36 / YASİN - 38 Ve Güneş, onun için istikrarlı kılınan (yörüngesinde) akar gider. İşte bu azîz ve alîm olan (en iyi bilen) Allah'ın takdiridir. 36 / YASİN - 39 Ve Ay, kurumuş hurma salkımı dalı gibi bir şekil (bedir şeklinden hilâl) haline dönünceye kadar ona menziller takdir ettik. 36 / YASİN - 40 Güneş'in Ay'a yetişmesi ve gecenin gündüzü geçmesi mümkün olamaz. Ve hepsi feleklerinde (yörüngelerinde) yüzerler (seyrederler). Yukarıdaki ayetlerde yüce ALLAH merkezi çekim kuvveti diyerek mikro alemi yaratmasında atom çekirdeğinden ve etrafında dairesel yollarında “yörüngelerinde , orbitlerinde “dönen , mikro alemde elektronlardan, makro alemde ise yıldız sistemlerinden bahsetmektedir. Atom için çekirdek hünnes, etrafında dönen elektron künnestir.Dünyamız hünnes,uydusu olan ay,künnestir. Yine güneşimiz hünnes , etrafında dönen dünyamız ve diğer yıldızlar ise künnestir. Bir merkezi çekim gücü olan güneşimiz ve onun etrafındaki gezegenlerle olan ilişkiye baktığımızda ,bu ilişki; 1- merkezi kuvvetle dünya arasındaki kütle dizaynına bağlı, 2-Dünyanın(künnesin)merkez(hünne s)olan güneş etrafındaki dönüş hızına bağlı, 3-Merkezle çevrede dönen arasındaki uzaklığa bağlı, 4- Hem merkez olan hünnesin , hem de onun etrafında dönen künnesin, kendi eksenleri etrafında jiroskopik bir şekilde dönmelerine bağlı, 5.ci Faktör ise hem merkezi çekim kuvveti olan hünnesin ve hem de gezegen olan künnesin yılda 500milyon km gibi büyük bir hızla hareket halinde olmasına bağlıdır. Ve işte ALLAHÜTEALA bu sistemleri hünnes ve künnes kanunlarına göre meydana getirmiş , ve içinde 100 milyar yıldız bulunan 100 milyar galaksiden oluşan yokluğa yayılmış olan , birbiriyle irtibat halinde sonsuz bir gücün tesiri altında hareket eden, sonsuz bir sistem . Kainat oluştuktan sonra zamanın durması gerekmektedir. Fakat ALLAH kainata bir kinetik enerji vermiş ve bu hızla kainat genişlemektedir. Bu hız senede 500 milyon km dir. Mikro alemle makro alemler birbirine benzer şekilde yaratılmıştır.Mikro alem olan atomda çekirdek güneş olarak düşünülürse etrafında dönen elektronlar ise tıpkı birer gezegen yani uydularıdır. Çünkü artık atomun yapısı şimdi nükleer fizik ve nükleer kimya tarafından tamamen bilinmektedir . Hatta atom altı parçacıklar olan kuantalar, kuantum fiziği tarafından çözümlenmiş olup ,nükleer laboratuarlarda atomlar çarpıştırılarak daha alt parçacıklar araştırılmaktadır.Bu nedenle atomun çekirdeğini bir portakal büyüklüğüne getirirsek ve bir futbol sahasının ortasına koyarsak,elektron ise onun etrafında yüz metre yukarısında uçan bir kuşun uzaklığı kadar bir mesafede olacaktır. Atomun gerçek boyutları hakkında bir örnek vermek gerekirse ; Bir toplu iğnenin başındaki atomları saymak için 200bin nüfuslu bir şehirdeki herkese birer cımbız versek ve herkes her saniyede iki atom saysalar , ancak iki ayda bitirebilirlerdi. İşte ALLAH’ın yaratmasındaki ihtişam . Çekirdeğin etrafında eliptik bir yörüngede dönen elektron bir tam dönüşünde iki defa çekirdeğe yaklaşmakta ve iki defa uzaklaşmaktadır. Çekirdeğe en yakın mesafede en düşük manyetik güç , en yüksek hız . En uzak mesafede ise en yüksek manyetik güç , en düşük hız etkisindedir. O kadar mükemmel bir hesaplar üzerine dönmektedirler ki , hayran olmamak elde değildir . Trilyonda bir hesap hatası olsa elektron çekirdeğe yapışabilir veya bunun tersi uzaya fırlayabilir.Kuantum fizikcisi DE BROKLİE her elektrona bir dalga boyu eşlik eder diyerek , kuantum nazariyesini ortaya atmış ve bu dalgalara kuanta demiştir . Halbuki keşfetmiş olduğu dalga karşıt elektrondu . Ünlü fizikçi MAXWELL ise soruyor ? Nasıl oluyor da bu elektronlar milyarlarca seneden beri dönüyorlar fakat enerjilerini nereden alıyorlar ? Buna karşılık ALLAH; 57 / HADİD - 4 Gökleri ve yeri 6 günde yaratan O'dur. Sonra arşın üzerine istiva etti. Arza gireni ve ondan çıkanı ve semadan ineni ve orada uruç edeni (yükseleni) bilir. Ve siz nerede iseniz O, sizinle beraberdir. Ve Allah, sizin yaptıklarınızı en iyi görendir. 57 / HADİD - 5 Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. (Bütün) işler Allah'a döndürülür. 34 / SEBE - 2 (O, Allah) yere gireni ve ondan çıkanı, semadan ineni ve oraya yükseleni bilir. Ve O; Rahîm'dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden), Gafûr'dur (mağfiret eden, günahları sevaba çeviren). Ve ALLAH biz onları besliyoruz diyor.ALLAH’ın ilk yarattığı şey nötrünodur.Şu anda da ayetlerde de belirtildiği üzere kainatın her zerresine ALLAH’ın katından nötrünolar gelmektedir . Bir saniyeden daha az bir zamanda sonsuz sayıda , sonsuz süratte ve sonsuz uzaklıktan. Bütün kainata yayılırlar ve dünyamıza da gelirler. Bütün kainattaki her elektrona ard arda sonsuz sayıda ulaşırlar. Her elektron tıpkı bir düdük gibidir. Nasıl ki düdüğü oluşturan kişi, o düdüğü ses çıkaran bir dizayna göre ayarlamışa ve kim üfürürse üfürsün aynı sesi çıkarıyorsa , tıpkı bunun gibi eletronlar her dönüşlerinde yaratıcı tarafından böyle bir ses çıkaracak kabiliyette yaratılmış. Elektrona ulaşan nötrüno sağ ve sol spinli olarak dönerek ulaşır. Sağ spinli nötrüno sağ spinli , sol spinli nötrüno ise sol spinli elektrona ulaştığında enerjisini ona yapıştırır ve kalan enerjisi ile tekrar ALLAH’ın katına geri döner. Bu şekilde tam yavaşlayacak olan elektron yavaşlayamadan dönüşünü devam ettirir. Böylece peş peşe gelen elektronlar dönüşün devamını sağlarlar. Yani elektronlar kendi iradelerinin dışında bir irade tarafından dönüşleri sağlanır. 