|
YARATILIŞ GERÇEĞİ 2
1-15-1-REENKARNASYON;
Bazı cinlerse insanların vücutlarına girebilmekte ve insanları rahatsız etmektedirler . Cinler 3000-4000 sene gibi insana göre çok uzun bir ömür yaşarlar . Bu yüzden hayatları boyunca onlarca insanın vücudunda onlar la beraber yaşar ve kişi ölünce bir başka uygun kişinin vücudunda yaşamağa başlar.Böylece nesiller boyu o kişileri rahatsız ederek ve onları yönlendirerek bir serüven yaşarlar. Bazen medyada çıkan haberlerde insanlar,kendilerinden önce ölmüş olan birisi olduklarını iddia etmektedirler. Onlara soru sorulunca daha önce kiminle evli olduklarını,kaç çocuğu olduğunu,çocuklarının isimlerini,hangi işleri yaptıklarını ve o kişi ile ilgili en gizli bilgileri doğru olarak verebilmektedirler. Esasında konuşan kendileri değildir. Kendilerinde konuşan değişik insan vücutlarında onlar ölene kadar yaşamış ve her şeyi görmüş, öldükten sonrada çıkarak kendisinde konuşan kişinin içine girmiş olan cinlerdir. Reenkarnasyoncular bu olayı ruhun kıyamete kadar başka başka vücutlarda yaşayarak tekamül etmesi ve sonunda bütün kötü huylardan arınması olarak kabul etmekte,bu şekilde herkesin cennete gideceğini düşünmektedirler.
2 / BAKARA - 28
Allah'ı nasıl inkâr edersiniz? (Kıyâmet günü sur'a üfürüldükten sonra) siz ölü idiniz. Sonra sizi (kıyâmet günü zaman tersine çalıştığı için) diriltti. Sonra sizi (sur'a ikinci üfürülüşünde yeniden) öldürecek. Sonra (sur'a üçüncü üfürülüşünde tekrar) diriltecek. Sonra da (İndi İlâhi'de) O'na döndürüleceksiniz.
40 / MU'MİN - 11
(Kâfirler) dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün, iki kere dirilttin, böylece günahlarımızı itiraf ettik. Artık (buradan) çıkmaya bir yol var mı?"
Reenkarnasyona inanan kişiler bu iki ayeti örnek göstererek tekrar tekrar vücut bulunacağına inanmaktadırlar.Bu olayın KURAN’la hiçbir alakası yoktur.
1-15-B- ŞEYTANLAR;
Esas şeytan şeytanların başı olan İBLİSTİR.O da insanlardan evvel yaratıl-mıştır ve cin taifesinden olup ,dumansız ateşten yani enerjiden yaratılmıştır.
15 / HİCR - 27
Ve cânn; onu, daha önce semûm'un ateşinden yarattık.
18 / KEHF - 50
Ve meleklere, “Âdem'e secde edin.” demiştik. İblis hariç, hemen secde ettiler. O cinlerdendi. Böylece Rabbinin emrini (yapmayarak) fıska düştü. Hâlâ onu ve onun zürriyyetini (neslini), onlar sizin düşmanınız (olduğu halde), Benim yerime dostlar mı ediniyorsunuz? Zalimler için ne kötü bir bedel (cehennem).
fısk : Bir insanın Allah´a verdiği yeminlerini yerine getirdikten sonra tekrar dalalete düşme halidir.
Zulmani alemin varlıkları olup yer katlarında karanlıklarda yaşamaktadırlar. Dostlarına gönderdikleri ise sadece karanlıklardır.Onların nefslerinin kalplerini nurdan zulmete yani karanlıklara çıkarırlar.
6 / EN'AM - 1
Hamd semaları ve arzı yaratan, zulmeti ve nuru var eden Allah'a mahsustur. Sonra da kâfirler, Rab'lerine (başka şeyleri) eş (denk, adl) tutuyorlar.
2 / BAKARA - 257
Allah, âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.
âmenû : Allah´a (cc) ulaşmayı dileyen kimse
Şeytanlar dört guruba ayrılır;
1- İBLİS esas kovulmuş şeytan,
2- Şeytan şeytanlar,
3- Cin şeytanlar,
4- İnsan şeytanlar,
1-15-B-1-İBLİS Ayetlerde şöyle anlatılmaktadır;
15 / HİCR - 28
Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben mutlaka, “hamein mesnûn olan salsalin”den (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) bir beşer (insan) halkedeceğim.”
38 / SAD - 71
Rabbin meleklere: "Muhakkak ki Ben, tînden (nemli topraktan, balçıktan) bir insan yaratacağım." demişti.
38 / SAD - 72
Böylece onu sevva ettiğim ve onun içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secde ederek yere kapanın!
15 / HİCR - 29
Artık onu dizayn edip, içine ruhumdan üflediğim zaman, hemen ona secde ederek yere kapanın!
2 / BAKARA - 34
Ve meleklere: “Âdem'e secde edin.” dediğimiz zaman iblis hariç, (onlar) hemen secde ettiler. (İblis) direndi ve kibirlendi. Ve kâfirlerden oldu.
38 / SAD - 75
(Allahû Tealâ): "Ey iblis! Ellerimle (kudretimle) halkettiğim şeye secde etmenden seni men eden (şey) nedir? Kibirlendin! Yoksa sen yücelerden mi oldun?" dedi.
15 / HİCR - 33
(İblis“Ben, hamein mesnun (standart bir şekil verilmiş, organik dönüşüme uğramış) olan salsalinden halkettiğin bir beşere secde etmem (eden olmam).” dedi.
38 / SAD - 76
(İblis): "Ben, ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten, onu tînden (nemli topraktan, balçıktan) yarattın." dedi.
38 / SAD - 77
(Allahû Tealâ): "Haydi oradan (cennetten) çık! Artık muhakkak ki sen, kovulmuş olanlardansın." dedi.
38 / SAD - 78
Ve muhakkak ki dîn gününe (kıyâmet gününe) kadar lânetim senin üzerinedir.
7 / A'RAF - 13
(Allahû Tealâ): “Öyleyse oradan in! Artık orada senin kibirlenmen olmaz. Hemen oradan çık. Muhakkak ki, sen alçaklardansın.” buyurdu.
7 / A'RAF - 14
(Şeytan): “Beas gününe (dirileceğimiz güne, kıyâmet gününe) kadar bana izin (mühlet) ver.” dedi.
7 / A'RAF - 15
(Allahû Tealâ): “Muhakkak ki sen izin (mühlet) verilenlerdensin.” buyurdu.
7 / A'RAF - 16
(İblis): “Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı Mustakîmin'e onlara karşı (mani olmak için) oturacağım.” dedi.
Sıratı Mustakîm : Allah´a (cc) ulaştıran yol
7 / A'RAF - 17
Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.
7 / A'RAF - 18
(Allahû Tealâ): “Kınanmış (hor görülmüş) ve kovulmuş olarak oradan çık!” dedi. “Elbette onlardan kim sana tâbî olursa, mutlaka sizin hepinizden cehennemi (tamamen) dolduracağım.”
38 / SAD - 83
Onlardan Senin muhlis kulların hariç.
Kuranı kerimde pek çok ayette ALLAHÜTEALA ADEM A.S’ a Meleklere secde etmesi için emir verdiğinde meleklerin arasında bulunan ve ALLAH’ın ilminden nasibini almış olan iblis gururlanmış ve onu topraktan, beni ise dumansız ateş-ten yani enerjiden yarattın diyerek,secde emrine karşı gelmiştir.Halbuki ALLAH C.C. Hz.ADEM’i topraktan yarattıktan sonra ,ona nefs sehvetmiş , ona ruhundan üflemiş, ve onu semi’, basar ,ve fuad hassaları ile dizayn edip ona can vermiştir. Burada çok ciddi bir yanlışlık yapılmaktadır.Ruh insana hayat verir denilmekte-dir. Ruh insana hayat vermez;insana hayatı ALLAH verir. ALLAH sadece hayatı biz veririz ve ölümde sadece bizim işimizdir diyerek, açıkca sizi iki defa öldürür ve iki defa diriltiriz diyor. Her canlıya hayatı biz veririz,bizden başka hayat veren yoktur diyor.Bu nedenle ruh insana hayat vermez,hayatı veren ALLAH’tır. Kainatta ruh yalnız insana verildiği ,başka hiçbir yarattığına ALLAH ruh verme-diği için,hayat olan bütün alemlerde varislik insana verilmiştir. Öyleyse yeryü-zündeki varislik insana verilmiştir. Bu yaşadığımız kainatta bulunan gayb ale-minde cinlerde yaşamaktadırlar;fakat onlar varis değildirler. Sadece insan varis kılınmıştır. ALAHÜTEALA secde emrini verdiğinde insana ruhumdan üfürdüm diyerek,zatından olan ruha secde edilmesini emretmiştir. Bunu anlamayan iblis secde etmemiş, bu nedenle huzurdan kovulmuş ve asi olmuştur. Sonra tevbe edeceğine itirazlarını sürdürmüş ve lanetlenmiş ve 7.ci kat cehenneme atılmayı hak etmiştir. Alacağı en büyük cezayı baştan hak etmiş ve bunun sorumlusu olarak en büyük düşman olarak insanı görmektedir. Dünyada bir insanın ne kadar çok düşmanı olursa olsun, hiçbir düşmanı ona şeytan kadar kin duyması mümkün değildir. Bu nedenle gideceği daha alt bir cehennem olmadığı için ne kadar insanı kandırabilirse onu kar görmektedir.Bu nedenle ALLAH’tan kıyamet gününe kadar süre istemiş ve ALLAH’da ona bu süreyi vermiş ve şeytan isyanı-nı sürdürmeye devam etmiştir.;
7 / A'RAF - 16
(İblis): “Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı Mustakîmin'e onlara karşı (mani olmak için) oturacağım.” dedi.
Sıratı Mustakîm : Allah´a (cc) ulaştıran yol
7 / A'RAF - 17
Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.
7 / A'RAF - 18
(Allahû Tealâ): “Kınanmış (hor görülmüş) ve kovulmuş olarak oradan çık!” dedi. “Elbette onlardan kim sana tâbî olursa, mutlaka sizin hepinizden cehennemi (tamamen) dolduracağım.”
Şeytan beni azdırmandan dolayı senin sıratı müstakiminin üzerine oturcağım, insanlara sağlarından, sollarından, önlerinden ve arkalarından saldıracağım; sonunda çoğunu kendine şükreder bulmıyacaksın diyor ;ve ALLAHÜTEALA ;
17 / İSRA - 62
(İblis) dedi ki: “Senin görüşüne göre, benim üzerime (benden daha) mükerrem (ikram edilmiş, şerefli) kıldığın kimse bu mu? Eğer beni kıyâmet gününe (kadar) tehir edersen (ertelersen), onun zürriyetinden (neslinden) pek azı hariç, mutlaka bana (kendime) tâbî kılacağım.”
17 / İSRA - 63
(Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Git! Artık onlardan kim sana tâbî olursa, o zaman muhakkak ki sizin cezanız, eksiksiz bir ceza olarak cehennemdir.”
17 / İSRA - 64
“Ve onlardan güç yetirdiklerini, sesinle aldat. Atlıların ve yayalarınla onları bağırarak yönlendir (cehenneme sevket). Evlâtlarında ve mallarında onlara ortak ol. Ve onlara (yalan şeyler) vaadet.” Şeytanın vaadettikleri gurur (aldatma)dan başka bir şey değildir.
17 / İSRA - 65
Muhakkak ki Benim kullarımın üzerinde, senin bir sultanlığın (yaptırım gücün) yoktur. Ve senin Rabbin, vekil olarak kâfidir (yeter).
Senin onların üzerinde bir sultanlığın ,bir yaptırım gücün yoktur.Ama atlıla-rınla yayalarınla onlara sesinle vahyaderek kandırabildiğini kandır. Sonunda cehennemi seninle ve sana tabi olanlarla dolduracağım diyerek, ayetlerde en büyük düşmanımız olan şeytana karşı bizleri şiddetle uyarmıştır.
Şeytanların üzerimizde zorlayıcı bir etkisi olmamasına rağmen,içimizden sessiz sesimizle bize devamlı vesvese vererek, ALLAH’ın yapmamızı emrettiği şeyleri yapmamamız , yapmamızı nehyettiği şeyleri süslü göstererek yapmamız konu-sunda sürekli telkinde bulunmaktadır. Her insanın etrafında bir veya birkaç tane şeytan mutlaka bulunmaktadır . Bütün ömürlerini insanlara vesvese vererek onları ALLAH’ın yolundan ayırmaya harcarlar. Vesvese vermedikleri hiçbir kimse yoktur.
