Tarihler 22 Haziran 1908’i gösterirken İran’ın başşehri Tahran’da yer yerinden oynuyordu. İran millet meclisi olarak hizmet veren Beharîstan Sarayı, çevresini saran topçu birlikleriyle delik deşik edilmekteydi. Bir kaç dakika öncesine kadar içeride hararetli tartışmalar yapan mebuslar, enkaz altında kalmamak için kendilerini dışarı attılarsa da bu sefer mevzilenmiş askerler tarafından yakalanıp kurşuna dizildiler. Ancak pek azı canhıraş İngiliz büyükelçiliğine sığınarak kurtulabildi. Peki, böyle aniden gelişen ve tarihinde kolay kolay görülmeyen bu olayın sebebi neydi? Halkın seçilmiş vekilleri neden toptan imha edilmek isteniyordu?
İran’da asırlar süren şahlık döneminden sonra ‘’Jön Acemler “ 19. yüzyılda esen rüzgârların tesiriyle birer ikişer yurtdışına kaçarak meşrutiyet çalışmalarına başlarlar. O dönemde dünya gündemini belirleyen merkezlerden olan İstanbul, 1876 Kanun-i esasîsi (anayasa) ile meşrutiyete geçmiş ve meclis-i mebûsân’ı açmıştır.
Şah Muhammed Ali
Bu gelişmeden aldıkları feyiz ve uzun yıllar süren çalışmaların tesiri ile “ Jön Acemler“ de İran Şah’ı Muzafferuddin’i bir meclis açmaya ve Kanun-i esasi (Anayasa) yapmaya ikna ve mecbur ettikleri tarih 30 Aralık 1906 olur.
Fakat 5 gün sonra Şah ölür. Yerine büyük oğlu Muhammed Ali geçer. Ancak oğul ’’vazıyeti siyasîyye’den hoşnut olmadığı gibi eski sisteme dönmek tahayyülündedir.
1907 sonlarına gelindiğinde meclis-i mebûsan’ın kapatılma ihtimali duyulunca huzursuzluklar artar. Durumdan iyice bunalan Şah, seçimlerin yenilenmesini bahane ederek kendisine uyum sağlayacak vekiller kadrosunu bizzat tespit yoluna gider.
Fakat ülkenin her tarafını saran olaylar daha da müzminleşince bu düşüncesinden vazgeçerek anayasayı koruyup kollayacağına dair meclisin orta yerinde yemin eder. Dahası, önüne konulan Kuran-ı kerim’e de el basar. Ancak
Muzaferiddin Şah
bütün bu gelişmelerden hiçbir şekilde memnun olmayan Şah Muhammed Ali maiyetinde bulunan Rus subaylarından Albay Liyakof (Vladimir Liakhov) ile Anlaşır. Gayesi ’’Adam Olmazlar’’ diye gördüğü meclisi toplu halde ortadan kaldırmaktadır. İmha!
22 Haziran 1908’de günü Meclisin bütün Kapıları Dışarıdan Kapatılır. Çepeçevre askeri birliklerle sarılır. Binanın etrafına yerleştirilen topçu bataryalarıyla ateşe tutulur. Bu hengâmeden kurtulanlar ağaçlara çivilenir, ateşte yakılır. Olay, batıda derin akisler uyandırır. Basın, kamuoyuna meseleyi en acıklı boyutlarda takdim için birbiriyle yarışır. Dünya iyice doldurulur.
Nitekim batının da desteğini alan karşı ihtifalciler, milli birlikler kurarak 1909 Temmuzunda başşehri ele geçirirler. Rus konsolosluğuna sığınan Şah,tahtan indirilip sürgüne gönderilir. Tahtını ele geçirmek için 1911’de Rus yardımıyla tekrar İran’a girdiyse de başarılı olmayarak tekrar Rusya’ya döner.
Kıyımın Karikatürü
Osmanlı hiciv ustaları olayı şöyle dizelere dökerler ; Mebusan’ı kırdı, perişan eyledi milleti,
Ol kadar can yaktı ki şah kulun hayran eyledi.
Aferin Cengiz’i bıraktı gölgede !
Şahı İran bir top attı, İran’ı viran eyledi.
Günümüz Türkçesi ile ;
Milletvekillerini Öldürdü, Halkı Perişan Hale Soktu,
O kadar can yaktı ki Şah kulu bile hayran kaldı ona,
Cengiz Han’ı Bile Bıraktı Gölgede!
İran Şahı Bir Top Attı İran’ı Yıktı Yaktı.
Tahran’da yaşanan bu elim olaydan İstanbul’daki Jönlerimiz ise gereken dersi çıkaramazlar. Zira dönemin hükümdarı Sultan Hamid, değil Meclisi topatutmak, 33 yılda bir tek idamın infazı müstesna hiç ölüm cezası vermemiştir.İmzaladığı tek idam ise anne babasını feci şekilde öldüren biriyle ilgilidir. Hâlbuki halefi İttihatçılar devrinde herkes ölüm korkusuyla yaşamış, 10 sene gibi kısa bir zamanda onlarca faili mechul cinayet işlenmiştir.