17 / İSRA - 44 7 kat gökler ve yeryüzü ve onlarda bulunanlar, O'nu (Allah'ı) tesbih ederler. O'nu hamd ile tesbih etmeyen bir şey yoktur. Ve fakat onların tesbihlerini siz fıkıh edemezsiniz (anlayamazsınız, idrak edemezsiniz). Muhakkak ki O; Hakîm'dir, Gafûr'dur (mağfiret edendir). 1-HER ŞEYİN ZIDDIYLA ÇİFT YARATILMASI; 51 / ZARİYAT - 49 Ve Biz, herşeyden (zıttıyla kaim kılarak) çift yarattık. Umulur ki böylece siz tezekkür edersiniz. 36 / YASİN - 36 Arzın yetiştirdiği herşeyden, onların nefslerinden ve bilmedikleri şeylerden çiftler (eşler) yaratan, O (Allah), Sübhan'dır (herşeyden münezzeh). ALLAHÜTEALA yaratma kanunu gereği ayette de belirtilmiş olduğu gibi her şeyi zıttı ile beraber çift olarak yaratmıştır.ALLAH sıfır noktasından pozitif bölümde belli bir uzaklıkta bir şey yaratmışsa yine sıfır noktasından negatif bölümde aynı uzaklıkta onun zıttı’nı mutlaka yaratmıştır.Nötrüno,karşıt nötrüno;elektron , karşıt elektron; Alemler ve karşıt alemler gibi. Kainatta ne yaratmışsa mutlaka karşıtını da yaratmıştır.O HALIKTIR.Ondan gayrı her şey yaratıktır. 57 / HADİD - 4 Gökleri ve yeri 6 günde yaratan O'dur. Sonra arşın üzerine istiva etti. Arza gireni ve ondan çıkanı ve semadan ineni ve orada uruç edeni (yükseleni) bilir. Ve siz nerede iseniz O, sizinle beraberdir. Ve Allah, sizin yaptıklarınızı en iyi görendir. 65 / TALÂK - 12 O Allah ki, yedi kat gökleri ve yerden de onların misli kadarını (yedi kat yerleri) yarattı. Allah'ın herşeye kaadir olduğunu ve Allah'ın herşeyi ilmen (ilmi ile) ihata etmiş olduğunu (kuşattığını) bilmeniz için emir, onların arasında (gökler ve yerler arasında) devamlı iner. RABBİMİZ 6 günde 6 alem yaratmış sonra yokluğa yani arşa istiva etmiş ve arşta karar kılmıştır. 1.ci Alem olarak insan,hayvan ve bitkilerin hayat bulduğu fiziki alemleri yaratmıştır. 2.ci Olarak fizik alemin karşıtı olan insanların öldükten sonra nefslerinin kıyamete kadar yaşayacağı berzah alemini yaratmış. 3.cü Olarak cinlerin yaşadığı bize göre gayb alemini yaratmış. 4.cü Olarak cinlerin öldükten sonra nefslerinin yaşadığı, karşıt alem olan berzah alemini yaratmış. 5.ci Asıl alem olan yukarıya doğru meleklerin ve ruhların yaşayabildiği meleküt alemini yaratmış. 6.cı Olarak yine bunun zıttı olan aşağıya doğru şeytanların yaşadığı zulmani alemi yaratmıştır. 7 .cisi yokluk olup yokluğu yaratmamıştır.Eğer yaratmış olsaydı mutlaka onunda karşıtını yaratırdı. Fakat ilmi ve rahmeti ile yarattığı bütün alemleri tamamen kapsamıştır. ALLAH sıfır noktasının biraz üzerinden başlayarak,artı sonsuza kadar sonsuz sayıda pozitif dalga boyları yaratmıştır.En çok sevdiği ve her şeyi bizim için yarattığı biz insanlar bu dalga boylarından yalnız 5 ile 11 ara-sındaki dalga boylarını algılayabilmekteyiz. ALLAH yine sıfır noktasından eksi sonsuza kadar, sonsuz negatif dalga boyu yaratmıştır.Biz bu dalga boylarından hiçbirisini algılayamamaktayız.Cinler ise bu boyutta yaşa-makta oldukları halde bizden de az bir kısmını algılayabilmektedirler. Bu ALLAH’ın izin verdikleri hariç,normal insan ve cinler için geçerlidir.Bütün alemler, iç içe geçmiş bir halde bulundukları halde,farklı maddelerden yaratıldıkları için normal standartlarda algılayamayız.Bu gün fizik ilmi bu yapıyı parelel dünyalar olarak değerlendirmektedir. 1-8-DÜNYAMIZIN ATMOSFERİNİN 7 KAT OLARAK YARATILMASI; 41 / FUSSİLET - 11 Sonra duman halinde olan semaya yöneldi. Sonra da ona (semaya) ve arza: “İsteyerek veya istemeyerek gelin.” dedi. İkisi de: “İsteyerek geldik.” dediler. 41 / FUSSİLET - 12 Böylece onları iki günde yedi kat gök olarak kaza etti (yarattı, tamamladı). Her gök katına kendi emrini vahyetti. Ve dünya semasını kandillerle muhafaza ederek süsledik. İşte bu, Azîz ve Alîm olan (Allah'ın) takdiridir. . / NAZİAT - 27 Yaratma bakımından siz mi yoksa bina ettiği sema mı daha kuvvetli?(Sizi yaratmak mı yoksa bina ettiği semayı mı yaratmak daha zor?) 79 / NAZİAT - 28 Onun (semanın) tavanını yükseltti (yüksekliğini artırdı). Sonra da onu sevva etti (dizayn edip düzenledi). 79 / NAZİAT - 29 Ve onun gecesini kararttı ve onun duhasını (aydınlığını ortaya) çıkardı. İnsanoğlu binlerce yıl hayat kaynağı olan atmosferden habersiz yaşadı.Ve çok sonra kendisini saran ve koruyan bu esrarengiz ihtişamın ne büyük bir mucize olduğunu anladı. Bilindiği gibi arz kürenin etrafını saran 20 km çapında bir gaz tabakası vardır. Biz bunu hava olarak tanırız.Ancak çevremiz daha seksen kilometreye varan gaz kuşaklarıyla devam eder.Onun tümüne atmosfer diyoruz. 