6 / EN'AM - 121
Ve üzerine Allah'ın ismi anılmayan şeylerden yemeyin. Ve muhakkak ki; o fısktır. Ve şeytanlar, mutlaka sizinle mücâdele etmeleri için dostlarına vahyederler. Ve şâyet onlara itaat ederseniz (uyarsanız), mutlaka siz müşrikler olursunuz.
fısk : Bir insanın Allah´a verdiği yeminlerini yerine getirdikten sonra tekrar dalalete düşme halidir.
Ayette şeytan inananlarla mücadele edebilmeleri için, onlara vahyetmektedir-ler.Bazen şeytani insanlarla konuşurken öyle akıl almaz fikirler söylerler ki, bu şeytanın bile aklına gelmez deriz.Halbuki onu ona şeytanın vahyettiğini ALLAH söylüyor.
6 / EN'AM - 112
Ve böylece peygamberlerin hepsine, insan ve cin şeytanları düşman kıldık. Onlar, birbirlerine aldatarak güzel (süslü) sözler vahyederler (fısıldarlar). Ve eğer Rabbin dileseydi, onu yapamazlardı. Artık onları ve iftira ettikleri şeyleri terket (bırak).
22 / HAC - 52
Senden önce gönderdiğimiz (hiç)bir resûl ve nebî yoktur ki; (bir şey) temenni ettiği (dilediği) zaman şeytan, onun temenni ettiği şeye, (yalan) ilka etmemiş (ulaştırmamış) olsun. Fakat Allah, şeytanın ilka ettiği şeyi nesheder (kaldırır, yok eder). Sonra Allah, âyetlerini muhkem kılar (sağlamlaştırır). Ve Allah, Alîm'dir, Hakîm'dir (ilim ve hikmet sahibidir).
Hatta ALLAHÜTEALA Nebi ve Resullere de düşman olan şeytan ve tağutun onların kalplerine yalan ve kötülük fısıldadıklarını belirtmiş, fakat onlar tasarruf rızasının sahibi olduklarından,onların kalplerinden bu ilgayı yok ettiğini ve onla-rın düşünce ve kalplerini koruduğunu söylemektedir. Ama diğer insanlar için bu garanti yoktur. Bu yüzden insanların yazmış olduğu kitaplarla şeytan kuran’a aykırı olarak pek çok konuyu insanlara empoze etmiş;kuran’a ALLAH kefil oldu-ğu ve bir harfini dahi değiştirmesi mümkün olmadığı için, bu şekilde insanların diğer dinlerde olduğu gibi aslından ve kuran’dan uzaklaşmalarına ve kuran’ı terk edip,alimlerin yazmış olduğu kitaplara inanmalarına sebep olmuştur.
15 / HİCR - 9
Muhakkak ki; zikri (Kur'ân-ı Kerim'i) Biz indirdik. O'nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.
25 / FURKAN - 30
Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur'ân'dan ayrıldı (Kur'ân'ı
terketti).” dedi.
ALLAH’ın yolunda olanlara şeytanın bir şey yapması mümkün değildir. Çünkü onlar korunmaktadırlar.ALLAH şeytanın zararını hudutlu kılmıştır.
2 / BAKARA - 102
Onlar, Süleyman (A.S)'ın mülkü üzerine şeytanların okuduğu (anlattığı, tilâvet ettiği) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (A.S), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil Şehri'ndeki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Oysa onlar: “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, erkek ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı ve de onlar, Allah'ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar verebilecek değillerdir. Ve onlar kendilerine fayda vermeyen, zarar veren şeyleri öğreniyorlar. Andolsun ki onlar, onu (sihri ve ona ait bilgileri) satın alan kimsenin ahirette bir nasibi olmadığını kesin olarak öğrendiler. Elbette onunla (sihre karşılık) nefslerini sattıkları şey ne kötü, keşke bilselerdi.
ALLAH biz müsaade etmedikçe şeytanın büyüsü ve hüddamı hiçbir kimseye bir zarar veremez buyuruyor.Şeytan zulmani ilimlerin sahibidir.Her dönemde ise devrin imamı Rabbani ilimlerin sahibidir.Şeytanın diş geçiremiyeceği insanlar, devrin imamı ve başının üzerinde devrin imamının ruhu koruyucu olarak bulu-nan insanlardır.ALLAHÜTEALA;
5 / MAİDE - 105
Ey âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (bir borçtur, nefsinizin sorumluluğu üzerinizedir). Siz hidayette iseniz, dalâletteki bir kimse size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman yapmış olduğunuz şeyleri, size haber verecektir.
âmenû : Allah´a (cc) ulaşmayı dileyen kimse
dalâlet : Sıratı Mustakîm üzerinde olmamak
hidayet : Ruhumuzun Allah´a ulaşması
Ayette buyuruyor ki;Ey iman edenler,nefsinizi tezkiye etmek üzerinize borç-tur.Siz nefsinizi tezkiye eder,hidayet üzere olursanız,dalalette bulunanalar size bir zarar veremezler.Dalalette olanlar ,her zaman başkalarına zarar vererek ve onları küçük görerek onlardan üstün olduklarını ispatlamak isterler. İşte şey-tanda üstünlük taslamış, ALLAH’a asi olmuş ve lanetlenerek huzurdan kovulmuştur.
1-15-B-2-ŞEYTAN ŞEYTANLAR;
ALLAHÜTEALA’nın dizaynına bakarsak,bir tarafta ADEM A.S.,diğer tarafta şey-tan ve avanesi var.İblis şeytanlardan bir tanesidir.Cin taifesinden olupta yine ateşten yani, enerjiden yaratılmış diğer şeytanlar vardır.
ALLAHÜTEALA buyuruyor;
7 / A'RAF - 27
Ey Âdemoğulları! Şeytan, sizin ebeveyninizi (anne ve babanızı), onların ayıp yerlerinin görünmesi için elbiselerini soyarak, cennetten çıkardığı gibi sakın sizleri de fitneye düşürmesin. Muhakkak ki; o ve onun kabilesi (topluluğu), sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Muhakkak ki; Biz şeytanları mü'min olmayanlara dost kıldık.
İblis ve kabilesi, sizin onları göremiyeceğiniz yerden görürler, diyerek bizi onlara karşı dikkatli olmamız konusunda uyarmaktadır.O nun kabilesi diyerek şeytan şeytanlardan bahsetmektedir.
1-15-B-3-CİN ŞEYTANLAR;
Bunlar da şeytanların tesiriyle insanlara zarar verirler ve onların ALLAH’a ulaşmasına engel olurlar.
1-15-B-4-İNSAN ŞEYTANLAR;
İnsanlardan da şeytanlarla işbirliği yapan ve onları dost edinenler vardır. Ki kim ALLAH’ı dost edinmezse,muhakkak ki o şeytanın dostu olmuştur.Bu insan-lar diğer insanları ALLAH’ın yolundan alıkoyarak,onların ALLAH’a ulaşmalarına mani olurlar.
ALLAHÜTEALA insan ve cin şeytanlara,yani şeytan tabiatlı bu insan ve cinlere Kuran’da TAĞUT ifadesini kullanmaktadır.
İşte şeytan şeytanlar,cin şeytanlar ve insan şeytanlar hep beraber kendilerine tabi olmayan insan ve cinleri ALLAH’ın yolundan alıkoymak için el ele çalışmak-tadırlar. Ne yazık ki pek çok insan onların bu çalışmalarından habersiz olarak, bilerek veya bilmiyerek sıratı müstakimi bırakarak onların yoluna, yani sıratı cahime tabi olmaktadırlar.Zaten şeytanın en önemli isteği;
7 / A'RAF - 16
(İblis): “Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı Mustakîmin'e onlara karşı (mani olmak için) oturacağım.” dedi.
Sıratı Mustakîm : Allah´a (cc) ulaştıran yol
7 / A'RAF - 17
Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.
Ayeti kerimelerinde; senin sıratı müstakiminin üzerine oturacağım,insanlara önlerinden,arkalarından,sağlar ından ve sollarından saldıracağım,Onların çoğu-nun sana ulaşmasına mani olacağım.Sonunda pek azı hariç onları kendime bağ-lıyacağım ve bu şekilde çoğunu şükreder bulmıyacaksın diyerek,çok önemli bir olayı vurguluyor.
2-SIRATI MÜSTAKİM NEDİR?
ALLAHÜTEALA;
23 / MU'MİNUN - 17
Ve andolsun ki Biz, sizin üzerinizde 7 yol yarattık ve Biz, yaratmaktan gâfil değiliz.
65 / TALÂK - 12
O Allah ki, yedi kat gökleri ve yerden de onların misli kadarını (yedi kat yerleri) yarattı. Allah'ın herşeye kaadir olduğunu ve Allah'ın herşeyi ilmen (ilmi ile) ihata etmiş olduğunu (kuşattığını) bilmeniz için emir, onların arasında (gökler ve yerler arasında) devamlı iner.
Ayetlerinde biz üzerinizde 7 yol yarattık(7 kat gökler) , bir mislinide yerde yarattık(7 kat yerler) diyor.Üzerimizdeki bu 7 kat yol,yıldızlar aleminden son-ra başlıyan,yukarıya doğru meleküt alemi olan tariki müstakimdir.
41 / FUSSİLET - 12
Böylece onları iki günde yedi kat gök olarak kaza etti (yarattı, tamamladı). Her gök katına kendi emrini vahyetti. Ve dünya semasını kandillerle muhafaza ederek süsledik. İşte bu, Azîz ve Alîm olan (Allah'ın) takdiridir.
ALLAHÜTEALA dünya semasını kandillerle süsledik diyerek yıldızlar alemini zemin katın tavanı olduğunu anlatmaktadır. İçinde 100 milyar yıldız bulunan, 100 milyar galaksi olan , sonsuz bir yıldızlar alemi olan kainat. Altımızda ve üstümüzde birbirinden milyarlarca ışık yılı uzaklığa yayılmış olan sonsuz yıldız kümeleri.Zemin katın tavanı.Muhteşem bir yaratma dizaynı.
İşte yukarıya doğru bu 7 kat gök ve yol,bizi ALLAH’a ulaştıran tariki müsta-kimdir.Sıratı müstakimin tamamı 2 yatay 2 dikey sebilden oluşur.
1.ci Yatay Sebil;
Sıratı müstakimin başlangıcı olan dünyaya parelel ,tariki müstakimin baş-langıcı olan devrin imamının dergahına uzanan gönül gözü ile görülebilen se-billerdir.
16 / NAHL - 9
Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm'e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah'ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.
hidayet : Ruhumuzun Allah´a ulaşması
Sıratı Mustakîm : Allah´a (cc) ulaştıran yol
Bu sebillerin her birinin başına sayısını ALLAH’ın bildiği görevli kullarını tayin eder.Her bir dergahtan uzanan yol devrin imamının dergahına ulaşır.
1.ci Dikey sebil;
Üzerimizde yaratılan meleküt alemi olan bu 7 kat gök,tariki müstakimi oluş-turur.Aynı zamanda bu katlar 7 nefs kademesini ifade eder.
2.ci Yatay sebil;
7.ci kattan sonra yatay 7 bölümden oluşan sebil.
2.ci Dikey sebil;
2.ci yatay sebilin 7.c. bölümünden sonra başlayan ve ALLAH’a ulaşılan son sebil.
Bütün melekler ve ruhlar bu yolu kullanmaktadırlar.Peygamberimi zde mira-ca çıkarken bu yolu kullanmıştır. Cebrail a.s. ile beraber yolculuk yapan pey-gamberimiz sidretül müntehaya kadar beraberce çıkmışlardır. Sidretül mün-teha varlıklar aleminin sonu olduğundan Cebrail a.s. orada kalmış ve peygam-berimiz oradan sonra tek başına huzuru ilahiye çıkmıştır.Çünkü yalnızca insan ruhu ALLAH’a ulaşabilir.Başka hiçbir varlık buna yetkili değildir.
İşte bu dört sebilden oluşan yolun tamamına sıratı müstakim denir.Kuran’ı kerimde bunu anlatan ayetlerin bazıları aşağıda verilmiştir.
4 / NİSA - 175
Allah'a âmenû olanları ve O'na sarılanları (sarılmayı dileyenleri), Allah kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, Kendisine ulaştıran Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet edecektir, ulaştıracaktır.
