furkan
25.Sure (FURKAN SURESİ) | Bismillāhirrahmānirrahīm | بسم الله الرحمن الرحيم | |||||||||
|
|||||||||||
Furkan Suresi, (Arapça : سورة الفرقان) Bu sûre Mekke'de nâzil olmuştur, sadece üç âyetinin (68, 69, 70) Medine'de nâzil olduğu hakkında bir rivayet vardır. 77 (yetmişyedi) âyettir. Sûre, adını ilk âyetinde geçen "el-furkan" kelimesinden alır. "Furkan", hakkı bâtıldan ayırdeden demektir ve Kur'an-ı Kerim'in isimlerindendir. Daha pek çok surenin adları gibi, bu ad da sembolik olmakla birlikte, ana konuyla yakından ilişki içindedir. Nüzul Zamanı: (İniş, İnmek, Aşağı inmek. Sure ve ayetlerin inmesi.) Rivayete göre, Ubeyy b. Halefin arkadaşı olan Ukbe b. Ebî Muayt bir ziyafet hazırlayıp Kureyşlileri ve Rasulullah (s.a.v.)'ı davet etti. Yemek getirilince Rasulullah (s.a.v.) "Sen, benim Allah'ın elçisi olduğuma şehadet getirinceye kadar yemeğini yemem" dedi. Bunun üzerine Ukbe şehadet getirdi. Rasulullah (s.a.v.)'da onun yemeğini yedi. Ubeyy b. Halef bunu duyunca, arkadaşı Ukbe'ye: "Dinden çıktın" dedi. O da: "Hayır çıkmadım. Fakat evime büyük bir adam geldi ve kendisinin peygamberliğine şehadet getirmedikçe yemeğimden yemedi" dedi. Bunun üzerine Übeyy ona şöyle dedi: "Muhammed'i görür de yüzüne tükürmez, boynunu çiğnemez ve şöyle şöyle demezsen, senin yüzün bana haram olsun." Allah'ın düşmanı, dostunun kendisine emrettiğini yaptı. Bunun üzerine Yüce Allah "O gün zâlim ellerini ısırır" âyetini indirdi." Üslup ve konusundan, bu surenin de Müminun Suresi gibi, Mekke'nin ortasında indiği anlaşılmaktadır. İbn Cerir ve İmam Razi, Dahhak İbn Müzahim'den bu surenin Nisa Suresi'nden sekiz yıl önce indiği rivayetinde bulunurlar. Bu da, sure ile ilgili nüzul zamanı konusundaki görüşümüzü doğrulamaktadır. (İbni Cerir, XIX: 28-30; Tefsiru'l Kebir, VI: 358). Tarihsel arka planı: Furkân sûresi Mekke'de inmiş olup inanç yönüne ağırlık veren bir sûredir. Müşriklerin, Muhammed (s.a.v.)'in peygamberliği ile Kur'ân-ı Kerîm hakkındaki şüphelerini giderir. Sûre, çoğunlukla Kur-ân'ın doğruluğunu, Resûlullah (s.a.v.)'in peygamberliğinin hak olduğunu isbat ve öldükten sonra dirilmeye ve hesaba iman konularını ele alır. Sûrede, ibret ve öğüt için bazı kıssalar yer almıştır.Bu mübarek sûre, müşriklerin çeşitli şekillerde dil uzattıkları ve âyetlerini yalanladıkları Kur'an'dan bahseder. Müşrikler bazen Kur'ân'ın, Öncekilerin efsaneleri, bazen de Muhammed (s.a.v.)'in uydurması olduğunu, Ehl-i Kitap'tan bazılarının bu hususta ona yardım ettiğini ileri sürmüşler, zaman zaman da onun apaçık bir sihir olduğunu iddia etmişlerdir. İşte Yüce Allah (C.C) onların" bu yalan iddialarını, batıl evhamlarını reddetmiş ve Kur'an'ın, Alemlerin Rabbi tarafından indirildiğine dair kesin deliller getirmiştir. Sûre, bundan sonra inatçı müşriklerin çok zaman tartışmaya daldıkları peygamberlik konusunu ele alır. Müşrikler, peygamberin insan değil, melek olmasını, insandan peygamber olduğu takdirde, peygamberliğin makam ve servet sahiplerine ait olmasını, böylece bunun fakir bir yetimin elinde değil, zengin bir ulunun elinde bulunabileceğini düşünüyorlardı. Yüce Allah onların bu şüphelerini, batılın belini kıracak kesin delillerle reddetmiştir. Sonra bu sûre hakkı tanıyıp ona inanan daha sonra da tekrar başlan üzerine sapıklık cehennemine düşen bir grup müşriği anlatır. Onlardan, önce müslüman olup sonra da bedbaht arkadaşı Übeyy b. Halef vasıtasıyle dinden dönen Ukbe b. Ebî Muayt'tan bahseder. Kur'an-ı Kerim ona "zalim" ismini vermiştir: "O gün kâfir ellerini ısırır.. Kur'an-ı Kerîm, bunun arkadaşına da "şeytân" ismini vermiştir. Bu mübarek sûrenin çeşitli yerlerinde, özet olarak bazı peygamberlerden, onları yalanlayan kavimlerinden ve azgınlıkları ve Allah'ın peygamberlerini yalanlamalarının neticesi olarak başlarına gelen belâ ve musibetlerden bahseder. Bunlar Nuh, Ad, Semûd ve Lût kavimleri ile Ashâb-ı Ress ve diğer inkarcı kâfirlerdir. Bu sûre aynı zamanda Allah'ın kudretini ve birliğini gösteren delillerden ve bu eşsiz kâinatta yarattığı enteresan şeylerden ve onların eserlerinden bahseder. Bu güzel kainat, Allah'ın kudretinin eserlerinden bir eser ve Onun büyüklük ve yüceliğini gösteren şahitlerden bir şahittir. Bu sûre Rahmân'ın kullarının sıfatlarını, Yüce Allah'ın onlara lütfettiği ve sayesinde cennetlerinde büyük mükâfatlara hak kazandıkları güzel ahlâkı açıklayarak sona erer. Geniş bilgi için tıklayın |
|||||||||||
Türkçe Meali için Burayı . / Orijinali için burayı tıklayınız. | Okuyan Ahmad Al- Ajmy (TvQuran.com) | ||||||||||
DİKKAT Bu surenin 60. Ayeti SECDE Ayetidir... DİKKAT... | |||||||||||
Bugün 306 ziyaretçi (447 klik) ile buradaydı.©