1-9- ATMOSFER KATMANLARI; 1- TRPOSFER 2- STRATOSFER 3- OZONOSFER 4- KEMOSFER 5- TERMOSFER 6- İYONOSFER 7- EKZOSFER ALLAHÜTEALANIN Ayette de belirttiği gibi bir gezegen etrafında gaz molekülle-rinin oluşabilmesi çok zor olup ,bazı şartlara bağlıdır.Peki dünyamızın atmosferi fiziki olarak nasıl teşekkül etmiştir ve sabit kalmıştır; a-) Arz yüzeyi belli bir sıcaklıkta devamlı ve ılımlı ölçüler içinde kalmalıdır. Bunun için güneşe olan uzaklık,dönüş hızları, çekim kuvvetleri ve 23.5 derecelik eğimler en ince hesaplarla hesap edilmiştir. b-) Arzın yüzey ısısının kararlı kalması için özellikle gece ısı kaybının önlenme-si gerekir. Bunun için atmosferde ısı yansımasını engelleyen bir bileşiğe ihtiyaç vardır. Bu amaçla atmosferimize karbondikoksit ilave edilmiştir. Bu gaz toprağı adeta yorgan gibi sarmaktadır. c-)ALLAHÜTEALA yeryüzüne denizleri ve dağları öyle dengeli bir şekilde yerleş-tirmiştir ki ; dünyamız da binlerce kilometrelik şiddetli atmosfer hareketlerinin önüne geçilmiştir.Hem de ilahi güç tarafından dünyamızın balans ayarı yapılmış-tır. Bizler dünyanın bu balansını bozduğumuz zamanda debremlerle bu denge yeniden sağlanmaktadır. İşte oluşması bu kadar zor olan bir atmosfer ALLAH’ın emri ile biz insanlar için yaratılmıştır. 1-10-OKSİJENİN HİKAYESİ; Arz yaratıldığı zaman atmosferinde azot ve karbondioksit vardı. Bu gazlar toprak yüzeyinin teşekkülü sırasında meydana gelmiştir. Bu sırada ilk canlılar Alpler ve eğrelti otları tüm dünyada yaygın bir gelişme gösterdi. Süratle oksijen üretmeye başladılar. O çağlarda bitkiler gerekli azotu mikroplardan sağlamıştır. Daha sonraları dinazorların cesetleri de ormanlara azot kaynağı oldu. İlahi kompitür, arzın oksijeni % 20 ye çıkınca hayatın ilk perdesini kapattı. Büyük depremler bu dev oksijen fabrikalarını yıktı. Bunların azot deposu olan dinazorlar yerle bir oldu. Eğer bu çağ değişimi olmasaydı atmosferin oksijeni % 20 yi devamlı olarak aşacak,sonunda atmosfer tutuşarak yanıp yok olacaktı. Şimdi , yeni atmosferi büyük bir tehlike beklemektedir. Azot ve oksijenin birbirini etkilemesi. Zira azotla oksijen bir balona konulup bir ceryan geçirilirse hemen yanar ve azotun oksitleri teşekkül eder. Havada özellikle şimşekli bir anda bu olay gerçekleşse idi ; su ile birleşen azot oksitleri derhal kezzaba dönüşürdü . İşte atmosfer tesadüfen teşekkül etseydi , kezzab yağmurları meydana gelirdi.Ateistlere ithaf olunur. İlahi kudret havadaki azotla oksijenin birleşmemesi için bu yapıya Argon ve Kripton gazları ilave etmiştir.Bu gazların atmosfere nasıl intikal ettiği sorusunun cevabı ise; bilimsel olarak izah edilememiştir. Ancak ilahi bir kudret tarafından gerçekleştirilmiş olmalıdır. Oksijen oranı sabitleştikten sonra önemli olan bu miktarın sabit tutulması ve arzın her yönünde muhafazası gerekmektedir. Bunun için oksijen fabrikası olan bitki yapraklarına ihtiyaç vardır. Ancak,yeryüzünün tüm canlılarının ihtiyacı olan oksijenin devamlı imalatında iki önemli sorun vardır: 1- ) Gerekli oksijen için lazım olan yaprak tüm yeryüzünü işgal edecek kadar çok miktarda olmalıdır . Bunun çaresi iğne yapraklı çam ağaçlarıyla telafi edilmiştir. Zira bir çam ağacı yüzlerce yapraklı ağacın yapmış olduğu oksijeni sağlar. Böylece oksijen fabrikaları olan dev ağaçların yeryüzünü kaplaması önlenmiştir. Üstelik çam ağaçları yaz, kış oksijen yapmaktadır. Aynı zamanda bu oksijenin arzın her yanına homojen olarak dağılabilmesi için kutuplara yakın monte edilmiştir.Oksijen fabrikalarının büyük kısmının kutuplara yakın bölgede toplanmış olması imalatı adeta rüzgarların önüne sermiştir. 2-) Oksijen imalatının ihtiyacımız üstüne çıkması tehlikesi; Bu mes’ele ise daha karışık bir kompitür sistemine ihtiyaç gösterir . Çam ormanlarındaki oksijen imalatı sisle artar. Karın fazla yağışında azalır.Genelde oksijen imalatında ,ilahi kompitür bu sistemi henüz bilimsel olarak bilinmeyen bazı sistemlerle dengelenmektedir. İnsanlar ve hayvanlar oksijen için bitkilere ihtiyaç duyarlar. Bitkilerse insan ve hayvanların çıkarmış olduğu atık madde olan karbondioksite ihtiyaç duyarlar . Klorofil özümlemesi yaparak atık madde olarak çıkarmış oldukları oksijeni ise insan ve hayvanların kullanımına hediye ederler . Yani insan ve hayvanlar bitkilere,bitkilerse hayvan ve insanlara muhtaçtırlar. 1-11- İKLİMLER VE OZON PERDESİNDEKİ MUHTEŞEM DENGE: 24 / NUR - 43 Allah'ın bulutları sevkettiğini, sonra onların aralarını birleştirdiğini, sonra da onları küme haline getirdiğini görmüyor musun? Böylece onların arasından yağmur çıkardığını görürsün.Ve semadan, içinde dolu bulunan dağlar (dolu kümeler) indirir. Böylece onu dilediğine isabet ettirir. Ve onu dilediğinden çevirir (uzaklaştırır). Onun şimşeğinin parıltısı, neredeyse görmeyi giderir (gözleri kör gibi yapar). 51 / ZARİYAT - 1 Savurarak esip dağıtan rüzgârlara andolsun! 51 / ZARİYAT - 2 Ve de yük taşıyanlara (yağmur yüklü bulutlara). 35 / FATIR - 9 Ve o Allah ki, rüzgârı gönderir, böylece bulutları hareket ettirir. Sonra da onu ölü beldeye sevkederiz. Böylelikle arzı, ölümünden sonra onunla (yağmurla) diriltiriz. Nuşur (yeniden dirilip yayılma), işte bunun gibidir. 