âmenû : Allah´a (cc) ulaşmayı dileyen kimse
hidayet : Ruhumuzun Allah´a ulaşması
Sıratı Mustakîm : Allah´a (cc) ulaştıran yol
10 / YUNUS - 25
Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.
Sıratı Mustakîm : Allah´a (cc) ulaştıran yol
6 / EN'AM - 87
Ve onların babalarından, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları seçtik. Ve onları Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ruhu ulaştıran yola) hidayet ettik (ulaştırdık).
hidayet : Ruhumuzun Allah´a ulaşması
Sıratı Mustakîm : Allah´a (cc) ulaştıran yol
6 / EN'AM - 88
İşte bu Allah'ın hidayetidir. Kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve eğer şirk koşsalardı, elbette yapmış oldukları şeyler heba olurdu (boşa giderdi).
hidayet : Ruhumuzun Allah´a ulaşması
15 / HİCR - 41
Allahû Tealâ şöyle buyurdu: “İşte bu, Bana yönlendirilmiş (Bana ulaştıran) yoldur.”
6 / EN'AM - 126
Ve bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yönlendirilmiş) yoldur. (Allah'a götüren yoldur). Tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
36 / YASİN - 61
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
ahd : Fizik vücudumuzun ‘e lestu birabbikum’ (kalû belâ) günü verdigi yemin
Sıratı Mustakîm : Allah´a (cc) ulaştıran yol
6 / EN'AM - 153
Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Böylece siz takva sahibi olursunuz.
AL-İ İMRAN - 112
Onların üzerlerine, nerede olurlarsa olsunlar zillet (alçaklık) damgası vurulmuştur. Ancak Allah'ın ipine (Sıratı Mustakîm) ve insanlardan bir ipe (Allah'a ulaştıracak olan mürşide) sarılanlar (ulaşanlar), müstesna. (Onlar) Allah'ın gazabına uğradılar ve üzerlerine MESKENET (miskinlik) damgası vuruldu. İşte buna sebep; onların kesinlikle Allah'ın âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve haksız yere peygamberleri öldürmüş olmalarıdır. İşte bu; onların (Allah'a) isyan etmelerinden ve haddi aşmış olmalarındandı.
Sıratı Mustakîm : Allah´a (cc) ulaştıran yol
Ayetlerde de görüldüğü gibi sıratı müstakim;kişiyi ALLAH’ın dostu kılacak,ona ulaştıracak, ermiş evliyası olmasını sağlıyacak olan, kendisine istikametlenmiş tek yoldur.
Yanlış bilinenbir olay da şudur; Hesabın görüldüğü, hayat filminin gösterildiği İndi ilahi ile cehennem arasında kıldan ince kılıçtan keskin, bir kısım insanların koşarak, bir kısım insanların, yürüyerek, bir kısım insanların sürünerek geçeceği, geçemeyenlerin ise cehenneme düşeceği bir köprü mevcut değildir.Bununla ilgili Kuran’da hiçbir ayet yoktur. Bu şeytanın bir masalıdır.Eğer şeytan Sıratı müsta-kimin üzerine oturacaksa, bu dünya hayatında gerçekleşiyor.Bu şekilde insanları ALLAH’ın yolundan alıkoyup , onların ALLAH’ın dostu olmalarını ve cenneti ka-zanmalarını engelliyor. Cennet ve cehennem bu dünyada kazanıldığına göre, sıratın ahiret hayatında olması mümkünmüdür?Ayrıca meryem suresinde;
/ MERYEM - 71
Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.
19 / MERYEM - 72
Sonra takva sahiplerini kurtaracağız. Ve zalimleri, diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.
54 / KAMER - 48
O gün yüz üstü (sürünerek) ateşe sürüklenirler. “Sekarın (alevli ateşin) dokunuşunu tadın!” (denir).
17 / İSRA - 97
Ve Allah, kimi (Kendisine) ulaştırırsa, artık o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah'a ulaşmayı dilemezse), o taktirde onlar için O'ndan (Allah'tan) başka dostlar bulamazsın. Ve kıyâmet günü onları kör, dilsiz ve sağır olarak yüzüstü (sürünerek) haşrederiz (edeceğiz, toplayacağız). Onların me'vası (kalacakları yer) cehennemdir. Ve Biz, onlara (ateşin) her sönmeye yüz tutuşunda (alevli ateşi) arttırdık (arttıracağız).
dalâlet : Sıratı Mustakîm üzerinde olmamak
hidayet : Ruhumuzun Allah´a ulaşması
17 / İSRA - 71
O gün bütün insanları, (Allah'ın tayin ettiği) imamları ile çağırırız. O zaman kitabı sağdan verilen kimseler, böylece kitaplarını okurlar. Ve (onlara) zerre kadar zulmedilmez (haksızlığa uğratılmaz).
ALLAH hesaptan sonra bütün insanları ,hiçbir kimse hariç olmamak kaydıyle , zümre zümre imamlarıyla cehenneme sokacağını belirtiyor. Ama cennetliklerin uçarak kapılardan geçeceklerini, cehennemliklere ise kapıların birazcık kaldırı-larak burunları üzerine sokulacağını belirtiyor.Cehennemlikler cehehenemin iç bahçesinde diz üstü çökmüş bir halde beklerlerken, Cennetlikler cehennemin tüm katlarını gezdikten sonra uçarak cennetteki yerlerine gideceklerdir.neden cennetlikler cehennemi gezecekler,cennette ALLAH’ın vermiş olduğu nimetlere daha fazla şükretsinler diye.
Hesap görülüp, cennetlik ve cehennemlik olanlar belli olduktan sonra;zaten cennet ve cehennem hayatına uygun olarak enerji bedenle yaratılmış olan in-sanların cehennemlik olanları için,cennet bir görüntü olmuş,cennetlikler için ise cehennem bir görüntü olmuştur.Bu nedenle cehennemin, cenneti gezen kişileri yakması mümkün değildir. Cennet ise cehennemlikler için bir görüntü olacağı için,cennet nimetlerinden faydalanmaları mümkün değildir. Bu nedenle kur-anda cehennemde bir miktar yandıktan (günahları kadar)sonra çıkılacağına dair bir ayet olmamasına karşı,49 ayette günahı sevabından fazla olanların,cehen-nemde devamlı kalacakları beyan edilmektedir.
Bu nedenle indi ilahi ile cehennem arasında da bir köprünün olması mümkün değildir.Kuran’ı kerimde yüzlerce sıratı müstakim ayeti vardır,fakat bu ayetlerde görüldüğü gibi bu yol ALLAH’a istikametlenmiş, bu dünyada bizi ona ulaştıracak bir yoldur. Öbür dünya ile bir alakası olmadığı gibi, bununla ilgili hiçbir ayet kur-an’ da bulunmamaktadır.Bu tamamen şeytan ve tağutun masalıdır.
Yine bu yol (sıratı müstakim); Eğer ölmeden evvel ölmemişsek, yani ERMİŞ evliya olamamışsak , ölüm meleklerinin canımızı aldıktan sonra ruhumuzu ALLAH’a ulaştırmak için kullandıkları yoldur . Bütün ruhlar isteğimizle veya isteğimiz dışında ALLAH’a bu yoldan geri döner; ve ALLAH Ruha meab, sığınak olur.
3 / AL-İ İMRAN - 14
İnsanlara, kadınların, oğulların, kantar kantar altınların ve gümüşlerin salma (nişaneli) atların, davarların ve ekinlerin sevgisi süslendi (güzel gösterildi). Bunlar, dünya hayatının metaıdır (malıdır). Ve Allah, O'nun (Allah'ın) katında Hüsnül Meab'tır (en güzel sığınaktır).
78 / NEBE - 39
İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder (edinir). (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.
Sıratı Mustakîm : Allah´a (cc) ulaştıran yol
Hidayet ise;Bu yol üzerinden (sıratı müstakim)ruhun kişi bu dünya hayatını yaşarken ALLAH’a vuslatıdır,kavuşmasıdır,ulaşma sıdır.ALLAH’ın bu ruha meab ve sığınak olmasıdır.
2 / BAKARA - 120
Sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (var ya) işte o, hidayettir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eğer onların hevalarına uyarsan andolsun ki; Allah'tan sana ne bir dost ve ne de bir yardımcı olur.
hidayet : Ruhumuzun Allah´a ulaşması
3 / AL-İ İMRAN - 73
Ve sizin dîninize tâbî olandan başka kimseye inanmayın. (Habibim) de ki: “Hiç şüphesiz HİDAYET, Allah'ın (Kendisine) ulaştırmasıdır. (İnsan ruhunun ölümden evvel Allah'a ulaşmasıdır.) Size verilenin bir benzerinin başka birine verilmesi (sebebiyle mi) veya Rabbinizin katında (sizlerle) tartışacakları için mi (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Hiç şüphesiz fazl, Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi'un Alîm'dir. (Allah herşeyi kuşatan ve herşeyi bilendir.)
6 / EN'AM - 71
De ki: “Bize fayda ve zarar vermeyen Allah'tan başka şeylere mi dua edelim? Bizi Allah'ın hidayete erdirmesinden sonra, yeryüzünde şeytanların kandırıp, şaşkın bıraktığı arkadaşlarının “bize hidayete gel” diye çağırdığı kimse gibi topuklarımızın üzerinde geriye mi döndürülelim?” De ki: “Muhakkak ki; Allah'a ulaşmak, o, hidayettir ve biz âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.” 5 / MAİDE - 105
Ey âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (bir borçtur, nefsinizin sorumluluğu üzerinizedir). Siz hidayette iseniz, dalâletteki bir kimse size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman yapmış olduğunuz şeyleri, size haber verecektir.
âmenû : Allah´a (cc) ulaşmayı dileyen kimse
dalâlet : Sıratı Mustakîm üzerinde olmamak
hidayet : Ruhumuzun Allah´a ulaşması
18 / KEHF - 17
Ve güneşin doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafından geldiğini ve battığı zaman sol taraftan onların yanlarından geçtiğini görürsün. Ve onlar, onun (mağaranın) geniş sahası içinde bulunuyorlardı. İşte bu, Allah'ın âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulaştırırsa, işte o hidayete ermiştir. Ve kimi dalâlette bırakırsa (kim Allah'a ulaşmayı dilemezse) artık onun için velî mürşid (irşad eden evliya) bulunmaz.
Hidayet konusu da yanlış anlaşılan konulardan olup en önemlisidir.Bu şu an İslam aleminde ve kuran tefsirlerinde doğru yol olarak alınmış olup, yol olması mümkün değildir.Ölmeden evvel ruhun ALLAH’a vuslatıdır,ona ulaşmasıdır, Ermiş evliya olunmasıdır.
Sıratı müstakimi öbür dünyaya bir köprü ,hidayeti de onun yerine doğru yol dersek,hedefleri ortadan kaldırmış oluruz ve rotasız bir gemi gibi nereye gide-ceğimizi bilmeden döner dururuz.Bu da şeytanın bizleri getirmek istediği en önemli noktadır.
Sıratı müstakim üzere olmayan, kişi ister istemez sıratı cahim üzere olacaktır. Çünkü bu iki yoldan başka bir üçüncü orta yol yoktur. Din adamlarımızın dediği gibi,aman ha aşırıya gitmeyin,siz orta yolu tutun demeleri tamamen kurana ay-kırı olup, gerçeklerle hiçbir alakası yoktur.Bu söz şeytanın gerçekleri örtmek için kullandığı bir uydurmasıdır.Çünkü ALLAH’a göre iki yol vardır;Sıratı müstakim, ve sıratı cahim.Bir üçüncü orta yol yoktur.
4 / NİSA - 167
Muhakkak ki onlar kâfirdirler ve Allah'ın yolundan alıkoyarlar (men ederler) (kendileri de Allah'ın yolunda değillerdir). Andolsun ki onlar, uzak bir dalâlet içindedirler.
dalâlet : Sıratı Mustakîm üzerinde olmamak
4 / NİSA - 168
Muhakkak ki onlar, kâfirdirler ve zalimdirler (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptırdıkları için). Allah, onlara asla mağfiret etmez (günahlarını sevaba çevirmez) ve yola (Allah'a ulaştıran yola, Sıratı Mustakîm'e) ulaştırmaz.
4 / NİSA - 169
Sadece cehennem yoluna ulaştırır. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır. Ve bu, Allah için kolaydır.
Sıratı müstakimi ve hidayeti yok edip,insanları ALLAH’ın yolundan alıkoyan kafirleri ALLAH sıratı müstakime ulaştırmaz.Çünkü onlar kafir ve zalimdirler. Onlara ALLAH mağfiret etmez,onları ancak cehennem yoluna ulaştırır.
