suara
26.Sure (ŞUARA SURESİ) | Bismillāhirrahmānirrahīm | بسم الله الرحمن الرحيم | ||||||||||
|
||||||||||||
Şuara Suresi, (Arapça : سورة الشعراء) Mekke'de nâzil olan bu sûre, 227 (ikiyüzyirmiyedi) âyettir. 224, 225, 226, 227. âyetleri (dört âyet), Medine'de nâzil olmuştur. "Şuarâ", şairler demektir; 224. âyetinde şairlerden sözedildiği için, sûre bu ismi almıştır. Muhaliflerin Kur'an'a karşı ileri sürdükleri iddialarından biri de, onun bir şair tarafından meydana getirilmiş olduğu idi. İşte Kur'an, Hz. Peygamber'in irşadı ile daha önceki peygamberlerin irşadlarının özde birleştiğini ve Kur'an'ın bir şair eseri olmadığını isbat ederek, bu iddiayı çürütmekte ve reddetmektedir. Nüzul Zamanı: (İniş, İnmek, Aşağı inmek. Sure ve ayetlerin inmesi.) Rivayete göre, Ubeyy b. Halefin arkadaşı olan Ukbe b. Ebî Muayt bir ziyafet hazırlayıp Kureyşlileri ve Rasulullah (s.a.v.)'ı davet etti. Yemek getirilince Rasulullah (s.a.v.) "Sen, benim Allah'ın elçisi olduğuma şehadet getirinceye kadar yemeğini yemem" dedi. Bunun üzerine Ukbe şehadet getirdi. Rasulullah (s.a.v.)'da onun yemeğini yedi. Ubeyy b. Halef bunu duyunca, arkadaşı Ukbe'ye: "Dinden çıktın" dedi. O da: "Hayır çıkmadım. Fakat evime büyük bir adam geldi ve kendisinin peygamberliğine şehadet getirmedikçe yemeğimden yemedi" dedi. Bunun üzerine Übeyy ona şöyle dedi: "Muhammed'i görür de yüzüne tükürmez, boynunu çiğnemez ve şöyle şöyle demezsen, senin yüzün bana haram olsun." Allah'ın düşmanı, dostunun kendisine emrettiğini yaptı. Bunun üzerine Yüce Allah "O gün zâlim ellerini ısırır" âyetini indirdi." Üslup ve konusundan, bu surenin de Müminun Suresi gibi, Mekke'nin ortasında indiği anlaşılmaktadır. İbn Cerir ve İmam Razi, Dahhak İbn Müzahim'den bu surenin Nisa Suresi'nden sekiz yıl önce indiği rivayetinde bulunurlar. Bu da, sure ile ilgili nüzul zamanı konusundaki görüşümüzü doğrulamaktadır. (İbni Cerir, XIX: 28-30; Tefsiru'l Kebir, VI: 358). Tarihsel arka planı: Surenin temelinde, Mekke kafirlerinin şu veya bu bahaneyle Hz. Peygamber (s.a) tarafından tebliğ edilen İslâm Mesajı'nı ısrarla reddedişleri yatmaktadır. Zaman oluyor ki, Hz. Peygamber'in, (s.a) peygamberliğini isbat için kendilerine "ayet" getirmediğini (mucize göstermediğini) söylüyorlar; zaman oluyor, ona şair ve kahin etiketi vuruyorlar ve mesajıyla alay ediyorlar, zaman oluyor, onun peşinden gidenlerin bir-kaç akılsız genç, ya da yoksullar ve köleler olduğunu, buna karşılık misyonun halk için gerçekten bir değeri olmuş olsaydı, soyluların ve ileri gelenlerin onu öncelikle kabul etmesinin sözkonusu olduğunu söyleyerek, misyonunu eğlenceye alıyorlardı. Sonuçta, bir yanda Hz. Peygamber (s.a), kendilerine inançlarının hatalarını akli delillerle ve tevhid ve ahiret akidesini kanıtlama çabalarıyla yorulur ve yıpranırken, kafirler beri tarafta, birbiri ardısıra, inatlarını çeşitli biçimlerde sergilemekten bıkmıyorlardı. İşlerin bu şekilde gitmesi, Hz. Peygamber'e (s.a) büyük acı ve üzüntü veriyordu. Sûre'nin indiği dönemde Mekke'de durum buydu. Dolayısıyle Sûre, anlam bakımından şu ifadelerle Hz. Peygamber'i (s.a) teselli ederek başlamaktadır: "Onlar adına niye kendini tüketirsin? Eğer bu adamlar sana inanmıyorlarsa, bu hiç bir "ayet" görmediklerinden değil, inatlarından dolayıdır. Onlar, akla ve mantığa kulak vermez, başlarını aşağılık içinde eğmelerini gerektirecek bir "ayet" görmek isterler. Zamanı gelip de bu ayet gösterilmeye başlayınca, o zaman onlar şimdi kendilerine sunulanın gerçek olduğunu kavrayacaklardır." Geniş bilgi için tıklayın |
||||||||||||
Türkçe Meali için Burayı . / Orijinali için burayı sf/1 sf/2 tıklayınız. | Okuyan Ahmad Al- Ajmy (TvQuran.com) | |||||||||||
Bugün 322 ziyaretçi (467 klik) ile buradaydı.©