35 / FATIR - 3 Ey insanlar! Allah'ın üzerinizdeki ni'metini zikredin. Sizi göklerden ve yerden rızıklandıran, Allah'tan başka bir Halîk (bir Yaratıcı) var mı? O'ndan başka İlâh yoktur. Öyleyse nasıl (îmândan) döndürülüyorsunuz? Otuz yıldan bu yana atmosferin takriben 20 km. yükseğinde , koruyucu ozon perdesi olduğu tespit edildi . Bu perde üçlü oksijen moleküllerinden kurulu atmosferik bir ağdır. Ve güneşin daha etkili , yani yüksek enerjili ışınlarını tutar. Bu perde kutuplarda ince , ekvatorda kalındır. Bunun nedeni açıktır. Kutuplarda ise bu perde kalın olursa soğuk şiddetlenir ve arz iki noktasından donmaya başlar. Ne var ki , bu harika hikmete hayran olması gerekenler , bilinçli veya bilgisizlikten , perdenin kutuplarda ince olmasını ”perde deliniyor” diyerek dünyayı ayağa kaldırdılar. Halbuki ozon tabakası zaman zaman , kalınlaşıp incelerek hem iklimi kontrol eder, hem de bu sayede arzdaki oksijen yapımını kontrol eder. Ozon tabakası kutuplarda kalınlaşınca şiddetli kar yağar ve oksijen yapımı azalır . İncelince karlar erir ve çam ağaçları şiddetli bir oksijen üretimi yapar. Ozon , atmosferde çok kolay teşekkül edebilen bir maddedir . Ayette de belirtildiği üzere yağmurları yağdıran ALLAHÜTEALA her şimşek çakışında büyük miktarlarda ozon meydana getirmektedir . Eğer ihtiyaç varsa bunlar ozon tabakasına yükselir ve göreve başlar. Yoksa atmosferin alt yüzeyine dağılır ve tekrar oksijene dönüşür. Fiziğin ışınlar bölümü demek olan radyasyon fiziğinden biliyoruz ki , ışınları süzen perdeler ; az enerjili olanını süzer, çok enerjili olanını geçirir. Mesela bir kağıt hafif ışını engeller, Bir karton daha kuvvetli ışını engeller. Işınlar için en büyük perde kurşun levhadır. Bu dahi ışığı şiddetine göre perdeler. Sert gama ışınları dışındaki tüm ışınları tutar. Kalın kurşun levha en sert ışınları bile perdeler . Ancak hiçbir madde yoktur ki ; hafif ışınları geçirsin de daha kuvvetlilerini tutsun.Bu beceri ancak ilahi bir mucize şeklinde ozonda müşahede edilmektedir . Eğer ozon , hafif viyole ışınları tutsaydı , yeryüzünde oksijen yapılamaz ve hayat sona ererdi.Kuvvetli ultraviyoleri tutmasa hepimiz tavadaki balık gibi pişerdik. 45 / CASİYE - 13 Ve göklerde ve yerde olanların hepsini kendinden (bir lütuf olarak) size musahhar (emre amade) kıldı. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için mutlaka âyetler (ibretler) vardır. 1-12-ARZIN HAZIRLANMASI; 79 / NAZİAT - 30 Ve arz, bundan sonra da onu yayıp döşedi. 79 / NAZİAT - 31 Ondan (yerden), onun suyunu ve merasını (yeşilliğini, otlağını) çıkardı. 79 / NAZİAT - 32 Ve dağlar, ona (yeryüzüne), onları muhkem (sağlam) olarak yerleştirdi. 79 / NAZİAT - 33 Sizin ve hayvanlarınız için meta olarak (faydalanmanız için). Yeryüzü oluşana kadar çok uzun bir zaman geçmiştir.Dünyanın yaşı doğrudan kayaçların yaşıyla ölçülemez . Çünkü bilinen en yaşlı kayaçların bile bu gün yeryüzünde var olan daha yaşlı kayaçlardan oluştuğu bilinmektedir. Bu güne kadar saptanabilen en yaşlı kayaçlar GRÖNLAND’ın batısında bulunmuştur ve 3.8 milyar yaşındadır.Demek ki dünyanın yaşı bundan daha fazladır. Yer'in içi, diğer gezegenler gibi, kimyasal olarak tabakalardan oluşur. Yer'in silikattan oluşmuş bir kabuğu, yüksek viskoziteli bir mantosu, akışkan bir dış çekirdeği ve katı halde bir iç çekirdeği vardır. Yer'in tabakaları aşağıda belirtilen derinliklerdedir: Derinlik (Km) Tabaka 0–60 Litosfer (5 ila 200 km arası değişir) 0–35 ... Kabuk (5 ila 70 km arası değişir) 35–60 ... mantonun en üst kısmı 35–2890 Manto 100–700 ... Astenosfer 2890–5100 Dış kabuk 5100–6378 İç kabuk Bir gezegenin yada yıldızın çekim gücü maddesel yapısından kaynaklanmak-tadır. Gezegenin belli metalleri belli oranda taşıması, büyüklüğü; o gezegenin gravidasyonunu temsil eder. Ne var ki , arzda durum çok değişiktir. Büyüklüğü, taşıdığı metallerin yüzde oranı dışında harika bir olay arzın gravidasyonunu etkilemekte, adeta onu hafifletmektedir. Bilindiği gibi arzın manto tabakasında birbirine ters istikamette akan iki farklı metal katman vardır.Bunların karşılıklı etkileri manyetik bir gerilim yaratır.Arzın gravidasyonu normal gücünün altında kalır. Bu manyetik gergi tıpkı atmosferin ozon tabakasına benzer. Ozon nasıl güneşin ışınlarını yavaşlatıyorsa ; zıt yönde akışan nikel-demir ve krom-demir metalik akımlarda arzın gravitasyonunu adeta yavaşlatır . Ve biz böylece daha az enerji harcarız . Tabii arzın gravitasyonunu , yarı çapı ile sıradan bir örnek kaya alıp çarparak hesaplayan şaşkınlar bu manyetik oyunu anlayamazlar . Üzerinde yaşadıkları metal denizlerin şaşırtıcı manyetik oyunları,onların akıllarının çok ötesindedir. Arzın gravitasyonu iki kat olsa idi , günlük 7000 kaloriye ihtiyacımız olacak; birbirimizi yiyecektik.Tüm taşıtlar iki kat petrol harcayacak , çoktan petrol harbi çıkmış ve dünyayı çoktan yok etmiş olacaktık. Arzın gravitasyonundaki ince hesap öyle kompitürize edilmiş ,enerji kaynakları arza öyle dengeli yerleştirilmiştir ki , uygarlık farkına varmadan kaderini yaşamakta ve hayatıyetini devam ettirebilmektedir. Enerji kullanım tarihine bir göz atarsak, dünya nüfusu 200milyon olana kadar insanlar ormanlardan yakıt enerjilerini sağlamışlardır.Daha sonra nüfus arttıkça ALLAH toprağın altındaki kömürü insana buldurmuştur.Yoksa orman mı yeterdi. 56 / VAKIA - 71 Ayrıca o yaktığınız ateşi gördünüz mü? 56 / VAKIA - 72 Onun ağacını siz mi inşa ettiniz, yoksa inşa eden (halkeden) Biz miyiz? 