Tariki cahim TALAK-12 deki yer katları olarak anılan zulmani alemi ifade ed-en, aşağıya doğru karanlıklar alemidir. Her kat bir üstteki kattan daha karanlık olup, 7.ci kat zifiri karanlıktır.ALLAH zikredildiğinde Rahmet ,Fazl ve Salavat nurları gelerek kalbin aydınlanmasını ve fazıllarla dolmasını sağlar. Tranzandan-tal meditasyoncukar ise bazı sankstritçe kelimeleri zikrederek Şeytanla ilişki kurarlar ve bu şekilde zulmani yer katlarında şeytanın karanlıkları ayaklardan kalbe dolar ve kalp karanlıklarla dolarak kasiyet bağlamış olur.
Şu an dünyada ve ülkemiz de şeytana çağırmak serbest olup,pek çok kuruluş her köşe başında serbestçe ve gayet normal bir şekilde;Yoga, falcılık,Meditasyon ve tranzandantal meditasyon merkezleri açarak organize olmuşlardır. Fakat ALLAH dostlarının işleri hiç de o kadar kolay değildir.Türlü engeller ve soruştur-malarla sıkıntı içinde kalabilmektedirler.
Bu gün şeytan İLLİMÜNATİ ile tüm parasal kaynakları ele geçirmiş olup, dün-yaya illimünati kanalıyla şeytan ve şeytanın dostları hakim olmuşlardır. Fakat bunun böyle sürüp gitmesi mümkün değildir. Yakın bir gelecekte ALLAH’ın dost-ları büyük bir son savaştan sonra tekrar dünya hakimiyetini ellerine geçirecek-ler.Bundan hiçbir endişemiz yoktur.ALLAH HER ŞEYE KADİRDİR.
1-15-C-MELEKLERİN YARATILMASI;
Melekler de insananlardan çok önce yaratılmışlardır.Hiçbirisinin ruhu,nefsi ve iradesi yoktur. Hepsi insana yardım için yaratılmış olup , insan hayatının bir parçasıdırlar.Bütün insanlar için yardımcı melekler söz konusudur.
51 / ZARİYAT - 4
Hem de emrederek (işleri), (görevli meleklere) taksim edenlere (andolsun ki...)
Melekler sünnetullah tarafından dizayn edilirler.Bunların büyük bir kısmı has-salardır. Her yağmur tanesine, her kar tanesine bir melek yani bir hassa eşlik eder. Melek dediğimiz varlıklar işte bu hassalardır. Bunlardan sadece 4 büyük melek ALLAHÜTEALA tarafından insan şeklinde dizayn edilmiş ve özel görevlerle vazifeli kılınmışlardır.
4 BÜYÜK MELEK VE GÖREVLERİ;
1- Hz. Cebrail
2- Hz. Azrail
3- Hz. Mikail
4- Hz. İsrafil
1- Hz. Cebrail;Nebilere ALLAH’ın vahyini (şeriat kitaplarını)getirmek ve Nebilere (Peygamberlere) mürşidlik yapmakla görevlidir.
2- Hz. Azrail ;Yardımcıları ile beraber,eceli gelen insanların canlarını almakla görevlidir.
3- Hz. Mikail ;Kainatta düzeni sağlamak,hava şartlarını düzenlemek ve sünnetullahın emirlerini yerine getirmekle görevlidir.
4- Hz. İsrafil; Kıyamet saati geldiğinde sura 3 defa üflüyerek kıyametin kopmasını ve ahiret hayatının başlamasını sağlamakla görevlidir.
Bu 4 meleğin dışındaki melek adı verilen bütün varlıklar yukarıda da belirt-tiğimiz gibi hassalardır.Nasıl ki nötrünolar indi ilahiden yere iniyorlarsa ; onlarında her birini tıpkı bir kar ve yağmur tanesi gibi,indiren hassalardır.Bu nurları indiren melekler içinde aynıdır.Her Rahmet ,her Salavat nuru için, onları indiren bir hassa ,bir melek söz konusudur.Kainatın her zerresinde bu dizayn mutlak olarak mevcuttur.
35 / FATIR - 1
Hamd; gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlara sahip melekleri, resûller (elçiler) kılan Allah'a aittir. Yaratmada dilediğini arttırır. Muhakkak ki Allah, herşeye kaadirdir.
Çok çeşitli melekler vardır.Bebek melekler;iki kanatlı,üç kanatlı,dört kanatlı melekler,insan hüviyetinde görünümlü melekler gibi,her türlü şekle girme yetki-sinde olan melekler vardır.ALLAHÜTEALA’nın kendilerini görevli kıldığı konuma göre pek çok çeşitli melekler vardır.Cehennemde görevli melekler vardır,ama hiç şikayetçi değillerdir.Çünkü oraya göre dizayn edilmişlerdir.Nasıl ki balıklar su içinde yaratılmışlarsa,onlarda orasının şartlarına göre dizayn edilmişlerdir.
8 / ENFAL - 9
Rabbinizden yardım istediğiniz zaman böylece O, size icabet etti. Muhakkak ki Ben, birbirini izleyerek gelen bin melekle, size yardım edenim (yardım eden Benim).
48 / FETİH - 7
Ve göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Ve Allah; Azîz'dir, Hakîm'dir.
33 / AHZAB - 9
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler)! Allah'ın sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın. Size (üzerinize) ordular gelmişti. O zaman, onların üzerine, rüzgâr ve sizin göremediğiniz ordular gönderdik. Ve Allah, yaptığınız şeyleri görendir.
ALLAHÜTEALA bütün dünya düşmanınız olsa biz yeteriz diyor.Çünkü ALLAH’ın inananlara savaşta yardım için gönderdiği meleklerden kurulu bir ordusu vardır.Kiramen katibin melekleri ise ,bütün hayatımız boyunca günah ve sevaplarımızı kaydederler.
43 / ZUHRUF - 80
Yoksa onların sırlarını ve fısıltılarını işitmeyeceğimizi mi zannediyorlar? Hayır, onların yanında resûllerimiz (elçilerimiz) (herşeyi) yazıyorlar.
50 / KAF - 17
O zaman, sağda ve solda oturan iki telâkki edici (tesbit edici melek), (amelleri) tespit ederler.
50 / KAF - 18
Bir söz söylenmez ki, onun yanında hazır gözetleyiciler (tarafından tespit edilmiş) olmasın.
50 / KAF - 21
Ve bütün nefsler beraberinde bir saik (hayat filmini çeken) ve bir şahit ile gelir.
Böylece hayatımızın hiçbir saniyesini atlamadan,hem fiillerimizi,hemde düşüncelerimizi filme alırlar.
3-İNSANIN YARATILMASI:
2 / BAKARA - 22
O (Allah) ki; yeryüzünü sizin için döşek ve göğü de bina kıldı. Ve gökten su indirdi. Ve böylece onunla mahsullerden sizin için rızık çıkardı. Öyleyse bile bile Allah'a eşler kılmayın.
İşte ALLAH insanı yaratmadan evvel ,kainatta insana hizmet edecek ve ona hayat verecek tüm sistemleri yaratmış . Bu yaratılış ve kainatın hazırlanması için çok uzun bir zaman dilimi geçmiş ve her şey bu zaman içersinde insan için olgunlaştırılmıştı.Artık sıra yeryüzünün halifesi ve varisinin yaratılmasına gelmişti.
2 / BAKARA - 30
Ve Rabbin meleklere: “Muhakkak ki Ben, yeryüzünde bir halife kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yapacaksın? Biz Seni, hamdinle tesbih ve Seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki Ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu.
İnsanı yeryüzünde halifesi olarak yaratmayı dileyen ALLAH meleklere bunu söyleyince , onlarda gaybı bilmedikleri için , orada kan dökecek ve fesat çıkaracak birisini mi yaratacaksın dediler.Çünkü melekler her an ALLAH’ı tesbih etmektedirler.ALLAH’ da ben sizin bilmediklerinizi bilirim dedi ve insanı yarattı.
3-1- İNSAN ÜÇ VÜCUTLA YARATILMIŞTIR;
3-1-1- FİZİK VÜCUDUN YARATILMASIı;
55 / RAHMAN - 14
(Allah) insanı, fahhar gibi ses veren salsalinden yarattı.
15 / HİCR - 26
Andolsun ki; Biz insanı, “hamein mesnûn olan salsalinden” (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) yarattık.
38 / SAD - 71
Rabbin meleklere: "Muhakkak ki Ben, tînden (nemli topraktan, balçıktan) bir insan yaratacağım." demişti.
32 / SECDE - 7
Ki O, herşeyin yaratılışını en güzel yapan ve insanı yaratmaya, ilk defa tînden (nemli topraktan) başlayandır.
15 / HİCR - 28
Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben mutlaka, “hamein mesnûn olan salsalin”den (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) bir beşer (insan) halkedeceğim.”
23 / MU'MİNUN - 12
Ve andolsun ki Biz, insanı balçığın (nemli organik ve inorganik toprağın) özünden yarattık.
ALLAHÜTEALA ADEM’in fizik vücudunu indi ilahide hamein mesnun olan,salsalin veya tin olarak da adlandırılan organik ve inorganik bir çamurdan yaratmıştır. Çamurun olgunlaşıp insan hüviyetini kazanmasına kadar çok uzun bir zaman geçmiştir. ADEM A.S. DAN da hz.HAVVA’yı vücuda getirmiştir.
22 / HAC - 5
Ey insanlar! Eğer beas edilmekten (tekrar diriltilmekten) şüphe içinde iseniz... Oysa muhakkak ki Biz sizi, size beyan edelim (açıklayalım) diye (önce) topraktan (inorganik ve organik maddelerden), sonra bir nutfeden (bir damladan), sonra bir alakadan (rahim duvarına bir noktadan bağlı duran embriyodan), sonra şekillendirilmiş ve şekillendiril-memiş (bir çiğnemlik et görünümünde) mudgadan yarattık. Ve (sizi), dilediğimiz süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi, ergenlik çağına ulaşmak üzere bebek olarak çıkarırız. Ve sizden bir kısmınız vefat ettirilir. Ve sizden bir kısmınız, sonradan ilimden bir şey bilemez hale gelsin diye ömrünün ihtiyarlık çağına döndürülür. Ve arzı (yeryüzünü) kurumuş görürsün. Fakat ona su indirdiğimiz zaman hareketlenir ve kabarır ve bütün güzel çiftlerden bitkiler yetiştirir.
beyyine : ispat vasıtaları
3-1-2-NEFSİN YARATILMASI(7 Kademede sevva edilmesi);
91 / ŞEMS - 7
Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn edene) (andolsun).
ALLAHÜTEALA insana 19 afetle yüklü bir nefs dizayn etmiştir.Eğer ,nsan bu nefsini tezkiye ederse,dünya ve ahiret mutluluğunu elde edecek ve meleklerden daha üstün olabilecektir.Fakat nefsini tezkiye ve tasfiye etmezse hayvanlardan daha da dalalette olacak ve esfeli safiline reddedilecektir.
95 / TİN - 4
Andolsun ki Biz, insanı (nefsini), ahseni takvim içinde (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparak en güzele ulaşabilecek özellikte) yarattık.
95 / TİN - 5
Sonra onu, esfeli safiline (en sefil hale, nefsinin karanlıklarına) iade ettik (çevirdik).
esfeli safiline : En sefil hal, nefsin karanlıkları. Bazı tefsirlere göre Cehennemin en alt tabakası 7. katta gay kuyusu
3-1-2-A- 19 AFET ŞUNLARDIR;
74 / MUDESSİR - 30
Onun üzerinde 19 vardır.
Cehennemin üzerinde 19 vadır. Nefsimizde de 19 afet olduğuna göre nefsinde 19 afet olanlar cehenneme gidecek,dünyada da ahirette de mutsuz olacak olan-lardır demektir.Çünkü bu afetlerden her biri şeytan için bir sığınak ve şeytanın tesir altına almak için etki edebileceği merkezlerdir.