56 / VAKIA - 73 Biz, onu (ateşi) bir ibret ve çöl yolcuları (sahrada konaklayanlar) için bir meta (ısı ve ışık kaynağı) kıldık. Arzın petrol ve gaz depoları olmasaydı, kömür mü yeterdi.Herhalde insanlar trene binmek için haftalarca sıra beklerlerdi. Nükleer enerjinin saklanması ise çok daha enteresandır. Arzın yapısında hafif radyasyon veren metaller vardır . Bunlar tehlike yaratmadığı gibi nükleer enerjide vermezler.Ancak bunların arasında URANYUM 235 denilen uranyum metalinin özel bir cinsi vardır ki,tabiatta normal URANYUM 238 metali arasına %5 oranda karıştırılmıştır . Bu haliyle tamamen zararsızdır. Ancak çıkartılıp saflaştırılırsa , zincirleme tepkiye girerek nükleer enerji verir. Bunu saflaştırmak ise son derece güç bir teknolojik olaydır. Yani ALLAH arz toprağına nükleer enerji koymuş ve onu öylesine gizlemiştir ki, ancak çok derin bilgi ve teknolojiye sahip ülkeler bunu kullanabilmektedirler. Bunlar gibi demir,bakır,altın.gümüş,bor,to ryum gibi daha insanlığın belkide hiç bilmediği tüm elementler belli bir kader çizgisinde insanların gerçek ihtiyacı ve teknolojiye sahip oldukları zamanda kullanılabilmesi için ALLAH tarafından arzda depolanmıştır. 41 / FUSSİLET - 9 De ki: “Gerçekten siz, arzı iki günde halkedeni mi inkâr ediyorsunuz? Ve O'na eşler mi kılıyorsunuz? İşte O, âlemlerin Rabbidir.” 41 / FUSSİLET - 10 Ve orada, onun üzerinde sabit dağlar oluşturdu. Ve orayı bereketli kıldı. Orada (arzda) bulunanların besinlerini (rızıklarını), dileyenler için eşit olarak dört günde takdir etti. 1-13- HER CANLI ŞEYİN SUDAN YARATILMASI; 21 / ENBİYA - 30 İnkâr edenler (kâfirler), semaların ve arzın bitişik olduğunu görmediler mi? Sonra Biz, o ikisini (birbirinden) ayırdık. Ve her canlı şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmazlar mı? Denizlerde tek hücreli amiplerle başlayan hayat zincirine,daha sonraları birçok hücrelerin oluşturduğu ve suda yaşayan,yeni canlı türleri ilave olunu-yor.Bunlar suda yaşayan çeşitli canlı türlerini oluşturuyor.Bunlar denizlerde yaşayan balık ve diğer canlı türlerini meydana getiriyor. 24 / NUR - 45 Ve Allah, bütün hayvanları sudan yarattı. Onların bir kısmı karnı üzerinde, bir kısmı iki ayağı üzerinde, bir kısmı da dört ayağı üzerinde yürür. Allah dilediği şeyi yaratır. Muhakkak ki Allah, herşeye kaadirdir. Görülüyor ki , Yüce Rabbimiz suda başlayan hayatı , zamanla çeşitli su hayvanlarını yarattıktan sonra karaya sıçratmıştır.Su hayvanlarıyla başlayan ve karaya sıçrayan canlı hayatın neticede , çeşitli türde kara hayvanlarının oluşmasına sebep olduğunu yukarıdaki ayeti kerime bize en güzel bir biçimde açıklıyor . Bu ayeti kerimede başka işaretler var . Özellikle bu canlı hayvan türlerinin en son şeklinin 4 ayaklı olmaları , bu suda ve karada devam eden yaratılış zincirinin en son halkasında 4 ayaklı maymun türünün olduğunu da açıklıyor.Karada yaratılan en son canlı türü olan maymunların bir gelişme süreci içersinde , kromozomların giderek arttığını görüyoruz . 19 çift kromozomlu maymun türünden 33 çift kromozomlu maymun türü olan Orangutana kadar bir dizi maymun çeşidi vardır. Eğer insan bu maymun türlerinin sanıldığı gibi bir devamı olsaydı 35 çift kromozomlu olması gerekirdi . Oysa insan 23 çift kromozoma sahiptir.Böylece insanın maymundan türemesinin mümkün olmadığı kesinlik kazanmıştır . Maymun çeşitlerinin hepsinde temel özellik olarak , el hüviyetindeki ayakların hiçbir zaman ayak hüviyetine dönüşmediğini görmekteyiz. İşte böylece yeryüzünde en son yaratılan canlılardan maymunlar kendi hallerinde yaşamakta iken bir gün ALLAH bu dünya üzerinde değil, ALLAH’ın katında (indi ilahi’de) insanı yaratıyor. Adem A.S. ve Havva Anamız bu dünyada yaratılmadılar.Bu dünyaya indirildiler. 2 / BAKARA - 36 Fakat şeytan, ikisinin (ayağını) oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde oldukları şeyden (ni'metten) çıkardı. Ve: “Birbirinize düşman olarak (dünyaya) inin. Sizin için (belli) bir zamana kadar yeryüzünde oturma ve faydalanma vardır (geçimini temin etme ve faydalanma vardır).” dedik. 1-14-BİTKİLER,MİKROPLAR VE MİKRO ORGANİZMALAR; Bitki – Hayvan –Mikrop üçlüsü el ele tutuşmuş gibi yaşarlar . Ne var ki evrendeki genel değişim yasalarına da uyarak değişirler ; bir anlamda yok olurlar. Aslında bu değişim bir tür yenilenmedir. Daha doğrusu ALLAH’ın ilahi sanatının perde perde açılmasıdır . ALLAH’IN Yaratma sıfatının her dem tezahürüdür . Ve daha sonra yaratacağı en çok sevdiği insan ve halifesinin yaşam şartlarını hazırlatmak üzere vazifeli olarak yarattığı varlıklardır. Bitkiler,büyük ölçüde enerji tüketmez.Karbonu havadan temin eder;bunu hem yapımda,hem kendine gerekli büyüme enerjisinde kullanırlar. Hayvanlar genelde bitkilerden karbon alır. Mikroplar ise fevkalade az enerji kullanır.Tüm beslenmeleri DNA yapımına , yani üremeye yöneliktir. Canlılar için asıl mesele DNA yenilenmesidir.Bu olay üreme,büyüme ve tamir için zorunludur.DNA’nın yenilenmesi için karbon,oksijen,hidrojen ve fosfora ihtiyaç vardır. Üstelik bu maddeleri atomik halde alarak işlemek yeteneği pek az canlıda vardır . Çoğu kez canlılar , bu maddeleri , DNA terkibine yakın biçimde bir diğerinden alır. Bu konuda en becerikli ve de canlı zincirine hizmette en masum canlı bitkilerdir . Bitkiler DNA molekül yapısına gerekli maddeleri , kökleri aracılığıyla topraktan ham madde olarak alır ve DNA’yı inşa eder , Bu yüzden bitkiler topraktan alacakları fosfor ve azota ciddi şekilde ihtiyaç duyarlar.