1- KİN VE NEFRET ;
5 / MAİDE - 8
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah için kavvâmîn olun (hakkı ayakta tutun). Adaletli şahitler olun. Ve bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın. Adil davranın. Takvaya en yakın olan budur. Allah'a karşı takva sahibi olun. Şüphesiz ki; Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
5 / MAİDE - 14
Ve biz "nasârâyız" diyenlerden misak aldık, gene de uyarıldıkları hususlardan (kendilerine hatırlatılan şeyden) bir pay almayı (nasiplerini) unuttular. Bu yüzden kıyâmet gününe kadar aralarına düşmanlık, kin ve nefret saldık. Allah yakında, onlara yapmış olduklarını haber verecek.
misak : Ruhumuzun (ruh bedenimizin) elestibi rabbukum (kalû belâ) günü verdigi yemin
3 / AL-İ İMRAN - 118
Ey îmân edenler! Sizlerden (mü'minlerden) başkasını kendinize sırdaş (dost) edinmeyin. (Zira onlar), size zarar vermekten geri kalmazlar ve sizin sıkıntıya düşmenizi isterler. Ağızlarından andolsun ki; kin ve öfke dökülmektedir. Göğüslerinde gizledikleri şey (kin ve düşmanlık) ise daha da büyüktür. Andolsun ki; eğer akıl ederseniz, âyetlerimizi size (böylece) beyan ettik.
2-KÜFÜR;
50 / KAF - 24
“Bütün inatçı kâfirleri cehenneme atın!”
76 / İNSAN - 24
Artık Rabbinin hükmüne sabret. Onlardan kâfir veya günahkâr olanlara itaat etme.
3- YALAN,TEKZİB;
43 / ZUHRUF - 25
Bunun üzerine onlardan intikam aldık. İşte bak, yalanlayanların akıbeti (sonu) nasıl oldu!
61 / SAF - 2
Ey âmenû olanlar! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?
61 / SAF - 3
Yapmayacağınız bir şeyi söylemeniz Allah'ın katında, büyük suç oldu.
4-ZULÜM;
33 / AHZAB - 72
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Çünkü o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.
14 / İBRÂHÎM - 34
Ve ondan istediğiniz herşeyden size verdi. Ve eğer Allah'ın ni'metini saysanız onu sayamazsınız. Muhakkak insan, gerçekten çok zalim ve çok nankördür (inkârcıdır).
5- HASED VE DÜŞMANLIK;
2 / BAKARA - 109
Ehli kitaptan çoğu, hak kendilerine apaçık beyan edildikten (belli olduktan) sonra nefslerinin içindeki hasetten dolayı, sizin îmânınızdan sonra kâfir olmanızı (fıska düşmenizi) arzu ederler. Ta ki; Allah'ın (bu husustaki) emri gelinceye kadar bağışlayıp, hoşgörün. Hiç şüphesiz Allah, herşeye kaadirdir.
4 / NİSA - 54
Yoksa Allah'ın fazlından (ni'metinden) verdiği kimseleri mi çekemiyorlar (haset ediyorlar)? Oysa Biz, İbrâhîm ailesine kitap ve hikmet vermiş ve onlara büyük bir mülk vermiştik.
6- CEHALET;
33 / AHZAB - 72
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Çünkü o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.
7- CİMRİLİK;
17 / İSRA - 100
De ki: “Eğer siz, Rabbimin rahmet hazineleri(ne) malik (sahip) olsaydınız, o zaman infâk (harcanıp tükenecek) korkusu ile (onu) mutlaka (elinizde) tutardınız.” İnsan çok cimridir.
57 / HADİD - 24
Onlar ki cimrilik ederler ve insanlara da cimriliği emrederler. Ve kim dönerse, o taktirde muhakkak ki Allah; O, Ganî'dir (zengindir), Hamid'dir (hamdedilendir).
8- ÖFKE VE GAYZ;
3 / AL-İ İMRAN - 118
Ey îmân edenler! Sizlerden (mü'minlerden) başkasını kendinize sırdaş (dost) edinmeyin. (Zira onlar), size zarar vermekten geri kalmazlar ve sizin sıkıntıya düşmenizi isterler. Ağızlarından andolsun ki; kin ve öfke dökülmektedir. Göğüslerinde gizledikleri şey (kin ve düşmanlık) ise daha da büyüktür. Andolsun ki; eğer akıl ederseniz, âyetlerimizi size (böylece) beyan ettik.
3 / AL-İ İMRAN - 119
(Ey mü'minler)! Siz öyle kimselersiniz ki; onlar, sizi sevmedikleri halde siz, onları seversiniz ve siz Kitab'ın bütününe îmân edersiniz. Onlar, sizinle karşılaştıkları zaman: “Îmân ettik.” derler. Ama tenhada, kendi başlarına kaldıkları zaman size olan öfkelerinden (dolayı), parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizle ölün.” Hiç şüphesiz Allah, sinelerde olanı bilir.
9- İSYAN;
19 / MERYEM - 44
Ey babacığım, şeytana kul olma! Muhakkak ki şeytan, Rahmân'a asi oldu.
19 / MERYEM - 14
Anne ve babasına karşı birr sahibiydi. Ve o, asi, cebbar değildi.
10-SABIRSIZLIK;
21 / ENBİYA - 37
İnsan aceleci olarak yaratıldı. Size âyetlerimi göstereceğim. Artık Benden acele istemeyin.
17 / İSRA - 11
İnsan, (sanki) onun duası hayırmış (gibi) şerre dua eder. İnsan, çok aceleci olmuştur.
11-GURUR , KİBİR ;
31 / LOKMAN - 18
Ve insanlardan (kibirlenerek) yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Muhakkak ki Allah, çalımla yürüyenlerin ve çok övünenlerin hiçbirini sevmez.
7 / A'RAF - 40
Muhakkak ki âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara kibirlenenler; onlara gök kapıları açılmaz (ruhlarını hayatta iken Allah'a ulaştıramazlar). Deve (veya urgan) iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremezler. Mücrimleri (suçluları) işte böyle cezalandırırız.
12- HIRS ,ŞEHVET;
70 / MEARİC - 19
Muhakkak ki insan, sabırsız ve tamahkâr olarak yaratıldı.
13-NANKÖRLÜK;
11 / HUD - 9
Ve insana tarafımızdan bir rahmet tattırsak, sonra onu ondan çekip alsak, muhakkak ki o, tamamen ümitsiz bir nankör (kâfir) olur.
17 / İSRA - 67
Ve size, denizde bir darlık (tehlike) dokunduğu zaman, sadece o hariç, dua ettikleriniz sapıp gider. Fakat sizi, karaya çıkarınca (kurtarınca) yüz çevirirsiniz. Ve insan çok nankördür.
14-DEDİKODU,GIYBET,İFTİRA;
49 / HUCURAT - 12
Ey âmenû olanlar! Zandan çok sakının. Muhakkak ki bazı zanlar günahtır. Ve tecessüs etmeyin (merak edip insanların hatalarını araştırmayın). Sizin bir kısmınız diğerlerinin dedikodusunu yapmasın. Hiç sizden biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Elbette ondan tiksinirsiniz. Ve Allah'a karşı takva sahibi olunuz. Muhakkak ki Allah, tövbeleri kabul eden ve Rahîm olandır.
4 / NİSA - 112
Kim yanılır veya bir suç işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz o iftira etmiş ve apaçık bir günahı yüklenmiş olur.
15-ZAN;
49 / HUCURAT - 12
Ey âmenû olanlar! Zandan çok sakının. Muhakkak ki bazı zanlar günahtır. Ve tecessüs etmeyin (merak edip insanların hatalarını araştırmayın). Sizin bir kısmınız diğerlerinin dedikodusunu yapmasın. Hiç sizden biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Elbette ondan tiksinirsiniz. Ve Allah'a karşı takva sahibi olunuz. Muhakkak ki Allah, tövbeleri kabul eden ve Rahîm olandır.
16-İPTİLA;
5 / MAİDE - 90
Ey âmenû olanlar! Muhakkak ki; şarap, kumar, (tapınmak için konulan) dikili taşlar (putlar) ve fal okları, şeytanın işlerinden pis şeylerdir. Artık bunlardan kaçının. Umulur ki; (böylece) felâha erersiniz.
5 / MAİDE - 91
Muhakkak ki; şeytan, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı zikretmekten, namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık son verdiniz mi?
17- VEFASIZLIK;
6 / EN'AM - 152
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah'ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.
ahd : Fizik vücudumuzun ‘e lestu birabbikum’ (kalû belâ) günü verdigi yemin
16 / NAHL - 91
(Allah ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi ve iradenizi teslim etme konusunda) sizinle ahdleştiği zaman Allah'ın ahdini ifa edin (yerine getirin). Onu, sağlamlaştırdıktan (hidayete erdikten ve nefsinizi tezkiye ettikten) sonra yeminleri bozmayın (ruhunuzu Allah'a ulaştırdıktan ve nefsinizi tezkiye ettikten sonra dalâlete düşmeyin). Ve siz, Allah'ı üzerinize kefil kılmıştınız (Allahû Tealâ, sizi hidayete erdirerek, ruhunuzu Kendisine ulaştırarak verdiği sözü, kefaletini yerine getirmişti). Muhakkak ki Allah, sizin ne yaptığınızı bilir.
ahd : Fizik vücudumuzun ‘e lestu birabbikum’ (kalû belâ) günü verdigi yemin
dalâlet : Sıratı Mustakîm üzerinde olmamak
hidayet : Ruhumuzun Allah´a ulaşması
yemin : Nefsimizin elestibi rabbukum (kalû belâ) günü verdigi yemin
18-MÜRAİLİK;
4 / NİSA - 142
Muhakkak ki; münafıklar sözde (kendilerine göre) Allah'a hile yaparlar. Oysa O (Allah), onlara hile yapandır. Namaza kalktıkları zaman, üşenerek kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve pek azı hariç, Allah'ı zikretmezler.
8 / ENFAL - 47
Ve siz, diyarlarından (yurtlarından) kibirle (gururla, çalımla) ve insanlara gösteriş yaparak çıkan kimseler ve Allah'ın yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Ve Allah, yaptığımız şeyleri (ilmiyle, hakimiyetiyle, hükmüyle) kuşatandır.
19- FİTNE VE FESAD;
2 / BAKARA - 60
Ve Musa, kavmi için suya kavuşmayı istemişti. Biz de o zaman: “Asanla kayaya vur.” dedik. Böylece ondan (kayadan) on iki pınar fışkırdı. İnsanların hepsi kendi içeceği yeri (pınarını) bilmişti. Allah'ın rızkından yeyin, için ve sakın azıp yeryüzünde fesat çıkaranlar olmayın.
2 / BAKARA - 217
Sana haram (hürmetli) aydan ve onun içinde yapılan savaştan soruyorlar. De ki: “Onun içinde (o ayda) savaş büyük (günahtır). (Fakat insanları) Allah yolundan saptırmak (alıkoymak) ve O'nu inkâr etmek, (mü'minlere) Mescid-i Haram'ı (yasaklamak) ve onun halkını oradan (Mekke'den sürüp) çıkarmak ise Allah katında daha büyük (günahtır). Ve fitne, (adam) öldürmekten daha da büyük (bir suç ve günahtır). Eğer onların güçleri yetse (yapabilseler), sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan geri kalmazlar. Sizden kim dîninden dönerse, o taktirde o, kâfir olarak ölür. Bu sebeple işte onlar, onların amelleri dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. Ve işte onlar, ateş ehlidir. Ve onlar, orada ebediyyen kalacak olanlardır.”
Ayetlerde de görüldüğü gibi nefsimizdeki afetler yüzünden hatalardan kendi kendimize kurtulmamız mümkün değildir.Çünki şeytan ve tağutta afetlerimiz üzerinden bize saldırmaktadırlar.
Peygamber efendimiz;Bir savaş dönüşünde küçük cihaddan büyük cihada geçtik diyerek konunun ehemmiyetini anlatmak istemiştir.
29 / ANKEBUT - 6
Ve kim cihad ederse, o taktirde sadece kendi nefsi için cihad eder. Muhakkak ki Allah, âlemlerden müstağnidir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).
91 / ŞEMS - 9
Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
91 / ŞEMS - 10
Ve kim, onun (nefsinin) kusurlarını örtmeye çalıştıysa (nefsini tezkiye etmemiş ise) hüsrana uğramıştır.
ALLAHÜTEALA ZÜLCELALİ VEL İKRAM olan Rabbimiz;kim cihad ederse nefsi ile yapsın,ve kim nefsini tezkiye ederse;cennet ve dünya saadetine erer buyura-rak ,nefs tezkiyesini farz kılmıştır.
3-1-3-RUH’UN ÜFÜRÜLMESİ;
32 / SECDE - 9
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
ALLAHÜTEALA katından gelen ve katına geri dönen her şeye emrimizden de-mektedir.Ve ALLAH’dan gelen her şey ALLAH’a geri dömek zorundadır.
17 / İSRA - 85
Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi.
3-1-3-B-RUHUMUZUN NEFSİMİZE KARŞILIK SAHİP OLDUĞU 19 HASLET;
1-SEVGİ,
3 / AL-İ İMRAN - 119
(Ey mü'minler)! Siz öyle kimselersiniz ki; onlar, sizi sevmedikleri halde siz, onları seversiniz ve siz Kitab'ın bütününe îmân edersiniz. Onlar, sizinle karşılaştıkları zaman: “Îmân ettik.” derler. Ama tenhada, kendi başlarına kaldıkları zaman size olan öfkelerinden (dolayı), parmak uçlarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizle ölün.” Hiç şüphesiz Allah, sinelerde olanı bilir.
2-İMAN
Fakat Bizim âyetlerimize îmân edenler (âmenû olanlar) onlardır ki, (âyetlerimiz) zikredildiği zaman (hemen) secde ederek yere kapanırlar. Ve Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve onlar kibirlenmezler.
3-DOĞRULUK
33 / AHZAB - 70
Ey âmenû olanlar, Allah'a karşı takva sahibi olun ve sedîd (doğru) söz söyleyin!
4-ADALET
3 / AL-İ İMRAN - 18
Allah muhakkak ki; Kendisinden başka ilâh olmadığına şahitlik etti. Melekler ve ULÛL'İLM (ilim sahipleri) adalet ile (şahitlik ettiler ki) O'ndan başka ilâh yoktur. O, AZÎZ'ül HAKÎM'dir.
5-EDEB
25 / FURKAN - 63
Ve Rahmân'ın kulları yeryüzünde tevazuyla yürür. Ve onlara cahiller hitap ettiği (lâf attığı) zaman “selâm” derler.
6-KEMALAT
49 / HUCURAT - 7
Ve aranızda Allah'ın Resûlü olduğunu biliniz. Eğer işlerin çoğunda size itaat etseydi, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size îmânı sevdirdi ve onu kalplerinizde müzeyyen kıldı. Küfrü, fıskı ve isyanı size kerih gösterdi. İşte onlar, onlar irşad olanlardır.
fısk : Bir insanın Allah´a verdiği yeminlerini yerine getirdikten sonra tekrar dalalete düşme halidir.
7-CÖMERTLİK
3 / AL-İ İMRAN - 134
O (takva sahipleri) ki; bollukta da, darlıkta da (Allah için) infâk ederler (ihtiyaç sahiplerine verirler). Öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah, muhsinleri sever.
8-SÜKUNET
48 / FETİH - 4
Mü'minlerin kalplerine, îmânlarını îmân ile artırsınlar diye sekîneti indiren, O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Ve Allah; Alîm'dir, Hakîm'dir.
9-İTAAT
4 / NİSA - 64
Biz, resûlleri ancak Allah'ın izniyle, kendilerine itaat edilsin diye göndeririz. Onlar, nefslerine zulmettikleri zaman eğer sana gelselerdi ve Allah'tan mağfiret dileselerdi, Resûl de onlar için mağfiret dileseydi; Allah'ı tövbeleri (her iki tarafın mağfiretini, tövbesini) kabul eden ve rahmet gönderici olarak bulurlardı.
10-SABIR
42 / ŞURA - 43
Ve elbette kim sabreder ve bağışlarsa muhakkak ki bu, gerçekten azîm (büyük) işlerdendir.
11-TEVAZU
17 / İSRA - 37
Ve yeryüzünde azametle (gururla) yürüme! Muhakkak ki sen, yeryüzünü asla tahrik edemezsin (hareket ettiremezsin). Ve asla dağların boyuna erişemezsin (dağ kadar yüksek olamazsın).
12-KANAAT
17 / İSRA - 35
Ve ölçtüğünüz zaman, ölçüyü tam ifa edin (yerine getirin)! Doğru olarak ve adaletle (doğru ölçü ile) tartın! İşte bu, daha hayırlı ve tevîl (yorum) bakımından daha güzeldir.
13-ŞÜKÜR
17 / İSRA - 3
(Ey) Nuh (A.S) ile beraber taşıdıklarımızın zürriyyeti (onların soyundan olanlar)! Muhakkak ki O (Nuh A.S), çok şükreden bir kul idi.
14-KETUMİYET(SIR SAKLAMAK)
4 / NİSA - 148
Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez. Kendisine zulüm yapılan kişi hariç. Allah işitir ve bilir.
15-HAKİKAT
10 / YUNUS - 32
Öyleyse işte O, Allah'tır. Sizin Rabbiniz Hakk'tır. O halde Hakk'tan sonrası dalâletten başka nedir? Artık nasıl çevriliyorsunuz (Hakk'tan dalâlete döndürülüyorsunuz)?
16-MEZİYET
25 / FURKAN - 64
Ve onlar, geceyi Rab'lerine secde ve kıyam ederek (ayakta durarak) geçirirler.
17-VEFA
25 / FURKAN - 64
Ve onlar, geceyi Rab'lerine secde ve kıyam ederek (ayakta durarak) geçirirler.
18-SAMİMİYET
2 / BAKARA - 262
Mallarını Allah yolunda infâk ettikten (verdikten) sonra verdikleri şeyin arkasından minnet ettirmeyenlerin (başa kakmayanların) ve onlara eza etmeyenlerin ecirleri (mükâfatları), Rab'lerinin katındadır. Ve onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.
19-TEVHİD
8 / ENFAL - 73
Kâfir olan kimseler birbirinin dostlarıdır. Onu yapmazsanız (birbirinizle dost olmazsanız) yeryüzünde fitne ve büyük fesat olur
3-1-4-HZ.ADEM’E SECDE;
YARATICIMIZ üçüncü olarak ADEM’e ruhundan üflemiştir.Ruh yaratılmamıştır. ALLAH kendi ruhundan üflemiş olup,ALLAH’ın bizde bir emanetidir.
17 / İSRA - 85
Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi..
33 / AHZAB - 72
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Çünkü o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.
İşte RABBİMİZİN emrinden olan ,bize emanet olarak kendi zatından üflemiş olduğu ruh;nefsin aksine 19 tane hasletle dizayn edilmiştir.Bu yüzde başlangıç itibariyle içimizde gece ve gündüz bir aradadır. Ruha ve nefse mekan olan fizik vücudun içinde karanlıklar ve aydınlıklar eşittir.Böylece ALLAH nefsimizin afet-lerinden korunabilmemiz için ruh vermiştir. Nefsimizin müşaviri şeytan olup, ruhumuzun müşaviri ALLAH’tır.Bir şey yapacağımız zaman,eğer bu fiil ALLAH’ın yapmamızı istediği bir şey ise,şeytan yapmamamız konusunda,eğer yapmama-mızı emrettiği bir şey ise, yapmamız konusunda akla müracaat eder.Ruhumuz ise aksi yönde bir talaple müracaat ederler.Aklımız hangi ortamda şuur kazandı ise kararını o yönde verecektir. Verilen karar Rabbimizin yapmamızı emrettiği yönde ise,örneğin;birisine bir iyilik yapmak için karar vermişsek,kararı verdiği-miz andan itibaren içimizi bir mutluluk kaplar.İyiliği yaptığımız andan itibaren, karşı taraf mutlu olmasa bile mutluluğumuz artarak sürer.Eğer birisine kötülük yapma yönünde ise, ruhumuz vücudumuzu terk eder ve o kötülüğü yaptıktan sonra vücudumuza geri dönerek girer ve ALLAH’ın kendisine vermiş olduğu yetki ile yapılan kötülük miktarınca nefsimize azab etmeğe başlar. Biz buna vicdan azabı diyoruz.Ayrıyaten ALLAH’ da fizik vücudumuza azab eder.
İşte ALLAH bize emanet olarak verdiği bu ruhumuzu bizden geri istiyor.Ya ölmeden evvel onu sahibine teslim eder ALLAH’ın ermiş evliyası oluruz,ya da öldükten sonra kim olursa olsun bütün ruhlar ALLAH’a geri dönecek ve ALLAH ruha meab,sığınak olacaktır.
4 / NİSA - 58
Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi emreder. İnsanlar arasında hakemlik ettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, işiten ve görendir.
Emanetlerden kasıt;emanet olan ruh ALLAH’a ulaşınca ,fizik vücudumuz ema-net olur. Fizik vücudumuz teslim olunca, nefsimiz emanet olur. Nefsimiz teslim olunca,irademiz emanet olur.İrade teslimi son teslimdir.Hanif dinin temeli 4 tes-limi içerir.Teslimlerini gerçekleştiren insan hakiki Müslüman olur. Bu teslimler ise ,daha evvel bahsetiğimiz gibi sıratı müstakim üzerinden olur.
ALLAHÜTEALA SECDE-9 da belirttiği gibi ruhundan üfledikten sonra ADEM’e can vermiş,onun nefsinin kalbine semi’,basar ve fuad hassalarını koymuş,ve ona akıl ve irade vermiş.
15 / HİCR - 29
Artık onu dizayn edip, içine ruhumdan üflediğim zaman, hemen ona secde ederek yere kapanın!
38 / SAD - 72
Böylece onu sevva ettiğim ve onun içine ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secde ederek yere kapanın!
Ayette ALLAHÜTEALA ruhumdan üfledim dedikten sonra secde emrini vermiş-tir.Secde ADEM’in fizik vücuduna veya nefsine değil,ruha yapılması istenmiştir. Fakat şeytan bunu anlamamış ve;
15 / HİCR - 30
Böylece meleklerin hepsi birden, toplu olarak secde etti.
15 / HİCR - 31
İblis hariç. Secde edenlerle beraber olmaktan (direnerek) kaçındı.
ALLAH’ın secde emrine karşı gelmiştir.
15 / HİCR - 32
Allahû Tealâ şöyle buyurdu: “Ey iblis! Sen niçin secde edenlerle beraber olmadın?”
15 / HİCR - 33
(İblis“Ben, hamein mesnun (standart bir şekil verilmiş, organik dönüşüme uğramış) olan salsalinden halkettiğin bir beşere secde etmem (eden olmam).” dedi.
7 / A'RAF - 12
(Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: “Sana (secde etmeyi) emrettiğim zaman, seni secde etmekten men eden nedir?” İblis: “Ben ondan hayırlıyım,beni ateşten ve onu nemli topraktan (balçıktan) yarattın.” dedi.
İsyanını sürdürmeğe devam etti ve fizik vücutların mukayesesini yaptı.Ve ALLAHHÜTEALA tarafından lanetlenerek ve kıyamete kadar izin verilerek huzurdan kovuldu.
3-1-5-HZ.ADEM VE HZ. HAVVA’NIN CENNETE YERLEŞTİRİLMESİ;
ALLAHÜTEALA Hz. ADEM ve Hz. HAVVA’yı nimetlerden faydalanmaları ve sıkıntısız bir hayat sürmeleri için cennete yerleştirdi.
20 / TAHA - 117
Bunun üzerine, (Âdem A.S'a şöyle) dedik: “Ey Âdem! Muhakkak ki bu (şeytan), senin için ve zevcen (eşin) için düşmandır. Sonra sakının (dikkat edin ki) sizin ikinizi (de) cennetten çıkarmasın. O zaman şâkî olursunuz.
20 / TAHA - 118
Muhakkak ki senin için orada (cennette) acıkmak ve çıplak kalmak yoktur.
20 / TAHA - 119
Ve muhakkak ki sen, orada susamazsın ve (sıcaktan) yanmazsın.
7 / A'RAF - 19
Ve ey Âdem! Sen ve zevcen cennette yerleşin (oturun) sonra da, dilediğiniz yerden yeyin. Ve bu ağaca yaklaşmayın. O zaman (yaklaşırsanız ikiniz) zalimlerden olursunuz.
3-1-6- CENNETTEN ÇIKARILMALARI VE YERYÜZÜNE İNDİRİLMELERİ VE YERYÜZÜNDEKİ YAŞAMLARI;
20 / TAHA - 120
vesvese verdi. Dedi ki: “Ey Âdem! Sana, ebedîlik ağacına ve sona ermeyecek bir saltanata, delâlet edeyim mi (ulaşmanı sağlayayım mı)?”
20 / TAHA - 121
Bunun üzerine ikisi de ondan (o ağaçtan) yediler. O zaman ikisinin de edep yerleri kendilerine açıldı. Cennet yapraklarından üzerlerine örtmeye başladılar. Ve Âdem, Rabbine asi oldu, böylece azdı.
20 / TAHA - 122
Sonra Rabbi, onu seçti. Böylece onun tövbesini kabul etti ve onu hidayete erdirdi.
20 / TAHA - 123
(Allahû Tealâ şöyle) dedi: “İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, dalâlette kalmaz ve şâkî olmaz.”