(yani gübreye) Bitkiler azotu topraktan iki yolla alır . Birincisi hayvan artıklarının azotunu ayıran mikropların faaliyeti sonucu açığa çıkan azot ; ikincisi , hava azotunu işleyen mikropların imal ettiği azottur. Şu halde hayat için ilk faaliyet merkezi, azot bakterileridir. 24 / NUR - 43 Allah'ın bulutları sevkettiğini, sonra onların aralarını birleştirdiğini, sonra da onları küme haline getirdiğini görmüyor musun? Böylece onların arasından yağmur çıkardığını görürsün.Ve semadan, içinde dolu bulunan dağlar (dolu kümeler) indirir. Böylece onu dilediğine isabet ettirir. Ve onu dilediğinden çevirir (uzaklaştırır). Onun şimşeğinin parıltısı, neredeyse görmeyi giderir (gözleri kör gibi yapar). 30 / RUM - 24 Ve O'nun âyetlerindendir ki, korku ve ümit olarak size şimşeği gösterir. Ve gökten su indirir, böylece onunla, ölümünden sonra arzı (toprağı) diriltir. Muhakkak ki bunda, akıl eden bir kavim için mutlaka âyetler (deliller) vardır. Bitkiler için zor bir kaynak fosfordur.Bu yüzden gübre ihtiyacı doğmuştur.DNA için zorunlu olan oksijen ve hidrojeni de bitkiler sudan alır . Bitkinin hidrojen konusunda çok önemli bir ihtiyacı hidrojendeki elektromanyetik potansiyeldir. Bunun manası , iyonu bol su demektir . ve temel kaynak gök gürültülü yağmurlardır . Tam DNA yapılacağı zaman bu ihtiyaç artar ki; bu devre bahar mevsimidir. Bol yıldırımlı yağmur ayette de belirtildiği gibi bitkinin imdadına yetişir. Akarsular da , çarpa çarpa suyu iyonlaştırdığından, bitkiyi sulamada aynı şekilde faal hidrojen taşıyıcı rol oynar. Bitkiler genelde kendileri için gerekli olmayan pek çok maddeyi moleküllerden imal ederek hayatın hizmetine sunar. 80 / ABESE - 24 İşte insan yemeğine baksın. 80 / ABESE - 25 Biz, suyu nasıl akıttıkça akıttık. 80 / ABESE - 26 Sonra yeri öyle bir yarışla yardık ki. 80 / ABESE - 27 Böylece orada taneler yetiştirdik. 80 / ABESE - 28 Ve üzümler ve yoncalar. 80 / ABESE - 29 Ve zeytinler ve hurmalar. 80 / ABESE - 30 Ve ağaçları iç içe olmuş (dalları birbirine girmiş) bahçeler. 80 / ABESE - 31 Ve meyveler ve mer'alar (otlaklar). 80 / ABESE - 32 Sizin ve hayvanlarınız için meta olarak (faydalanmanız için). Mikroplara gelince,genelde DNA imal edemezler(yani tek moleküllerden canlı molekül yapamazlar ) Ancak DNA’nın üç maddesini ; riboz şekeri,nuklit yahut amino asidi bazlarından birleştirebilirler.Bunları genel olarak canlı artıklardan sağlarlar. Ancak bazı mikroplar DNA yapımında tamamen beceriksizdirler. Bu yüzden hazır DNA’yı almak zorundadırlar . Böylece ancak canlı ile beslenebilen şer mikroplar ortaya çıkar.Bu tür mikroplar bitki ve hayvanlarda hastalık yaparlar. Hatta bazı mikroplar her DNA’yı da alıp işleyemez . Ancak , hazır DNA helezonlarından işine geleni alıp işleyebilir ki ; bu tarz ortam ancak canlının kanında ve özel dokularında vardır.(Beyin,karaciğer vs.)Bu tür mikroplar ciddi hastalık nedenleridir.(Kuduz,AIDS vs.) Unutmamak gerekir ki milyonları aşan mikrop türleri içinde ancak 1000 kadar mikrop insan ve diğer canlılara musallattır.Bunların içinde 150 kadarı da özellikle insan DNA’sında beslenir. Hayatın en vazgeçilmez çalışkan işçileri olan mikropların oynadığı rolü anlamak için onlara karşı bir imha savaşı açmayı denesek mahvoluruz. Çünkü mikroplar ölünce hayat kesinlikle durur. DNA ‘nın en önemli maddesi azot, kesinlikle eksi değere çevrilemez.Zira bu işi ancak mikroplar yapabilir. Mikropların insana hizmet işlemleri çok önemlidir.Bu hizmetten üç önemli örnek; 1) Peynir,ekmek,yoğurt,sirke gibi maddeler bilindiği gibi mikroplar aracılığıyla yapılır . Bunlardan en ilginci yoğurttur. Süte düşen yoğurt bakterileri önce sütte bulunan kıymetli besinleri kendi üremeleri için parçalamağa başlarlar. Ancak çok kısa süre sonra ATP dediğimiz bir enzimi , daha bunun yanında insan için birçok hayati enzimleri üretirler ki, bu maddeler yoğurt bakterisi için zehirdir. Nitekim bir süre sonra yoğurt teşekkül eder. Fakat yoğurt bakterilerinin üremesi durur. Daha ilginci sütün vitaminlerini aynen korur. O moleküllere dokunmazlar . Kendileri için gerekli AC foliği bile kendilerine yeter miktarda imal ederler.Bu onların insana duyduğu saygıdır. 2) İnsan bağırsağındaki mikropların enzim ve vitamin üretmesi: Dışkı bir mikrop koleksiyonudur . Her biri canavar olan birçok tür bakteri yarış halinde insana hizmet eder.Bunlar öyle dengelenmiştir ki,ne bir tanesi kana yada dokuya geçer, ne de bir cins üreyip diğer cinsleri yok eder.Biz yanlış beslenme ve çeşitli yanlışlıklarla bu dengeyi bozmadıkça bu milyarlarca canavar bize hizmet eder.En kıymetli maddeleri hazırlar. Burada çok hassas bir bio matematik denge vardır. 3) Mikropların insanlara çok ilginç bir hizmet tarzı,bizi daha tehlikeli mikrop-lara karşı basit hastalıklarla hazır tutma faaliyetidir.Birçok bakteriler,hatta virüsler bize musallat olunca ve aşı ile vücuda verilince, ciddi bir hastalık meydan getirmezler.Ancak bağışıklık sistemimizi uyararak bizi daha güçlü mikroplara karşı hazırlıklı tutarlar. Hayvanlar DNA’yı genellikle ana moleküllerden; yani şeker , fosfor , protein üçlüsünden işleyebilirler. Bu nedenle bitki ya da diğer hayvanlarla beslenmek onlar için temel kuraldır. Eğer hayvanlar DNA sentezini bitkiler gibi bilseler, tabiatta hiç kavga olmayacaktı. Çünkü onlarda beslenebilecekti. Ancak heyecan ve güzellikler de sergilenemiyecekti. Dünya tabiatındaki bu zengin tabloda hep hayvanların DNA bulma çabaları yatar. 