7 / A'RAF - 20
Şeytan, onların (o ikisinin) görünmesi ayıp olan ve kendilerinden örtülmüş (gizlenmiş) yerlerinin açığa çıkarılması için onlara vesvese verdi ve sonra da şöyle dedi: “Rabbiniz (ikinizin Rabbi) sadece iki melek olursunuz veya (orada) ebedî kalanlardan olursunuz, diye bu ağaçtan sizin ikinizi menetti (nehyetti).”
7 / A'RAF - 21
Ve ikisine yemin etti: “Muhakkak ki ben, sizin ikinize nasihat edenlerdenim.” 7 / A'RAF - 22
Böylece o ikisini aldatarak öncülük (önderlik) etti. Ağaçtan tadınca (meyvesini yeyince) ayıp yerleri kendilerine göründü (açığa çıktı). Ve Rab'leri (ikisinin Rabbi), ikisine şöyle seslendi: “Sizin ikinizi bu ağaçta nehyetmedim mi (yasaklamadım mı)? Ve sizin ikinize, muhakkak ki şeytan apaçık düşmandır.” demedim mi?
7 / A'RAF - 23
İkisi şöyle dedi: “Rabbimiz, biz nefslerimize zulmettik, şâyet Sen bize mağfiret ve rahmet etmezsen, biz mutlaka hüsrana uğrayanlardan oluruz.”
7 / A'RAF - 24
(Allahû Tealâ): “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar kalma (yerleşme) ve geçinme vardır (size takdir edildi).” buyurdu
51 / ZARİYAT - 6
Ve muhakkak ki dîn (hesap görme; mükâfat veya ceza), kesinlikle vuku bulacaktır (gerçekleşecektir).
2 / BAKARA - 38
Biz dedik ki: “Hepiniz oradan (aşağıya) inin. Benden size mutlaka hidayet gelecektir. O zaman kim hidayetime tâbî olursa, artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.”
İndi ilahide bu şekilde yaratılan Hz. ADEM ve Hz.HAVVA’yı ALLAH her türlü sıkıntıdan uzak,rahat bir yaşam sürmeleri için CENNET’e yerleştirdi.Fakat kendi-lerini en büyük düşmanları olan şeytana uymamaları konusunda ikaz etti. Artık kıyamete kadar tüm Ademoğullarının en büyük düşmanı olacak olan şeytan, on-ları ALLAH’ın yasak ettiği ağaç konusunda vesvese vermeğe başladı.Ve sonunda eğer o yasak ağacın meyvesinden yerlerse,melek olacakları ve cennette ebedi kalacakları konusunda kendilerini kandırdı. Yasak ağacın meyvesinden yiyen ADEM ve HAVVA’nın o zamana kadar gözükmeyen mahrem yerleri kendilerine gözüktü.Hz.ADEM ve Hz.HAVVA çok üzülmüş ve mahçup olmuşlardı.Fakat onlar da bu şekilde ALLAH’ın emrine karşı gelmiş oldular.
ALLAHÜTEALA böylece Hz.ADEM , Hz.HAVVA ve Şeytana ; hepiniz oradan aşa-ğıya yani kendileri için hazırlanmış olan dünyaya, meşakkatli bir hayat sürme-leri için birbirinize düşman olarak inin diye emretti.Ve insanla şeytanın kıyamete kadar süracek olan kavgası başlamış oldu.
ALLAH C.C. Hz.ADEM’in şahasında kıyamete kadar hayata gelecek olan tüm ademoğullarını ayette buyurduğu gibi, her devirde yaşadıkları dönemde uyara-cak hidayetçi göndereceğini belirtmiş,kim bu hidayet ve hidayetçiye tabi olursa SIRATI MÜSTAKİM üzere olacağını , şakilerden olmayacağını ve onların mahzun olmıyacaklarını ikaz etmiştir.
Yeryüzüne indirilen Hz.ADEM ve HAVVA çok pişman oldular.Şeytan gibi isyan-larını sürdürmediler.Çok gözyaşı döktüler ve çok tevbe ettiler. ALLAH’da kendi-lerini bağışladı ve Hz.ADEM’i kavmine NEBİ seçti ve ona ilk olarak MEKKE’ de KABE’yi inşa ettirdi.
Hz ADEM yaşadığı dönemde kavminin Peygamberi ,Resulü ve neziri idi. Riva-yetlere göre 1200 sene yaşamıştır.Her 25 sene de bir nesil olduğu varsayılırsa , yaşadığı dönemde 48 nesil hayata gelmiştir.
Hz. ADEM doğmadığı için bizler gibi göbek bağı olmadığından,göbeği çukur değil düzdü.
2 / BAKARA - 31
Ve Allah, Âdem'e O'nun (Allah'ın) bütün isimlerini (bu isimlerdeki hikmetleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi sadıklardan iseniz bunları isimleri ile Bana haber verin (söyleyin).”
2 / BAKARA - 32
(Melekler): “Seni tenzih ederiz.” dediler. “Senin bize öğrettiğinden başka (hiç)bir ilmimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, Alîm'sin (en iyi bilensin), Hakîm'sin (hikmet sahibisin).”
2 / BAKARA - 33
(Allah): “Ey Âdem! Bunları onlara, isimleriyle haber ver (bildir).” dedi. Âdem, onları isimleriyle onlara bildirdiği zaman (Allah, meleklere): “Ben size, Ben muhakkak ki, göklerin ve yerin bilinmeyenlerini bilirim. Ve sizin açıkladığınız ve (içinizde) gizlemekte olduğunuz şeyleri de bilirim, demedim mi?” dedi.
2 / BAKARA - 22
O (Allah) ki; yeryüzünü sizin için döşek ve göğü de bina kıldı. Ve gökten su indirdi. Ve böylece onunla mahsullerden sizin için rızık çıkardı. Öyleyse bile bile Allah'a eşler kılmayın.
6 / EN'AM - 99
Ve semadan suyu indiren O'dur. Böylece herşeyin nebatını (bitkisini) onunla (su ile) çıkarttık. Ve de ondan yeşillikler çıkarttık. Ondan da üst üste taneler (başaklar) ve hurma ağacının tomurcuklarından, sarkan hurma salkımları ve birbirine benzeyen ve benzemeyen üzüm bağları, zeytin ve nardan oluşan bahçeler çıkartırız. Onun meyvesine (ürününe), meyve verdiği zaman ve olgunlaştığı zaman bak. Mü'min olan kavim için, bunlarda elbette âyetler (deliller) vardır.
6 / EN'AM - 141
Ve asmalı ve asmasız bahçeleri, hurmaları, yenilen çeşitli ekinleri,birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytinleri ve narları yaratan O'dur.Ürün verdiği zaman, onun ürününden yeyin. Onun hasad edildiği gün, onun hakkını verin. İsraf (ziyan) etmeyin. Muhakkak ki; O, müsrifleri (israf edenleri) sevmez.
16 / NAHL - 11
Onunla sizin için; ekinler, zeytinler, hurmalıklar ve bağlar ve bütün ürünlerden (ürünleri, meyveleri) yetiştirir. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden kavim için elbette âyet (delil) vardır.
16 / NAHL - 67
Hurma ve üzümden, şeker (hurma şerbeti, üzüm suyu, şıra) ve güzel bir rızık edinirsiniz. Muhakkak ki bunda, akıl eden bir kavim için elbette bir âyet vardır.
16 / NAHL - 10
Sizin için semadan su indiren, O'dur. İçecek şeyler ondandır (sudandır). Ve ağaçlar (ve otlar) ondan olur. Orada (hayvanlarınızı) otlatırsınız.
16 / NAHL - 5
Ve hayvanlar; onları da O, yarattı. Sizin için onda, (soğuktan) koruyan şeyler ve menfaatler (faydalar) vardır. Ve de ondan (hayvanlardan) yersiniz.
16 / NAHL - 6
(Onları), akşamları otlaktan döndürdüğünüz zaman ve sabahları otlatmaya çıkardığınız zaman sizin için onda bir güzellik vardır.
16 / NAHL - 7
Ve kendinizin yorulmadan ulaşamayacağınız (ancak çok meşakkatle gidebileceğiniz) beldeye, ağır eşyalarınızı (onlarla) taşırsınız. Muhakkak ki sizin Rabbiniz, gerçekten Rauf'tur (çok şefkatli, çok merhametli) ve Rahîm'dir (rahmet nuru gönderen).
16 / NAHL - 8
Onlara binmeniz için ve de ziynet olarak (süs hayvanı olarak), atlar, katırlar ve merkepler ve daha bilmediğiniz şeyler yaratır.
6 / EN'AM - 142
Hayvanlardan yük taşıyanlar ve kesim hayvanı olanlar var. Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden (kesim hayvanlarından) yeyin. Şeytanın adımlarına tâbî olmayın. Muhakkak ki; o, size apaçık düşmandır.
16 / NAHL - 66
Ve muhakkak ki hayvanlarda, sizin için elbette bir ibret vardır. Size, onların karnında, fers (sindirilmiş gıda) ile kan arasından oluşan, tadanlar için boğazdan kolayca geçen halis (saf) süt içiriyoruz.
16 / NAHL - 68
Ve senin Rabbin, balarısına, dağlardan, ağaçlardan ve onların (insanların) kurdukları çardaklardan, evler (kovanlar) edinmelerini vahyetti.
16 / NAHL - 69
Sonra meyvelerin (çiçeklerin) hepsinden yeyin! Rabbinin emre amade kılınmış yollarında sülûk edin (uçun, dolaşın). Onun karnından muhtelif (çeşitli) renklerde içecek (bal) çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için elbette bir âyet (delil) vardır.
ALLAH Hz.ADEME’e ESMAÜL HÜSNA’sını ve hikmetelerini öğretmişti.Hz. ADEM ve çocukları mağaralarda yaşayan vahşi insanlar değildi.Kerpiçten evler yapıyor, ziraatle uğraşıyor,toprağı ekiyor,buğday, çeşitli sebze, bitki ve meyvalar yetiş-tiriyor ve ekmek yapabiliyorlardı.Aynı zamanda hayvancılık yapıyorlar,onların ballarını alıyorlar,sütlerini sağıyorlar ve etlerinden faydalanıyorlardı.Yünlerini eğirip iplik elde ediyorlar ve çuval gibi de olsa, kumaş dokuyarak ,elbiseler diki-yorlardı.Zaten ALLAH C.C. insanı yaratmadan evvel ona yardımcı olacak her şeyi yaratmıştı.İnsanı yalnız kendi haline ve çaresiz bırakması hiç düşünülebilirmi? Rabbimiz; bildiğimiz ve bilmediğimiz,zaman içersinde bize lazım olacak zaman-da öğreneceğimiz her şeyi ,bizi daha yaratmadan önce hazırlamıştı. Hz. ADEM ve Hz.HAVVA yeryüzünde normal yaşamlarına başlamışlardı.Bundan sonra kıyamete kadar hayata gelecek olan insanlar ikisinden ve doğumla dünya-ya gelmişlerdir.
3-1-7-HABİL VE KABİL OLAYI;
5 / MAİDE - 27
Onlara Âdem'in iki oğlunun haberini (kıssasını, aralarında geçen olayı) hakkıyla oku. Allah'a yaklaştıracak kurban sundukları zaman, kurban ikisinin birinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen): “Seni mutlaka öldüreceğim.” dedi. O da: “Allah sadece takva sahiplerinden kabul eder.” dedi.
5 / MAİDE - 28
Andolsun, eğer beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.
5 / MAİDE - 29
Böylece ben, benim günahım ile kendi günahını yüklenmeni ve de ateşin halkından olmanı isterim. Ve zalimlerin cezası, işte budur.
5 / MAİDE - 30
Nefsi, onu, kardeşini öldürmeye kandırdı (kolay ve zevkli gösterdi). Onu öldürdü. Böylece hüsrana uğrayanlardan oldu.
5 / MAİDE - 31
Sonra Allah, ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana, bu karga gibi olup kardeşimin cesedini gömmekten aciz mi oldum?” dedi. Ve sonra da pişman olanlardan oldu.
5 / MAİDE - 32
İşte bundan dolayı (Tevrat'ta) İsrailoğullarına şöyle yazdık: “Kim bir kişiyi, bir kişi karşılığında olmaksızın veya yeryüzünde bir fesata karşılık olmaksızın öldürürse, muhakkak ki; o, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur. Ve andolsun ki; resûllerimiz onlara apaçık deliller ile geldi. Sonra da şüphesiz onlardan birçoğu, bunun ardından, elbette yeryüzünde aşırı giden müsrifler oldular.”