10 milyona yakın canlı türünün büyük kısmını hayvanlar teşkil eder.Bunlar birbirine DNA devrederek,türden türe binbir güzelliğin temsilcisi olurlar. 45 / CASİYE - 13 Ve göklerde ve yerde olanların hepsini kendinden (bir lütuf olarak) size musahhar (emre amade) kıldı. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için mutlaka âyetler (ibretler) vardır. İşte böyle en ince matematiksel hesaplarla ALLAH arzları insanın sıkıntı çekmeden kendisi için takdir etmiş olduğu ömrü yaşaması için dizayn etmiş, yerlerde, göklerde ve ikisi arasında ne varsa hiçbir karşılık beklemeden emrine amade kılmıştır. Kainattaki yarattığı her şeyi insan için yaratmış, fakat insanı kendisi için yaratmıştır. 1-15-CİNLERİN,ŞEYTANLARIN VE MELEKLERİN YARATILMASI VE GÖREVLERİ; 1-15-A-CİNLER; Cin,Şeytan ve Meleklerde insanlardan çok önce yaratılmışlardır. 55 / RAHMAN - 15 Ve cinleri, mariç ateşten (parlak, dumanı olmayan alevden, enerjiden) yarattı. Cinlerin fizik vücutları dumansız ateşten yani enerjiden yaratılmıştır.Şekil itibari ile insana benzemektedirler, fakat ayakları terstir. Yaratılış fıtratlarına uygun olarak bize göre gayb aleminin şartları içinde yaşamaktadırlar. Ruhları yoktur, fakat afetlerle yüklü nefsleri vardır. Cinler nefislerindeki afetler ve hasletler bakımından farklıdırlar.Onlarda ruh yoktur ama iradelerinin kontrolü altında hasletlerle donatılmışlardır . Cinler yanarak ölürler . Öldükten sonra onların nefsleri de kendileri için yaratılmış olan berzah alemine gider ve kıyamete kadar orada yaşamına devam eder. 72 / CİN - 14 Ve gerçekten bizden, (Allah'a) teslim olanlar da var ve bizden kasitun (kalpleri kasiyet bağlamış) olanlar da var. Artık kim (Allah'a) teslim olmuşsa (ruhunu teslim etmişse) işte onlar, irşad olmayı (nefsin ve iradenin teslimini) arayanlardır (dileyenlerdir). Cinlerden de ALLAH’a inananlar ve inanmayanlar, ona teslim olmayı dileyip teslim olanlarda , olmayanlarda vardır. Cinlerin ruhları olmadığı için ALLAH’a ulaşmayı dilemeleri fizik vücutlarını ALLAH’a teslim etmeyi dilemeleri ile başlar. Cinler ALLAH’a teslim olmayı dilerler. Onlarında kalp gözleri ve kalp kulakları vardır.Onlarda nefs tezkiyesi yapabilirler. Eskiden cinler kainatı geçip 7 kat göklere çıkabiliyorlardı.Bunlardan nefsini tezkiye etmeyen cinler bazı bilgileri alarak , kendilerini kullanan insanlara bildiriyorlardı. 72 / CİN - 8 Ve gerçekten biz semaya, elbette dokunduk. O zaman onu çok güçlü bekçiler ve şihaplarla (yakıcı ışınlarla) doldurulmuş bulduk. 72 / CİN - 9 Ve gerçekten biz, (meleklerin sözlerini) dinlemek için orada oturma yerlerine otururduk. Fakat şimdi, kim dinlemek isterse, onu gözleyen (izleyen) bir şihap (ateş şulesi) bulur. Bundan sonra şihap adlı ateşten bir top(güdümlü füze gibi)onları takip edip, yok etmeye başladı. 67 / MULK - 5 Ve andolsun ki, dünyanın semasını kandillerle süsledik. Ve onları, şeytanlar için (atılacak) taşlar kıldık. Ve onlar için alevli ateşin azabını hazırladık. 46 / AHKÂF - 29 Cinlerden bir grubu sana yöneltmiştik, Kur'ân'ı dinlemeleri için. Onun huzuruna geldikleri zaman “Susun, dinleyin!” dediler. Sonra (Kur'ân-ı Kerim okuması) bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler. Cinlerin peygamberimizi dinleyebilmeleri ALLAH’ın izni ile olmuştur.Normal şartlarda insanları dinlemeleri mümkün değildir. Ama ALLAH kendisine teslim olmayı dileyenlere işittirmiştir. Peygamberimize tabi olan bu cinler uyarıcılar (nezirler)olarak kavimlerine dönmüşler ve halklarını uyarmışlardır. Cinlerden peygamber yoktur,fakat resuller ve nezirler vardır. 6 / EN'AM - 130 Ey insan ve cin topluluğu! Size âyetlerimi anlatan ve bugününüze ulaşacağınız konusunda sizi uyaran içinizden resûller (elçiler) gelmedi mi? “Kendi nefslerimize şahit olduk.” dediler. Dünya hayatı onları aldattı. Ve kendilerinin kâfir olduğuna, kendileri şahit oldular. Resullere ve velilerine tabi olanlar gök katlarında bilgi çalmaya kalkmayacakları için; 55 / RAHMAN - 33 Ey insan ve cin topluluğu! Semaların ve arzın kuturlarından (çaplarından) nüfuz etmeye (çıkıp gitmeye) eğer gücünüz yetiyorsa, haydi nüfuz edin (geçip, çıkın)! Bir sultan (bir güç) olmaksızın nüfuz edemezsiniz (geçip çıkamazsınız). O standartlarda 7 kat gökleri çıkma yetkisinin sahibi olurlar.Ancak ruhları olmadığı için nefslerinin ALLAH’a ulaşması söz konusu değildir. Cinler ve şeytanlar da aslında diğer yaratıklar gibi insanlara yardımcıdır.O yardımı alabilenler için,bu yardım; 1- Rahmani şekilde; ALLAH’ın yardımı ile alınır. 2- Zulmani şekilde ;Şeytanın yardımı ile alınır. 1-15-A-1 RAHMANİ ŞEKİLDE YARDIM; 34 / SEBE - 12 Ve sabah gidişi ile bir aylık, akşam gelişi ile bir aylık mesafeyi kateden rüzgâr, Süleyman içindi (onun emrine vermiştik). Erimiş bakırı, kaynağından onun için akıttık. Ve cinlerden, Rabbinin izniyle onun elinin altında (emrinde) çalışanlar vardı. Onlardan kim emrimizden çıkarsa, ona alevli ateşin azabını tattırırız (tattırdık). 