Hz.ADEM’in çocukları olan HABİL ve KABİL ALLAH’a kurban adarlar.ALLAH Habilin kurbanını kabul eder,Kabilinkini etmez.Buna içerliyen Kabil, Habili öldür-mek için üzerine gelir.Fakat takva ehli olan Habil ,Kabile sen beni öldürebilirsin fakat ben sana elimi kaldırmam der.Kabil böylece Habili öldürür.ALLAH nasıl gömmesi gerektiğini öğretmek için ona bir kuş gönderir.Kuş diğer kuşu öldürür ve gagasıyla toprağı eşeliyerek öldürdüğü diğer kuşu gömer.Kabil bir kuş kadar olamadım der ve yaptığı işten pişman olarak Kabili gömer.
ALLAHÜTEALA sebepsiz yere insan öldürmenin büyük günah olduğunu bildir-miştir.Kıyamete kadar geçecek süre içinde işlenecek tüm cinayetlerden KABİL’e bir pay olduğu söylenmektedir.
3-1-8-İNSANIN DOĞUMLA DÜNYAYA GELMESİ;
22 / HAC - 5
Ey insanlar! Eğer beas edilmekten (tekrar diriltilmekten) şüphe içinde iseniz... Oysa muhakkak ki Biz sizi, size beyan edelim (açıklayalım) diye (önce) topraktan (inorganik ve organik maddelerden), sonra bir nutfeden (bir damladan), sonra bir alakadan (rahim duvarına bir noktadan bağlı duran embriyodan), sonra şekillendirilmiş ve şekillendirilmemiş (bir çiğnemlik et görünümünde) mudgadan yarattık. Ve (sizi), dilediğimiz süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi, ergenlik çağına ulaşmak üzere bebek olarak çıkarırız. Ve sizden bir kısmınız vefat ettirilir. Ve sizden bir kısmınız, sonradan ilimden bir şey bilemez hale gelsin diye ömrünün ihtiyarlık çağına döndürülür. Ve arzı (yeryüzünü) kurumuş görürsün. Fakat ona su indirdiğimiz zaman hareketlenir ve kabarır ve bütün güzel çiftlerden bitkiler yetiştirir.
beyyine : ispat vasıtaları
4 / NİSA - 1
Ey insanlar! (Rabbinize karşı) takva sahibi olun. O Rabbiniz ki; sizi bir tek kişiden (Âdem Aleyhisselâm) yarattı ve ondan zevcesini yarattı ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türetti. Ve O'nun (adı) ile birbirinize dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve rahimlerden sakının. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözetleyicidir.
32 / SECDE - 8
Sonra onun neslini, basit bir suyun özünden (nutfeden) kıldı (yarattı).
86 / TARIK - 5
Artık insan neden yaratıldığına baksın.
86 / TARIK - 6
Kuvvetle atılan bir sıvıdan yaratıldı.
86 / TARIK - 7
(O sıvı), omurga ile göğüs kafesi arasından (orada bulunan iki sinir merkezinin organize çalışması sonucu) çıkar.
30 / RUM - 54
O Allah ki, sizi güçsüz (zayıf) bir şeyden (nutfeden) yarattı. Sonra zayıflığın ardından (sizi) kuvvetli kıldı. Sonra (sizi), kuvvetin ardından zayıf ve ihtiyar kıldı. O (Allah), dilediğini yaratır. Ve O; Âlim'dir (en iyi bilen), Kaadir'dir (herşeye gücü yeten).
80 / ABESE - 18
(Allah) onu hangi şeyden yarattı?
80 / ABESE - 19
Nutfeden (bir damladan onu yarattı), sonra da ona kader tayin etti (gelişimini (DNA'larını) programladı ve ömür tayin etti).
Cenab–ı Hak, Ayetlerde, insanın yaratılışını nazara vererek, menşeinin bir su olduğunu ve suyun da bel kemiği ile göğüs kemikleri arasından çıktığına dikkati çeker: “İnsan neden yaratıldığına bir baksın! O, atılan bir sudan yaratıldı. (O su) bel kemiği ile göğüs kemikleri arasından çıkmaktadır.”
Ayet–i kerimede(Tarık-7) geçen “sulb”, insanın başının arka dibinden kuyruk sokumuna kadar uzanan arka kemiğine denir ki, bu kemik, “omurga kemiği” ve “bel kemiği” şeklinde de isimlendirilmektedir. Yeni Arapça sözlüklerde ise bu kelimeye, “karbon”, “karbonhidrat” ve “magnezyum” manaları da verilmiştir. İnsanın menşeinin anlatıldığı bu ayet–i kerimede “sulb” kelimesinin özellikle seçilerek kullanılması oldukça manidardır. Çünkü sperm ve yumurta denilen küçük canlılar, bu maddelerden mürekkep birer hücredirler.
“Terâib” ise “göğüs kemikleri” demektir. “(O su) bel kemiği ile göğüs kemikleri arasından çıkar” ifadesi oldukça dikkat çekicidir. Zira bu ifadeden o suyun bel ve göğüs kemikleri arasından çıkıp geldiği bildirilerek böyle bir aktivitede ilk sisteme işaret edilmektedir. Malum olduğu üzere alyuvarlar, kemiklerin içindeki iliklerde hasıl olmaktadırlar. Binaenaleyh, spermi meydana getiren ilk menşe, bel ve göğüs kemiklerinin içindeki iliklerde hasıl olan kandır. Sperm, ikinci derecede, kanın içindeki sudan çıkıp gelmektedir. “(O su) bel kemiği ile göğüs kemikleri arasından çıkar” ayet–i kerimesine dikkat edildiği zaman Kur’an, sperm ve yumurtanın “sulb” ve “terâib”den, yani o kemiklerin içindeki iliklerden hasıl olmak suretiyle çözülüp gelmekte olduğunu ifade etmektedir.
3-1-9-ANNE KARNINDA ŞEKİLLENME VE ÜÇ KARANLIK BÖLGE;
35 / FATIR - 11
Ve Allah sizi topraktan yarattı. Sonra bir nutfeden. Sonra (da) sizi çiftler kıldı. O'nun ilmi olmaksızın bir kadın yüklenemez (hamile kalamaz) ve doğum yapamaz. Ömür verilen bir kimsenin ömrü kitapta olanın dışında uzatılmaz veya onun ömründen eksiltilmez. Muhakkak ki bu, Allah için çok kolaydır.
3 / AL-İ İMRAN - 6
O (Allah) ki; rahimlerde, sizi dilediği tarzda şekillendirir. O'ndan başka ilâh yoktur. O, AZÎZ'ül HAKÎM'dir.
75 / KIYAME - 38
Sonra bir embriyo (cenin) oldu. Bundan sonra (Allah) onu halketti (yarattı), daha sonra da dizayn etti (düzenledi).
76 / İNSAN - 1
İnsanın üzerinden, henüz “anılmaya değer bir şey” değilken,(anılmaya değer bir varlık olana kadar) uzun bir zaman geçmedi mi?(ilk defa tek hücre olarak yaratılmasının üzerinden,anılmaya değer bir varlık haline gelmesine,doğmasına kadar geçen süre)
76 / İNSAN - 2
Muhakkak Biz, insanı (iki hücrenin) birleşimi olan bir nutfedenyarattık. Onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işiten, gören (bir varlık) kıldık.
22 / HAC - 5
Ey insanlar! Eğer beas edilmekten (tekrar diriltilmekten) şüphe içinde iseniz... Oysa muhakkak ki Biz sizi, size beyan edelim (açıklayalım) diye (önce) topraktan (inorganik ve organik maddelerden), sonra bir nutfeden (bir damladan), sonra bir alakadan (rahim duvarına bir noktadan bağlı duran embriyodan), sonra şekillendirilmiş ve şekillendirilmemiş (bir çiğnemlik et görünümünde) mudgadan yarattık. Ve (sizi), dilediğimiz süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi, ergenlik çağına ulaşmak üzere bebek olarak çıkarırız. Ve sizden bir kısmınız vefat ettirilir. Ve sizden bir kısmınız, sonradan ilimden bir şey bilemez hale gelsin diye ömrünün ihtiyarlık çağına döndürülür. Ve arzı (yeryüzünü) kurumuş görürsün. Fakat ona su indirdiğimiz zaman hareketlenir ve kabarır ve bütün güzel çiftlerden bitkiler yetiştirir.
40 / MU'MİN - 67
O ki, sizi topraktan yarattı. Sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan (rahim duvarına asılı bir damladan). Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarır ki sizin en kuvvetli çağınıza ulaşmanız, daha sonra da yaşlanmanız için. Ve sizden bir kısmı, ihtiyarlamadan önce vefat ettirilir (öldürülür). Ve (bir kısmınızın da) belirlenmiş bir süreye ulaşmanız için. Ve umulur ki siz böylece akıl edersiniz.
23 / MU'MİNUN - 13
Sonra onu, mekin (sağlam) bir yerde karar kılmış (yerleşmiş) bir nutfe kıldık. 23 / MU'MİNUN - 14
Sonra da nutfeden (bir noktadan rahim duvarına bağlı) bir alaka yarattık. Sonra alakadan bir çiğnem et (görünümünde) bir mudga yarattık. Bundan sonra mudgadan kemikleri yarattık. Daha sonra kemiklere et giydirdik (üzerini et ile kapladık). Daha sonra da onu, başka bir yaratışla inşa ettik (şekillendirdik). İşte böyle Allah, Mübarek'tir, En Güzel Yaratıcı'dır.
39 / ZUMER - 6
Sizi tek bir nefsten halketti. Sonra ondan, onun zevcesini (eşini). Ve sizin için dört ayaklı hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karnında, bir yaratılıştan sonra başka bir yaratılışla (halden hale geliştirip dönüştürerek) üç karanlık içinde yaratır. İşte bu sizin Rabbiniz Allah'dır. Mülk, O'nundur. O'ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl döndürülüyorsunuz.
16 / NAHL - 78
Ve Allah, sizi bir şey bilmiyor halde annelerinizin karnından çıkardı. Ve sizi, işitme hassası, görme hassası ve idrak etme hassası (sahibi) kıldı. Umulur ki; böylece şükredersiniz.
ALLAH’ın izni olmadıkça hiçbir dişi gebe kalamaz diyerek döllenmenin kendi kendisine olamıyacağını anlatmıştır. Anne rahminde yumurtanın döllenmesi başlı başına bir yaratılış mucizesidir.
41 / FUSSİLET - 47
İleyhi yureddu ilmus sâah(sâati), ve mâ tahrucu min semerâtinmin ekmâmihâ ve mâ tahmilu min unsâ ve lâ tedau illâ bi ilmih(ilmihî), ve yevme yunâdîhim eyne şurekâî kâlû âzennâke mâ minnâ min şehîd(şehîdin).
O saatin (kıyâmetin) ilmi O'na döndürülür (O'na aittir). O'nun ilmi olmadan, hiçbir meyve, tomurcuğundan çıkmaz. Hiçbir kadın, hamile kalmaz ve doğum yapamaz. Onlara “Benim ortaklarım nerede?” diye seslenileceği gün “Sana arzettik, bizden bir şahit yoktur.” dediler (derler).
Ayetlerde de anne karnında detaylı bir şekilde insanın yaratılış seyri veril-miştir. Anne yumurtalıklarında oluşan yumurta hücresi rahime düşmez. Aksine karın boşluğuna düşer.Anne rahminin üst kısımlarında sağ ve solda fallop kanal ları denilen ince borular vardır.Bu boruların ucu bir çiçek gibi açılmış,karın boş-luğuna yumurtalık çevresine yönelmiştir.Yumurta karın boşluğuna düşer düşmez, işte bu boruların çiçek gibi ağızları vantuz gibi yumurtayı yakalayıp emer ve rahimin uzağındaki borunun içine alır.Yumurta hücresi bu boruda döllenir.Bir süre sonra rahmin içine gelir.Rahim içerisinin hücreleri tüy gibi uzantılarla kaplıdır. Bu yumurta hücresi ile kıyaslandığında,sanki ağaçlık bir kuytuluğu temsil eder. Döllenmiş yumurta hücresi bir sürede burada bölünmeye devam eder.Sonra bir kese içine yerleşerek cenin (embriyon)’i meydana getirir.Görüldüğü gibi bir insanın anne rahminde oluşması sanıldığının tersine birçok safhalardan geçmektedir
YARADILIŞ GERÇEĞİ 01-O2-2008 Burhan Aksu
|