34 / SEBE - 13 Ona dilediği şeyleri, mihraplar (mescidler, saraylar, yüksek binalar), heykeller, havuz gibi büyük çanaklar, sabit kazanlar yapıyorlar(dı). Ey Davut ailesi, şükrederek çalışın! Ve kullarımdan, çok şükredenler azdır. 34 / SEBE - 14 Onun ölümüne hükmettiğimiz zaman ölümünün ortaya çıkmasına, sadece bastonunu yiyen bir ağaç kurdu delil (sebep) oldu. Ancak yere kapandığı zaman, (ölümü) cinlere belli oldu (cinler, onun öldüğünü o zaman anladılar). Eğer gaybı bilmiş olsalardı, muhîn (alçaltıcı) azabın içinde kalmazlardı. 38 / SAD - 37 Ve şeytanları da hepsini ki, onlar bina yapanlar ve dalgıçlardır. 38 / SAD - 38 Ve diğerlerini (de) zincirlerle birbirine bağlı olarak (emre amade kıldık). ALLAH Hz.Süleyman’ın emrine cinleri ve şeytanları vermiş ve onları bina yapımında, denizlerin dibinden değerli taşların çıkarılması gibi pek çok konuda çalıştırmıştı. Cinlerin gaybı bildiğini zanneden insanlar , SEBE-14 .cü ayetten haberi olmayanlardır . Çünkü cinler ölmüş olan hz.Süleyman’ın öldüğünü ancak bastonunu bir kurdun kemirmesinden sonra , bastonun kırılması ve hz. Süleymanın yere düşmesi ile anlayabilmişlerdir. İşte hz.Süleyman’ın cinleri kullanması Rahmani bir olaydır. 1-15-A-2-ZULMANİ ŞEKİLDE YARDIM; Bu gün okült kültürü de denen bu ilim;bir kişinin şeytanın yardımı ile cinler üzerinde onları yakma tehdidiyle hakimiyet kurması ve onları başka insanlar üzerine saldırtarak zarar verdirmesidir. 72 / CİN - 6 Ve insanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınıyorlardı. Böylece onların (cinlerin) azgınlıklarını artırdılar. 2 / BAKARA - 102 Onlar, Süleyman (A.S)'ın mülkü üzerine şeytanların okuduğu (anlattığı, tilâvet ettiği) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (A.S), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil Şehri'ndeki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Oysa onlar: “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, erkek ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı ve de onlar, Allah'ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar verebilecek değillerdir. Ve onlar kendilerine fayda vermeyen, zarar veren şeyleri öğreniyorlar. Andolsun ki onlar, onu (sihri ve ona ait bilgileri) satın alan kimsenin ahirette bir nasibi olmadığını kesin olarak öğrendiler. Elbette onunla (sihre karşılık) nefslerini sattıkları şey ne kötü, keşke bilselerdi. Hz. ADEM ve Hz.HAVVA yeryüzüne indirilirler.Bir ahiret yılı bin dünya yılı olduğu için, ahirette iki gün geçmiş, dünyada iki bin yıl geçmiş ve BABİL şehri kurulmuştu. Ayette adı geçen HARUT ve MARUT isimli iki melek;Yarabbi insan neden meleklerden daha üstün diye sordular. ALLAHÜTEALA buyurdu ki; ben insana nefs verdim,eğer nefsini tezkiye ve tasfiye edebilirse,meleklerden daha üstün olur. 91 / ŞEMS - 9 Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir. felâh : Kurtuluş, Cenneti kazanmak Eğer Allaha ulaşmayı dilemez , nefsini tezkiye ve tasfiye etmezse; hayvanlardan daha da dalalette olur. 7 / A'RAF - 179 Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir. dalâlet : Sıratı Mustakîm üzerinde olmamak Melekler dedilerki ; Yarabbi bize de nefs ver ve bizde insandan üstün olduğumuzu kanıtlayalım . ALLAHÜTEALA başaramazsınız dedi, fakat melekler ısrar edince onları da nefsle dizayn etti ve kurulmuş olan BABİL şehrine indirdi. Şeytanlar BABİL şehrine inen HARUT ve MARUT isimli melekleri kullanarak büyü, sihir ve hüddam ilmini insanlara öğretmeye başladılar. Fakat onlar bu zulmani ilimleri öğrenmek isteyen kişilere, biz sizin için bir imtihanız, o halde sihir ilmini öğrenerek ve uygulayarak kafir olmayın diye uyarmadıkça öğretmezlerdi. Fakat insanlar buna rağmen diğer insanlara zarar verecek, karı ve kocanın arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. fakat ALLAH’ın korumasında olan; 58 / MUCADELE - 22 Allah'a ve âhiret gününe (ölmeden önce Allah'a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah'a ve O'nun Resûl'üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razı oldular. İşte onlar, Allah'ın taraftarlarıdır. Gerçekten Allah'ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil mi? felâh : Kurtuluş, Cenneti kazanmak Katından eğitilmiş bir ruh olan devrin imamının ruhunu başlarının üzerine göndererek korumaya aldığı kişilere bir şey yapmaları mümkün değildi .Fakat onlar hem kendilerine hem de başkalarına zarar verecek bu ilmi öğreniyorlardı. Ve bunu para karşılığı satarak cehennemin 7.ci katını satın alıyorlardı. İşte dünyadaki insanlar bugüne kadar gelen şeytanın bu zulmani ilmi olan (okült kültürü denen) bu ilmi HARUT ve MARUT isimli bu iki melek kanalıyla öğrenmişlerdir. Daha sonra bu HARUT ve MARUT isimli iki melek nefslerine uyarak içki içerler ve bir kadına kötülük yaparlar. Bunu duyan kadının kocası kendilerine gelip çatınca da onu öldürürler ve büyük bir fitne çıkarırlar.ALLAH bundan sonra o iki meleği tekrar yeryüzünden çeker.Tabiiki bütün bunlar insanlar için bir imtihandır. YARATILIŞ GERÇEĞİ 2 Devamı İçin Tıklayınız YARADILIŞ GERÇEĞİ 01-O2-2008 Burhan Aksu |
Bugün 320 ziyaretçi (465 klik) ile buradaydı.©